Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Habertürk'ün bana hediyesi

Habertürk'ün bana hediyesi
 

9 Mayıs hızla yaklaşıyorken, ve ben ilk beyaz saçımla tanışmışken (evet bu ışık yansılması değilmiş bu saçı saklıyorum, arada çıkarıp bakıyorum ve nedense ona kızamıyorum, aramızda duygusal bir bağ oluştu, bunu ayrıntılı bir blog yazımda anlatacağım) aslında yaşım ilerlediği ve ben hala elle tutulur bir başarı elde edemediğim için yakınırken, Habertürk gazetesi bana bir süpriz yaptı. Bu süprizi de bana Sufi duyurdu ki kendisine çok teşekkür ediyorum. Bugünkü sayısında, 20. sayfasında, web günlüğü köşesinde bloguma da yer verdiler. Allahım nasıl mutlu oldum anlatamam:) Hayır yani sanırsınız tam sayfa röportaj yaptılar da benimle:) alt üstü bir kaç satır, ama olsun bugün bir kaç satır, yarın çarşaf çarşaf röportajlar:P

Zaten hep içimde bir gün ünlü olacağıma dair derin hissler taşıyorum, eh sesim de berbat olduğuna göre ancak yazarak olabilirim, hoş yazı yeteneğim ayrı bir sorgulama konusu ama olsun hayal etmeye devam..

Ünlü olma çabalarımız (ünlüden ziyade tv'de birşeyler yapma çabalarımız diyelim) geçen hafta tam gaz devam etti. Programımızın sinopsisini ve teklifini hazırladık. Menajer olan biriyle görüştük ama aklımıza çok yatmadı o kişi, daha doğrusu pek güven vermedi. Bir de Osmantan Erkır'la görüştük. Evet evet kendisiyle görüştük ve projeyi beğendi. Bize pilot bir çekim yapmamızı önerdi, ve programın yayınlanabileceği bazı tv kanallarına yönlendirebileceğini de ekledi:) Durmak yok bu konuda, hevesimiz henüz geçmedi nede olsa :P . Osmantan çok şeker bir insan ve inanılmaz pozitif bir enerji yaymaktadır. Aman Allahım böyle al yanaklarını sık, sarıl falan. Adam şeker ötesi, tuttum kendisini....

Geçenlerde de reklam ve medya sektöründe olan biriyle tanıştım, kendisi de çok şeker ve somut olarak yardımcı olmasa da işimize yarayacak çok önemli yönlendirmelerde bulundu. Ha kimdir bu diye merak edenler varsa eğer bu sektörde baya iyi işler çıkarmış Emre Bekir'dir. Televizyon programımız için koşuşturup dururken okulumu aksattığımı söylemem kimseyi şaşırtmayacaktır eminim. Bu çarşamba günü bir türlü bitiremediğim "İletişim Çalışmalarına Giriş" isimli kitabın sunumunu yapmacağım ve Cuma günü de "Araştırma Yöntemleri" dersinden sınav olacağız. Niteliksel araştırma yöntemlerini sular seller gibi biliyor olsam da, bu sınavımızın ağırlığı niceliksel üzerinde olacaktır ki işte bu yandığımın resmidir. Sosyal bilimci olarak araştırmalarımı niteliksel yöntemlerle yapacağım diyerek niceliksele gerektiği kadar önem vermeyen bana kocaman bir alkış rica ediyorum. Hoş mecburiyetten SPSS'i öğrendim, ama bu programı biliyor olmam sınavda beni kurtarmayacaktır. Bundandır ki, niceliksel yöntemleri hap gibi anlatan ve mümkünse türkçe olan kaynak bileniniz varsa yardım ediverin... Tüm bu hayat karmaşasının içerisinde sabah yürüyüşlerime devam etmeye çalışıyorum ancak bu hafta biraz aksattım. Ağzı dişlerimden biri kazan kaldırdı ve "kanal tedavisi hakkımı kullanmak istiyorum" naralarını atmaktadır. Günde 3 Apronax'la ayakta durmaya çalışıyorum ve kullandığım antibiyotik "gergedan iştahımı" kapattı. "Kilonda bir değişim var mı" diye merak edenlere söyleyeyim hayır yok. Kilo demişken de şu keten tohumuna değinmek istiyorum çünkü burdan tavsiye etmiştim. Dört günlük kullanımımın sonucunda ciğerlerime fazla gelen keten tohumu sayesinde yüzüm sivilce tarlasına döndü ve annemin yoğun baskılarına dayanamayarak son verdim. Su içmeye devam ediyorum ve hakikaten de bir haftalık kullanım bile değişiklikleri görmeme yetti. Göbeğim; benden vazgeçemeyen o sadık dostum, erimeye başladı. :)

Son olarak, evin içerisindeki eşyaları mutemadiyen değiştirmek isteyen bünyemin son lojistik taşımacılık işlemine de değinip bugünkü özet hayatımı bitirmek istiyorum. Balkonumuz oldukça geniş ve bu balkonumuzu kendime çalışma odası yapmaya karar verdim. Resimlerini de çektim, yarın iş yerindeki bilgisayardan aktarıp bloguma da koyacağım. Balkon balkonluktan çıktı ve resmen bir çalışma odası halini aldı. Annem "kasarsan yatağını da koyarsın dedi" ve acaba minik bir oturma koltuğunu sığdırır mıyım diye düşünmeye başladım:9 Kedilerimden çalışkan ve akıllı olanı Piti de balkonda benimle vakit geçirmeye başladı. Bu çalışkanlığıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü ona da bir doktora diploması vermeli:) (onun da resimini koyuvereceğim, azcık sabredin, yarın gelin görün:)

Şimdi Kamusal Alan (Habermas) makalesinden vazgeçmiş bir öğrenci olarak, yeni makale konuma dönmek durumundayım. Konum, Münevver Karabulut'un öldürülmesi olayı olacaktır ve Facebook ile medya organlarında ki haber ve yorumların söylem analizine bakacağım, ki buna da Feminizm kuramından bakıvereceğim. Not: Feminizm çok yanlış anlaşılan bir kavramdır, vaktimi ayırıp hakkıyla bir yazı yazabileceğim bir gün sizlere kısaca feminizm'i anlatacağım.

Kendime not: önünde duran çayı iç de soğumasın Gabiciğim.
 
Toplam blog
: 125
: 1808
Kayıt tarihi
: 24.05.07
 
 

Bir gün elle tutulabilen, mürekkep kokusu içine çekilebilen GERÇEK bir gazetede köşe yazıları yaz..