Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Kasım '18

 
Kategori
Deneme
 

Hasta ve Cerrah

Hasta ve Cerrah
 

   “Hadi batır iğneni, damarı bul, işini yap. İçimdekini bir de sen gör, özel tüplerinde sakla beni. Koyuver ötekilerin yanına. Lazım olur belki soğuk kış gecelerinde... Neşteri çal, derimi kes. Yakından bak yaralarıma. Urlu bölgeyi söküp at. İyi becer işini, içimde koyma neşterini. Uzak tut narkozu burnumdan. Korkma, bayılmam. Senin de ilk ameliyatın değilse bu işi götürürüz.”


   En son bunları söylediğimi hatırlıyorum. Yani sen beni kesip biçmeden önce. Ne oldu sonra? Sadece uyudum ve uyandım mı? Anılarımda kopukluk var gibi. Uzunca bir süre yaşamadığımı seziyorum. Bu soğuk hava deposu gibi uğursuz yer de ne böyle? Beni nereye kapattın cerrahım? Yoğun bakım mı burası? Bir de çırılçıplak soymuşsun. Daha ne yapmayı planlıyorsan artık!

   Ah! Marifetlerinin dilden dile dolaşması bundan mıydı? İyileştireyim derken sonunda öldürdün mü? Üstelik kesip biçtiğin onca alet edevatı da içime gömmüşsün. Define gömer gibi mi yaptın bunu? Doğrusu, bu acınası dünyada bu kadar değerli bir hediye almamıştım. Mest ettin beni. Ettin etmesine ya, sevdiklerinle vedalaş, masada kalabilirsin, dememiştin. “Sen bunları düşünme” dedin de ben mi duymadım yoksa? Şimdi bu ölüler dünyasında daha iyilerine layık olduğumu söylüyorsun. Affedersin ama içime boşalttığın takım çantası fazla ses çıkartıyor. “Aklı hâlâ cerrahında!” diye bir söylenti yayılmış. Nasıldır bilirsin. Canlı mıyım ölü mü kestiremiyorlar… Yaşayanların dünyasında ruhsuz bir ölüye sarılmayı kim ister?

   İşte önündeyim. Nasıl, beğendin mi kadavranı? Sence de ötekilerden daha yakışıklı değil mi? Hemen asma suratını be cerrahım. Biliyorum, artık hiçbir şeyin önemi yok. Bu ameliyat da unutulası değil: Ne sen cerrahlığını unutabilirsin ne de ben hastalığımı. Sanırım son safhaya geldik. Hastalarını bekletmeyelim öyleyse!

   Otopsi raporu yazmasını bilir misin? Öylece gömmek istiyorsun ama bunu kabul edemem. Acaba kimseye bundan söz etmek istemiyor olabilir misin? Böyle bir şeyi yalnız suçlular düşünebilir. Ne yapalım, senin cerrahlığının yetenekleri de buraya kadarmış. Kendinden utanma! Hadi, eni sonu üç beş cümlelik merasim. Yola koyulma zamanı madem… Bitirelim şu işi. Ama bu defa kendi başına olmaz, yardım edeyim sana. Daha önce başıma gelmişti de!

   Şöyle başla ve bitir: “Göğüs açıldı: Göğüs organları normal anatomik yer ve pozisyonlarında idi. Dalağın kapsülü gergin, kıvamı normaldi, kesitler normal morfolojideydi. Mesane duvar katları normaldi. İdrar alındı: tadına bakıldı. İskelet sistemi normaldi.” Alt satıra geç ve sanki haberin yokmuş gibi vurucu cümleni kur: “Ölüm saati belli olmasına rağmen ne bok yemeye öldüğü tam olarak anlaşılamamıştır!”

   Bu ölüm aramızda bir sır. Uzunca bir süre kapanmayacak olan o derin kesiklerimi de yanımda götürüyorum. Peki, benden geriye ne kaldı sana? Silik bir anı belki de. Olsun. Sana da deneyim lazım değil miydi? Belki böyle böyle günün birinde yaşatmayı öğrenebilirsin. Bu yeteneğini geliştirmen için kendimi feda etmiş olduğum doğrudur. Belki de günün birinde anımsayıp: “Ne hastaydı be!” diyeceksin: “Dikişlerinden kan sızıyordu. En zorlu katır iğnelerine bile dayandı. Umutsuz bir vaka olmasına rağmen bir başkasının teneşirinde yatmayı düşünmedi bile!”

 


Günay Aktürk

 
Toplam blog
: 25
: 106
Kayıt tarihi
: 09.06.16
 
 

Düşünen bir madde! Edebiyat, felsefe, bilim ve evrim meraklısı bir kitap kurdu. Bilim ve sanat! İ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara