Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '21

 
Kategori
Siyaset
 

HAYAL GERÇEK, SABRET GEÇECEK

“BİR ULUSUN RÜYALARINI GÖRDÜĞÜ DİL, BİLİM DİLİ VE İNANÇ DİLİ OLMADIĞI TAKDİRDE O MİLLET HEM ÖBÜR DÜNYASINI HEM DE BU DÜNYASINI KAYBETMEYE MAHKÛMDUR.”

 

 

Eskiden ders kitaplarında her konunun hemen bitiminde “okuduğumuzu anladık mı?” kısmı vardı. Evet, aslında metnin özünü oluşturan mesajlar metinleri okuyan kişileri anlamış mı, anlamamış mı en iyi şekilde bu metni okuyanın oraya yazdığı açıklamada okuduğundan çıkardığı neticeleri çıkarmaları istenirdi. Son derece faydalı bir kısımdı.

Hiçbir millet yoktur ki, anlamadığından feyz alsın, anlamadığından mutlu olsun. Anlamadan, işin özünü algılamadan doğru bilim, doğru yaşantı, doğru adına ne varsa inşa edilemez. Anlamadan yapılan her şey buna din de dâhil ezbere yapılmış olur ki, bu durum İslam inancına ise tamamen terstir. Allah; kullarımla arama kimse giremez derken, hem herkesi sorumluluk altına sokarken, bu konuda ısrarcı olan milletlerin başına felaket üstüne felaket yağdırıyor. Bazıları bunu dinin gereği, Müslümanları test etmek, sınava çekmek olduğunu iddia edip, bundan garip bir zevk duyuyormuş gibi davransa da söz konusu düşüncede olan grupların tepe yönetimlerinin söylediklerinin aksine dünyanın ne kadar zevki varsa tamamını tatmanın kendilerinin de hakkı olduğunu iddia ediyor. Başta Arap Dünyası olmak üzere, tarikat, cemaat ehlinin tepe yönetimi ne kadar grup varsa bunların lüks ve şatafat halinde yaşadıkları, yaşantılarını ise alenen sergilemekten çekinmedikleri görülüyor. İspanya’ya tatile giden Suudi kralının bir ay içinde İspanya’ya maddi olarak sağladığı girdinin beş yüz milyon dolardan fazla olduğu, söz konusu ayın ilgili adada bayram olarak adlandırıldığı pek çoklarıncabilinir…

Bir insan nasıl olur da Yaradan’ından gelen mesajları anlamamak için çaba sarf eder de, meselenin özünü mesajların içeriğini gerçekte anlamamak için mücadele eder doğrusu anlamak mümkün değil. Bir toplum aynı zamanda Allah’a yakarırken, bir istekte bulunurken kendi dilinde anladığı, ne istediğinden emin olduğu şeyleri istemekte sakınca görmezken, Allah’a dua ederken ne dediğini bilmemek isteyebilir. Bu toplum kabaca Türk toplumudur. Yıllarca İslam’a koruyuculuk yapmış ecdadımızın İslam’ın emirlerini anlamaması düşünülemezdi.    Ancak    dili    kaderi    gereği    olarak    Türkçe    olan, Osmanlı döneminde de Türkçe konuşan halkın hakkıyla Allah’ın emirlerini öğrenebilmesi de Arap harfleriyle yazarak mümkün değildi. Yani Latin harfleriyle yazarken nasıl ki, Latinlere ait dilleri algılayamıyorsak, Arap harfleriyle de Arapçayı Türklerin algılaması düşünülemezdi. Nitekim yerel halk da asla bu dile hâkim olan kişiler Kur’an’ı Kerim’i Türkçeleştirip, milletin algılayacağı şekle dönüştürmediği sürece dağda kırda bayırda, çobanlık yapan, eğitim imkânından mahrum olan  insanların bu mesajları hakkıyla anlaması mümkün değildi. Mümkün de olmamıştır,olamamıştır.

Bilim de aynı şekilde kesinlikle Türkiye’de İngilizce olarak kabul edilmiştir. Tıpkı dinde olduğu gibi bilimin de Türkçeleştirilmesi, insanlarımızın tamamıyla okuyup anlayabilmesi gerekir. Bir ulus rüyalarını hangi dilde görüyorsa o ulusun bilim dili, inanış dili, dini kitapları, rüyalarını gördüğü dilde olursa o millet ilerleyebilir, gizler açığa ancak o şekilde çıkabilir. O millet başkaları tarafından yanlış yollara saptırılmadan yoluna istikrarlı bir şekilde ilerleyebilmesinin gereğidir. Aksi takdirde bir millet, okuduğunu anlamaz, anladığından korkar, daha kolay kandırılır hale gelir.

Kim ne derse desin; Türkiye’de iki büyük ittifak vardır. Bilimin Türkçeleştirilmesini ve dolayısıyla halka inmesini önleyen akım. Diğeri ise milletin İslam Dini’ni doğru olarak algılamasını önlemeye yönelik dini sadece Arapça ve Arab’a ait bir unsur gibi gösterip, manaların tam olarak anlaşılmasını sağlayıp halkı dini yönden cehalete mahkûm etmeyi, her iki şekilde de milleti aracıların eline mahkûm etmektir. Birisi milletin ilmi yönden cehaletine, diğeri de dini yönden cehaletine en azından Türkçe, konuşulan topluluklarda neden oldular. Olmaya da devam ediyorlar. Bu konuda gözlerinin ne kadar kara  olduğu, aynı zamanda kamuoyunda birbirine rakip olarak sunulan iki grup gerçekte Türkçe konuşan toplulukların geri, ekonomik ve dini yönden sömürülmesinde ortak, destekçi veyoldaştırlar.

Bir millet rüyalarını hangi dilde görürse; o dilde bilim, o dilde din ve inanç eğitimi, o dilde töre eğitimi, o dilde değerler eğitimi almalıdır. Türk milletinin dili Türkçedir. Keşke umutları da Türkçe olsaydı, hayaller yurtdışına gittiği gibi, bir aşı imkanı bile yurtdışından gelen yüce insanları görebilme sayesinde olabiliyormuş.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..