Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '14

 
Kategori
Siyaset
 

Hakem ayarlayarak maç kazanılmaz…

Hakem ayarlayarak maç kazanılmaz…
 

Ortalık toz/duman.

Yargı, polis, ordu, hükümet[Başbakan] alt alta/üst üste bir karmaşanın içinde devinip duruyor.

Peki, nereden geldik bu noktaya?

Nasıl geldik?

Ve en önemlisi buradan nereye gideceğiz?..

Bizce, egemen güçler içindeki [gittikçe gelişen ve sivrilen] bir iç çelişkinin ürünüdür bu günler.

Yükselen halk hareketi, Gezi Direnişi ve Aslanlı Yol’da yürüyen milyonu aşkın yurtseverin bu “iç/çelişki”nin kızgınlaşmasında payı var doğal olarak.

Her toplumsal olay, doğal olarak bir diğerini tetikler, etkiler ya da en hafif deyimi ile, itekler.

Örneğin Gezi Direnişi”de kendiliğinden ortaya çıkan toplumsal refleks, kendi “üstün irade”sinden başka bir şey görmek istemeyen Sayın Başbakan’ın zembereğini attırmıştır.

Zemberek yerinden oynayınca Sayın Başbakan’ın sinir sisteminin taşları yerinden oynamış; hatta büyük ölçüde çivisi çıkmıştır.

Çivi yerinden çıkınca da, o çivinin birleştirdiği levhalar/halkalar/çıkarlar ve ittifaklar önce çatırdamış, sonra da birbirinden kopmuştur.

Birbirinden kopan bu önemli unsurlara [a-simetrik olarak] devlet örgütündeki yapılanmaları etkilemiş ve ortaya keskin ve ucu-açık bir kör/dövüşü çıkmıştır.

Ama dövüş, körler arasında da sürdürülse bir gün bitecektir. Ve bir kör, öteki köre galebe çalacak, savaşı kazandığını sanacaktır. Ama sanıyoruz geriye yaralı ve güçten düşmüş kör bir mağlupla, yaralı, gücünü büyük ölçüde yitirmiş, kan ter içindeki bir galip kalacaktır.

İşte bu noktada önemli olan [ve belki de belirleyici olabilecek] halkın gücüdür.

Bu gücü belirleyen temel unsurlar ise; halkın, kurmaylık yeteneği ile bezenmiş bir lider kadrosuna ulaşıp ulaşmadığı, yeterli ölçüde birleşip birleşemediği ve olup/bitenleri yoğunlukla kavrayıp kavrayamadığıdır.

Egemen çevrelerin iç-çelişkilerinin varlığı ve hatta bunların en keskin noktalara kadar ulaşmış olması, kendiliğinden mücadelenin kazanılması için yeterli değildir.

Kale önüne müthiş bir pas atılması yetmez… O güzelim pası gole çevirecek golcü bir kadro ya da birikiminin varlığı gerektir/elzemdir/zorunludur.

Savunma oyuncularının birbirlerine düşerek aralarında dolaşan topu ıskalamaları yetmez; o ıskalanan topu alıp, kale direklerinin arasından geçirmeyi becerebilen bir golcü gerekir.

Bilinmesi gerekir ki, hiçbir maç oynamadan kazanılmaz.

Terlemeden kazanılmaz.

Güçlü bir kondisyon, moral motivasyon, teknik kapasite ve “takım oyunu” olmadan kazanılmaz.

Hele hele hakem “ayarlayarak” asla kazanılmaz…

farukhaksal@gmail.com

www.soruyusormak.com

www.akceder.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..