- Kategori
- Deneme
Hasret, hasret olalı!

google-görseller
Adının güzelliğinden çok, ağır manalar taşıyordu kimliğinde.
Hasret, hasret olalı dillerden düşmüyordu. Nice ruhlar vardı ki hüzzam makamının her notasına hasreti iliştirmişti.
Hasret hasret olalı, gönüllerden çıkmıyordu.
Nice canlar vardı ki vuslat kapıları sonuna kadar kapanmıştı. Hasret, ateşten kor kapının kilidi olmuştu çoktan.
Hasrete dair ne satırlar, ne söylemler, ne maniler, ne şarkılar yazıldı ve söylendi kimbilir? Herkes kendi payına düşeni, gönlüne yakışanı buldu...
Gönüle yakışır mıydı hasret? Hasret acıydı, hüzündü, nefretti...
Yanık bir hasret izi çiziyordu vücut!
Hasretin bakışlarında ki yokluk!
Yokluk olsa iyiydi be dostlar, kimileri vardı ki koskoca bir boşluk!
Dönmeyecek olana biçilen hasret umutsuzluğun, imkansızlığın resmini çiziyordu tuvale.
Hasret hasret olalı adından utanır olmuştu.
Minik bir beden dünyaya merhaba dediği gün hasret etiketiyle yaftalanıyordu. Hasret! hasret diye çağrılırken önünde kimbilir nice hasretler yol çizmişlerdi kendilerine...
Hasretin adı güzeldi lakin manası ağır bir yük taşıyordu!
Hasret adıyla beslenen beden dünyadan göçerken dahi, nice ademoğlu hasret hançerini saplıyordu göğsüne.
Ruhun hasreti silinirken o anda, kalanlar için azap dolu vuslatsızlık hikayesi başılyordu.
Hasret hasret olalı toprağa sığmıyordu.
Ne toprağa, ne okyanusa, ne semaya...
Hasret, dile güzeldi söylemesi...
Hasret hüzzama çalındı mı güzeldi dinlemesi...
Hasret, yüreği dağladı mı!
Yandın arkadaş, eyvah ki ne yandın!