Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '11

 
Kategori
Tarih
 

Hangi tarih; dedikodu mu, gerçek mi?

Hangi tarih; dedikodu mu, gerçek mi?
 

Okul sıralarında iken bana öğretilmeye çalışılan tarih bilgisinden hiç hoşlanmamıştım. Hangi olayın hangi tarihte geçtiğini, yapılan bir antlaşma varsa maddelerini ezberlemek ve antlaşma sonucunda ortaya çıkan sonuçları bilmek bana lüzumsuz bilgi geliyordu. Tarih dersinde verilen bilgiler sınavlarda sorulacak soruların cevaplarını içermesinden başka bir şey ifade etmiyordu benim için. Öylesine kuru ve tekrar içeren bilgilerdi ki, ne kadar hızlı kurtulursam o kadar iyi diye düşünüyordum. (Tüm iyi niyeti ile tarih bilgisini cazip hale getirmeye çalışan lise tarih öğretmenimin gayreti bile bu imajı değiştirmeye yetmedi ve ben tarihi sevemedim o zamanlar)

Sonra nasıl olduğunu anlayamadığım bir süreç sonunda kendimi tarih kitapları arasında buldum. Beni içine çeken cazip kılan bir gizem belirdi. Önceleri komplo teorilerinin peşi sıra sürüklendim, bu esnada bilinen ve anlatılan tarih bilgisinin dışında bilgiler olduğunu ve bu bilgilerin gizli tutulmaya çalışıldığını, dünya da gizli gündemleri bulunan örgütlerin var olduğunu keşfettim.

Bir gizemin varlığını fark etmek ve o gizemin ardındakini bilme ayrıcalığına sahip olma imkanına erişmek hangi ölümlüyü cezbetmez ki? Soluksuzca okuduğum onlarca kitap sonucunda kafam iyice karıştı. Tarihte anlatılan her olayın bir görünen, bilinen yanı olduğu ancak mutlaka gizli tutulan yönleri de olduğunu görmek beni tam bir şüphe içine soktu. Artık benim için iki tarih mevcuttur:  resmi tarih ve yaşanmış gerçek tarih.

Resmi tarih, kazananın ve iktidarını sürdürenin kendi istediği gibi yazdığı ve artık kendisinin anlattığı gibi bilinmesini istediği tarihtir. Bu durum tarihte bilinen en eski ve yazıya dökülmüş Kadeş anlaşması için de geçerlidir. Mısır firavunu II. Ramses ile Hitit kıralı III. Hattuşili arasında bugünkü Suriye topraklarında gerçekleşen savaş sonucunda Kadeş Antlaşması imzalanmıştır. Gerçekleşmiş savaşta iki kralında zaafları nedeniyle kayıpları olmuş ancak birbirlerine üstünlük sağlayamamışlardır. Ancak ll. Ramses’in tarihçilerinin tuttuğu kayıtlarda durum Mısır'ın lehineymiş gibi gösterilmiş ve zafer kazanılmış gibi anlatılmıştır. Oysa objektif bakış açısıyla Hitit kıralı Mısırlılara daha fazla kayıp verdirmiştir. Gerçek ortaya çıkana kadar -ki bu durum yüzlerce yıl devam etmiştir- Mısır halkı Hititlerle yapılan savaşta ll. Ramses’in kahramanlıklarını anlatıp durmuştur gururla. Bu durum açıkça göstermektedir ki, devlet aygıtını elinde bulunduran galiplerin yazdıkları tarih bilgisi gerçek ortaya çıkana kadar iktidarı sürdürmek için bir araç olarak kullanılmaktadır. Bir gün gerçek ortaya çıktığında yalanla yazılan tarih ve onu yazanlar sonsuza dek sürdüreceklerini düşündükleri ünlerini kaybetseler de dönemlerinde yaşadıklarıyla yetineceklerdir. Her ne kadar alacaklarını almış ve artık bunun farkında olmasalar da. 

Ben artık tarihten hoşlanıyorum ve ilgi ile öğrenmeye çalışıyorum. Ancak farkındayım ve biliyorum ki, gözüme sokulan ve tekrarlanan tarih değil benim öğrenmek istediğim, gerçekte yaşanmış olaylar. Bugün yaşanılan ve bilmemiz gerektiği (!?) kadarı önümüze sunulan yaşanmış olayların gelecekte gerçek yüzüyle nasıl anlatılacağını merak ederek izliyorum.

Tarihe böyle görmek hem zihnimi canlı tutuyor hem de yaşadığım olaylara farklı açılardan da bakmama yardımcı oluyor.

 
Toplam blog
: 58
: 536
Kayıt tarihi
: 14.09.11
 
 

"Uzun ince bir yoldayım" diye tarif etmiş hayatını Ozan Aşık Veysel. Yazdığı bu sözlerinde beni e..