Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '11

 
Kategori
Anılar
 

Hastalık hastası

Hastalık hastası
 

O’nu yakından tanıyorum. 

Senelerce süren kamu görevini tamamlayıp emekli olmuştu. “Yeter artık, şimdi kendim için yaşamalıyım” diye düşünürken “kendim için, kendim için” diye diye tatlı bir uykuya daldı. 

Hayalini kurduğu emeklilik günlerini önce rüyalarında yaşamaya başladı, deniz, kum, güneş… 

Kendisini gayet dinç ve sağlıklı hissediyordu. biraz yaşı vardı ama önemli miydi? Ninesinin, dedesinin yüz yaşına kadar yaşamış olmalarından, genetik olarak kendisinin de uzun ömürlü olması gerektiğine inanıyordu. 

Sağlığına, beslenmesine, uykusuna çok dikkat ederdi. 

Herşeyi kolay kabuldense de, saçlarındaki beyazlaşmaları, ellerindeki birkaç tane kahverengi lekeyi kabullenemiyordu. “Sülâlemizde yok böyle bir şey” diyordu. 

Gardrobun boy aynasında kendini uzun uzun seyredip tetkik ettiği bir günün sabahında, dudağında bir kabarcık, tıpta "herpes" denilen bir uçuk gördü. 

Heyecanlandı birden: 

-Hanııım, hanım! 

Hanımı ne olduğunu izaha çalıştıysa da ikna edemedi eşini. Ve sonuçta doktora gidildi. 

Yapılan muayenede, tetkik ve tahlillerde herhangi bir şey çıkmadı. Bu durum tatmin etmedi beyefendiyi. Ona göre doktor bilememişti rahatsızlığını... 

Birkaç gün sonra sırtında bir ağrı hissetti. Bu ağrı ile dudağındaki uçuk arasında bağlantı kurmaya çalıştı. Ev halkı, antiromatizmal ilaçlar ve kas gevşetici kremler önerdilerse de; “Durumun bu defa farklı olduğu” konusunda ısrarlıydı. 

Gidilen doktor daha geniş kapsamlı bir incelemeye aldı. Tahlillerin yanı sıra, MR ve ultrasonografik görüntüler istedi. 

Tetkiklerden sonra doktorun,  

-Hiçbir şeyiniz yok, maşaAllah, zıpkın gibisiniz, sözü aileyi sevindirmiş ama hastayı! mutlu etmemişti. Zira onun açısından bu doktor da bilememişti rahatsızlığını. 

Sonraki günlerde aralıklarla farklı üç doktora daha gidildi. Netice hep aynıydı, beyefendi sağlıklıydı. Ama kendisi bunu kabul etmemekte direniyordu. 

Hane halkı doktordan önce teşhisi koydular, rahatsızlığı: Hastalık hastalığı. 

Yani beyimiz, HASTALIK HASTASI idi. 

Sağlam kaynaklardan gerekli araştırmalar yapıldı ve şu bilgilere ulaşıldı: 

HASTALIK HASTALIĞI - HİPOKONDRİAZİS  

Psikiyatrik hastalıklar gurubunda somatoform (psikosomatik) bozukluklar içinde yer alır. 

Hipokondriyaziste, bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korkular ve kuşkular vardır. Bu tip hastalar gerçekten hasta olduklarını düşündüklerinden, psikiyatriye ya hiç gitmezler veya en son giderler. 

Tüm yapılan tetkik ve değerlerde herhangi bir bulguya rastlanmamasından sonra yeniden bir hekime giderler ve tüm tedavileri yeniden yaptırırlar. 

Hipokondriyazistler, doktorların kendilerini anlamadığını, yeterince muayene etmediklerini düşünürler. Hastalığı olduğu düşüncesine bağlı olarak, günlük yaşamı, evlilik ve iş yaşamında birtakım bozulmalar görülebilir. Hastanın hasta olduğuna dair düşünceleri oldukça yoğundur ve kontrol edilmesine izin vermezler. 

