Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '17

 
Kategori
Blog
 

Hal ve Gidişatımız.

Hal ve Gidişatımız.
 

 

 

B U N L A R I

& Kamyon yazı edebiyatından seçmelerin tat verdiğini, bu yazılardan şunların öne çıktığını: ‘’Trafik canavarı bir Türk , öbür dünyaya bedeldir”...”Ölürsem kabrime gelme, istemem, sıkışırım”… “Her dilde çalarım” “Hava atmayı sevsem pilot olurdum, hava almayı seçtim, kamyoncu oldum” “O elinde tuttuğun direksiyon, önüne bak yapma atraksiyon” “Babaanneme yol vermiştim, saygımdan” “Arabanı al da git” “ “Yolların generali, aşkının neferiyim

& “Sürücü hatalarını lütfen: “hatalısurucu@Allahcezanıverecek.comadresine bildiriniz”  denildiğini,

& “Kamyon arkası yazımız, kamyon önüne taşınmıştır, görmek için sollayınız” “Bir sana , bir karayollarına hastayım! ‘’ denilerek, kazaya davetiye çıkarıldığını,

 & Bu gidişle ve de bu kafa ile daha bu folluklarda bizim tavuğun, daha da çökmeğe devam edeceğinin  anlaşıldığını, “çök tavuğum çöök” dediğimizi,

& Facebook’a kapağı atanların “OH NE ALA. Editör yok. İmla yok. Eve geç geldin diyen yok. Nereye gittiğine karışan yok, limitsiz kredi kartı gibi laylay-lom’ları sıralamak serbest diye diye orada at koşturanların yorulduklarını, Facebook’ın da cılkının çıkınca,  MB’a dönüş yapanların arttığını, iyi de ettiklerini,

& Kağıt üzerinde 11  binlik rekor yazı kadrosunu elinde bulunduran Blog İdaresinin,  gelecekte bir gün,  ordusunu feshetmek mecburiyetinde kalırsa, Nasrettin Hoca misali kırpılıp kırpılıp yıldız yapılarak  semaya savrulacağımızın  bir gün hakikat olacağını,

& Blog serüvenlerimiz, dövüşlerimiz, kavgalarımız, laf sokuşturtmalarımız, çimdik atmalarımızın,  zamanla Samanyoluna karışacağına inandığımızı,

 & Samanyolu’nun kuyruğuna takılıp, bizler  gökyüzünde pırıldarken, Bloğumuzun Muhtarı İlyas Bayram’ın “paralı” dürbünüyle Gök yüzüne bakacak  çocuklarımız ve torunlarımız arasında:  “ Bir tık uğruna Ya Rab ,/ Ne güneşler batmış, / Ne  değişik dünyalar kurulmuş / Bizimkilerde de, hiç akıl yokmuş!” diyecekler mi diye şimdiden endişelendiğimizi,

& Tıklanma yüzdeleri itibariyle erkek blogcuların neden “nal” topladıklarının “sır” olmaktan çıktığını, cinsiyetin baş faktör olduğunu,

& Bu işler, neden böyle oluyor diye, dönüp arkamıza baktığımızda, önce bayan olmak gerektiğini, sonra da arkanız ekrana yarı dönük bir gizemli resminizi koyacaksınız dediğimizi, (Resim sizin olmayabilir de. Dert mi?)

& Facebook çıktı çıkalı, herkeslerin dökünüp saçıldığını, bu sayede sanalların su yüzüne çıktığını,

& Bazılarımız çok kızar / Eksik  çıkarsa yazılar /  Ossaat telefonu açar / Çamurlara yatar: / “O insanla beni anma / Aynı kefeye koyma / Elalem ne der sonra / Her söylenene kanma / Ağzını çalkala / Dişlerini fırçala / Beni öyle çalkalama / Bozuşuruz sonra /  Oy dingala dingala / Kömür de koydum mangala /  Çalkala yavrum, çalkala”, dendiğini,

& “İşte size blok. Yeme de yanında yat. Gelsin tıklar, gitsin tıklar; /  Sokuşturulsun kılçıklar,/ Atılsın başlıklar, / Kırılsın nacaklar, duyulsun ahlar! /  Yorumlar da, yorumlar, / Birbirini tırmalar,/ Yenen herzeler, / Nerde o naneler /  Ay hepsi de mi takmaymış./ Ay inanmıyorum kız!” / Yorum sayfaları biter,  / Çevir kaz yanmasın der./ Lingo lingo şişeler, / Ellerin dert görmesin emi?  / Yesin onu nenesi,  / Komşudan gelir sesi / “ Ölümü gör, kimseye söylemem” /. Ah başımı alıp nerelere gidem. / Sormaz mı üstelik memnun musun taktırdığın yerden? / Ah, ah ah. / Önümüz yaz. / Elinde mayosu, /  Ah deniz banyosu.. / Ah Asiye’min güğümleri aynalı,” dediğimizi,

& A be kaynana olcak kemçık / Açtırma kutuyu / Sületme kötüyü / Zurla kuca mı edecen bana / Kapçık aazlı uulun Feti’yi / Bi şişe kiloluk rakı olur mu başlık parası / Serhuş edip / Düve düve razı etmiştir ulun babamı / Daa kapanmamıştır bööründeki sumsuk yarası / Bir uulun ulacak cüceye bakasın bir de bana / Una içirmemiş mi dirsin sütünden kana kana / Gelinim dimen yitmez midir / Sevinesin, yakasın kıçcağızına kına…”

& Yukarıdaki satırların  rahmetli Yüksel Önaçan’a ait olduğunu, vefat ettiğinde diğerlerine yapıldığı gibi uzun uzun mersiye yazılmadığını,

& Esas derdimizin bu çakma, kakma, takma hallere bürünmesinin esas sebebini de anlayabilmiş olmadığımızı, demek ki günlerden bir gün MB’dan sepetlenseler, onlara acıyanların çıkıp çıkmayacağını bilemeyeceğimizi,

& Bir zamanlar Bloğumuzda Neşe İleri vardı. Kaz Dağlarına gidip, oranın valisi olduğunu, cız-bız yapıp kaz çevirmeleri yaparak, dostlarını ziyafete çağırdığını, ama gözünün Ege’de kaldığını, bir fırsatını bulup da Ege’de mahalle muhtarlığına soyunursa, şaşmamak gerektiğini, Ege sevgisinin bambaşka olduğunu, gözünün hep, “Ya seyahat” te olduğunu,

 & Laylaylom’lu yazıları “beze” ye benzettiğimizi, Marmaris’ te de bu tatlı türünün “içi boş” ismi ile satıldığını, bu tatlının imalâtçıların, zaman zaman, MB’daki blog katagorisinde arz-ı endam eylediğini,

B İ L İ Y O R

M U Y D U N U Z ?

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..