Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '13

 
Kategori
Haber
 

Halkına savaş açan her iktidar meruiyetini kaybeder!

Emekli Sen Burdur Şubesi yaptığı yazılı açıklamayla, Taksim Gezi Park eylemlerinin basit bir ağaç katliamına tepki olarak algılanamayacağını, bu eylemlerde Taksim Gezi Parkı’nın kuruyan bozkırı tutuşturan kıvılcım işlevi gördüğünü, kitlelerin AKP’nin 11 yıllık despotik iktidarının Türk milletinde yarattığı isyan olduğunu vurgulayarak, eylemlerin büyümesinde ve ülke çapında yaygınlaşmasında Başbakan’ın insanları küçümseyen, aşağılayan, itici, ayrıştırıcı üslubunun etken olduğunun altını çizdi ve iktidara toplumu kutuplaştırıcı üsluptan vazgeçmeye ve polisi sokaklardan çekmeye çağrı yaptı

Emekli Sen Burdur Şubesi yaptığı yazılı açıklamayla, Taksim Gezi Park eylemlerinin basit bir ağaç katliamına tepki olarak algılanamayacağını, bu eylemlerde Taksim Gezi Parkı’nın kuruyan bozkırı tutuşturan kıvılcım işlevi gördüğünü, kitlelerin AKP’nin 11 yıllık despotik iktidarının Türk milletinde yarattığı isyan olduğunu vurgulayarak, eylemlerin büyümesinde ve ülke çapında yaygınlaşmasında Başbakan’ın insanları küçümseyen, aşağılayan, itici, ayrıştırıcı üslubunun etken olduğunun altını çizdi ve iktidara toplumu kutuplaştırıcı üsluptan vazgeçmeye ve polisi sokaklardan çekmeye çağrı yaptı. Emekli Sen Burdur Şube Başkanı fatih Özcan, “Taksim Gezi Parkının yıkılarak yerine AVM ve Topçu Kışlası yapılmasının iktidar tarafından dayatılması ile başlayan protesto eylemleri bir anda tüm Türkiye’ye yayıldı ve halen devam ediyor” diyerek başladığı açıklamasına şöyle devam etti: 

Gezi Parkının yıkılmasına karşı çıkan Taksim platformunun Gezi Parkında başlattığı eyleme, 31 Mayıs sabahında gerçekleştirilen polis saldırısı, bir kıvılcım etkisi yarattı ve bir anda tüm Türkiye’de milyonları sokağa döktü. Bir kıvılcımın ateş topuna dönüşmesinin nedenlerini araştırıp, buna yol açan politikalarını değiştirmesi gereken iktidarın başında bulunan Başbakan yangına körükle gidercesine yaptığı açıklamalarıyla eylemin büyümesine ve ülke çapında yaygınlaşmasına, adeta intifadaya dönüşmesine neden oldu. 

Çoğunluk histerisine kapılan ve ne oldum delisi olan, toplumun yarısı bize oy vererek iktidar yaptı, her istediğimizi –hatta her istediğimi- yaparım şımarıklığına saplanan, küçük bir Abdülhamit zorbalığı numunesi gibi her türlü muhalefeti aşağılayan, demokratik direnme hakkını kullanan milyonlarca kitleyi çapulcu olarak karalayan Başbakan günlerdir olayları tahrik edip durmuştur.

İstanbul 6. İdare Mahkemesi Topçu Kışlası Projesi için yürütmeyi durdurma kararı vermiş ise de Başbakan Mahkeme Kararını tanımayacağını ve projeyi uygulayacaklarını söylemiştir. Bu açıklama yürütmenin Yargı kararlarını tanımadığının açık beyanıdır. Bir ülkede yürütme yargı kararlarını tanımıyorsa o ülkede hukuk devletinden ve demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Özel mahkemelerin ve Silivri hukukunun hakim olduğu bir ülkede faşizm vardır, demokrasi düşmanlığı kol gezmektedir. Nitekim iktidarın polis devleti kuralları uyguladığı, Taksim direnişinin 6 günlük deneyimleriyle kanıtlanmıştır.   

Bugün yaşanan toplumsal olaylar, sadece gezi Parkının yıkılması ve Topçu Kışlası yapılması projesine karşı çıkışın yol açtığı olaylar olarak okunmamalıdır. Bu eylemler, 11 yıllık AKP iktidarının insanlarda yarattığı birikmiş öfkenin patlamasıdır. Hayat tarzına müdahale edilen, aşağılanan, itibarsızlaştırılan, hakarete uğrayan, her demokratik eylemine biber gazı ve tazyikli su sıkılan, sınavına kopye çetesi sokulan, üniversitesine polis dikilen, yolda yürürken sevgilisinin elini tuttuğu için ahlaksız ilan edilerek teşhir edilen, kendinden başarısız olanın kendi başına baş olarak atanmasına kızan, değer yargılarına durmadan küfredilen, bir bireyi olduğu milletinin ayaklar altına alınmaya kalkışılmasına kızan insanların isyanıdır. Yapacakları çocuk sayısının bile Başbakan tarafından belirlenmeye çalışılan ailelerin kızgınlığıdır. Taksim direnişinin esas sebebi, eğitimin 4+4+4 yasası ile gericileştirilmesi ve piyasalaştırılmasıdır, her gün yaşanan kadın cinayetlerine karşı tedbir almayan hükümetin, kürtaj yasası ile kadın bedenine müdahale etmesidir. Reyhanlı saldırısıdır. Suriye politikası ile izlenen emperyalist taşeronluğu politikasıdır. İşsizliktir, yoksulluktur, güvencesizlik ve geleceksizliktir. Sosyal devletin tasfiyesi ile halkın sağlık hakkının yok edilmesidir.

Bütün bu tablo karşısında direnmek, hak ve özgürlüklerimize sahip çıkmak, önce insan olmanın sonra da yurttaş olmanın gereğidir.

Her şeye tek başına karar verme yetkisini kendisinde gören Başbakan ve hükümete sesleniyoruz, gerginlik size bir şey kazandırmaz. Bu gün arkanızda olduğunu düşündüğünüz yüzde elli günü geldiğinde sizi terkedecektir. Çünkü bu ülke insanı gerginlik ve çatışma politikasına prim vermeyecek kadar bilinçlidir. Tarihe bakarsanız bunun örneklerini göreceksiniz, bu gün size oy vermiş olanlar bundan on yıl önce de sizden önceki iktidar partilerine oy vermişlerdi. Hiç kuşkunuz olmasın ki yarın da başka partilere vereceklerdir

Bütün bu nedenlerle iktidarı aklını başına almaya ve yol açtığı bu gerginliğin sona ermesi için, toplumu kutuplaştıran açıklamaları terk ederek, toplumu yatıştıracak dil kullanmaya ve polisi sokaklardan çekmeye çağırıyoruz

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..