Hipokondriyak hastalarca, vücudun normal çalışmasına ait bir takım belirtilere anormal gözü ile bakılmakta ve yanlış anlamlar yükleyip hastalık belirtisi olarak düşünülmektedir. Örnek olarak kalp atışları, terleme, öksürme, esneme, kabızlık gibi durumlar ciddi bir hastalığın ( kanser, kalp krizi, ağır bir nörolojik hastalık gibi) işaretleri olarak kabul edilmektedir. 

Hipokondriyak kişinin düşünce içerikleri hastalık kuşku ve kaygıları ile hastalık tanılarıyla doludur. Ellerini göğüs ve kalp bölgesinde tutabilirler. Nabızlarını yoklayıp sayarlar. 

Bedenlerinin herhangi bir yerindeki ağrıya karşı aşırı dikkat vardır. Göğüsteki bir kas ağrısı hemen kalp hastalığı kuşkularını doğurabilir. Dışkı ve idrar yoklamaları görülebilir. Renk ve koku değişikliklerine anlam vermeye çalışılır. Karın bölgesindeki bir gaz sancısı, bağırsaklarda ciddi bir hastalığın belirtisi sayılabilir. 

Hipokondriyazistte, sürekli hastalık düşünüldüğünden bu durum kişinin başka konularla ilgilenmesini engelleyebilir. Dolayısıyla da ilişkilerini kısıtlayabilir, kişinin sürekli bir kaygı ve bunaltı yaşamasına neden olur. 

Hipokondriazisle ilişkili olduğu en sık öne sürülen bozukluklar depresif bozukluklar ve anksiyete (kaygı, bunaltı) bozukluklarıdır. Bu hastaların tahminen %80 inde, depresif bozukluklarla anksiyete görülmektedir. 

Genellikle yaş dönümü depresyonlarında sıklıkla bedenlerini fazlaca dinledikleri görülür. Bu devrede check-up, tomografi, MR incelemelerini daha fazla yaptırmaya başlarlar. 

Bu hastalar çok ciddi bir hastalıkları olduğuna inanırlar ve tersine ikna edilemezler. Bu hastaların yarısı ve üçte birisi iyi derecede düzelmektedirler. Psikiyatrik tedaviye dirençli hastalardır. Çünkü hastalık kaynaklarının psikolojik değil fiziksel kaynaklı olduğunu düşünürler. Bu nedenle bu tip hastalarla hekimlerin kurdukları ilişki çok önemlidir. 

Hasta hekimine ve tedavi biçimine güvendiği ölçüde tıbbi yardım almayı kabul edip iyileşebilecektir. Günlük yaşam sorunlarına yoğunlaşabilme, iyileşmede, birincil faktörlerdendir. 

 

Bu bilgilerin ışığında bir arkadaşın doktor damadıyla irtibata geçildi. 

Durum anlatıldı. Sözde randevu alındı. Ve doktor alışılmış ön kontrol ve söyleşiden sonra bir röntgen! filmi istedi ve beklenen teşhisi koydu: 

-“Osteoartrit” yani Kireçlenme… 

Reçete yazılırken, bey mutlu gülümsemesiyle,  

-Bak bu doktor nasıl da bildi ve teşhisini koydu, diyordu. 

Reçetedeki B vitaminleri serisi ilaçlar ve sakinleştirici alındı bir de jel vardı. Tarifeye göre ilaçlar tükendikçe, rahatsızlık da kaybolma eğilimine girdi. Ve, ilaçlar bitti, rahatsızlık gitti… 

Ama verilen ilaçların “vitamin ilaçları” olduğunu hastamız! hiçbir zaman bilmedi. 

Önemli değil, hasta! İyileşmişti ya… 

Bu olaydan sonra uzun süre sağlıklı yaşadı ama sonrasında, “yüce emre” itaat etti. 

Nurlar içinde uyu Mehmet Hocam… 

Selam ve saygılarla… 

Yurdagül Alkan 

 

Kaynakça: Ruh sağlığı org. dan alıntıdır. 

Doktor sitesi.com. Psikolog Eda Gökduman 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..