Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Hayallerim, emeğim, yolum. (Devekuşu'nun suya atılışı ve Tekirdağ'a geliş)

Hayallerim, emeğim, yolum. (Devekuşu'nun suya atılışı ve Tekirdağ'a geliş)
 

17. Nisan.2012 Salı

Devekuşu suya atılmaya hazır. 23 Nisan’ı suya atma tarihimiz olarak belirlemiştik, ancak hava durumu raporları planlanan tarihte rüzgârın kuvvetli eseceği tahmininde bulunuyordu. Bu da Uçmak dere’de dalganın çok olacağı anlamına geliyordu. Rüzgârın en az estiği ve dalgaların en küçük olduğu bir günde Devekuşu’nu suya atmak en mantıklı iş olacaktı. Uçmak dere’de ne bir rıhtım, ne bir rampa ne de bir iskele var. Uçmak dere, bu ve birçok anlamda Trakya’nın mahrumiyet bölgesi.

Devekuşu’nu suya atmak için bazı yöntemler düşünmüş ve bunları arkadaşlarımla paylaşmıştım. Profil demirden bir römork yapmak bunların birincisiydi. Devekuşu'nun salmasını kaba denizlerde gidişi daha rahat olsun diye hareketli salma yerine sabit salma yapmıştım. Salmadan dolayı römorkun yapım şekli farklı olmalıydı. Böyle bir römorkun mukavemeti nasıl olacaktı? Römorkun sağlamlığı açısından sıkıntı yaşama olasılığı yüksekti. İkinci yöntem olarak; Tekirdağ Yelken Kulübünde hazır olan ve yarışlarda kullanılan botları denize indirmekte kullanılan römorku Uçmakdere’ye getirip, Devekuşu’nun salmasını da römorkun ortasına denk getirerek yanları hurda lastiklerle besleyip, Uçmakdere’den Tekirdağ’a getirmek ve Tekirdağ yelken Kulübünün rampasından veya limandan suya atmaktı. Kat etmemiz gereken yol 32 km ve çok bozuk bir yol olduğundan olası sarsıntıları düşününce bu fikri de bir kenarda bekletmeye aldım.

Diğer bir yol da Tekirdağ’dan bir vinç çağırıp evden denize kadar kamyon üzerinde taşıyıp, vincin bom uzunluğunu kullanarak mümkün olan en derin yere bırakmak olabilirdi. Bu yöntem maliyet ve vinç bom’unun ne kadar uzayacağını bilmediğimden kaldı. Nakliyeciler sadece vinç için 1000 TL talep ediyordu. Aklımıza Hoşköy Belediyesinin kepçesiyle suya atmak geldi. Kepçe ile bunu nasıl yapacaktık? Kepçe operatöründen yapılabilirliğini öğrenmemiz gerekiyordu.  Atilla kepçe operatörünü tanıdığını bunu öğrenebileceğimizi söyleyince kepçe operatörü Saim Beye telefon etti. Saim Bey akşamüzeri gelerek bize  bilgi vereceğini söyledi.

Saim Bey Hoş köy belediyesinin altyapı inşaatında taşeronluk yapan bir arkadaşıyla beraber, gün kararmaya yaklaştığında geldi. Gelmeden önce sahilde kepçeyle suya girerek denizin durumuna bakmış ve köfte almış. Ben de mangalı yaktım. Mangal işini üstlenen arkadaşımız bize sadece yeme içme görevi verdi.

Saim Bey, işin kolay olacağını, gelirken kepçenin önüne uzun forklift ayağı takacağını ve destek içinde eski otomobil lastiği getireceğini söyledi. Suya indirmek için, önce denizde kepçeyi daha fazla ilerletebilmek için  rampaya benzer bir platform hazırlayacağını böylelikle Devekuşu nu daha derine bırakabileceğini söyledi. Benim de aklım yattı. Ertesi gün saat 9.00 civarı buluşarak Devekuşu’ nu Uçmakdere sahilinden suya atmak üzere vedalaşıp ayrıldık.

Yarın sabah için bana yardım edecek olan Fikret i aradım. Sabah 8.30 civarı Bekir ağabey e de haber vermesini ve Bekir ağabey’in pırpırını alarak gelmelerini söyledim. Sabah 8.00 de Fikret ve Bekir ağabey geldiler. Önce motoru kolisiyle beraber, Direk, halatlar ve gerekli olabilecek tahta parçalarını Bekir Abi’nin Pırpır’ına yükledik. Kepçenin gelmesini bekliyoruz. Hoşköy Belediyesinin taşeron kamyonu forklift ayakları ve hurda otomobil lastiklerini getirdi. Bu sırada Saim deniz kıyısında kepçeyle girebileceği yer hazırlıyormuş.

Motor 8 Hp uzun şaft 4 zamanlı Hidea. Damla Marin ,Devekuşu’nun motor sponsoru olarak Tekirdağ’daki servisi Mert Marin e yollamıştı. İlk çalıştırma yapıldıktan sonra yağını boşaltıp, tekrar kolisine koyup, köy minibüsü ile getirmiştim.

Saat 9.30 civarı kepçe geldi. Forklift ayaklarını kepçenin önüne taktık. Kolları salmayı etkilemeyecek açıda ayarladıktan sonra, kolların üzerine strafor kesip bağladık. Sahile gidene kadar yaklaşık 800 metre yolumuz vardı. Ne kadar ağır da ilerlesek sallantının Devekuşu’ nun altına zarar vermesini istemiyordum.

Kepçe Mustafa amcanın tarlasına girerek oradan forklift kollarını Devekuşu nun altına sokması lazım ama, tarla ile Devekuşu nun beklediği platformun eğimleri farklı. Devekuşu nu ön ve arkadan kalaslarla kaldırarak kolların teknenin altına girmesine yardımcı olduk. Tekneyi yerinden kolların üzerine kaldırdıktan sonra kepçeye gelen tarafa, Tekne ile kepçe arasına hurda lastikleri koyarak destek yaptık ve mümkün olduğunca itinalı bağladık.

Bekir ağabeyin pırpırı önden giderek yolu kesmesi gerekiyordu. Devekuşu kepçenin kollarında zaten dar olan yolu kaplamıştı. Bekir ağabey ve Fikret  beraber önden ilerlediler, arada bir fotoğraf çekmeyi de ihmal etmemişlerdi.

Ben, bir müddet kepçenin yanında, kepçenin her çukura girişinde Devekuşu nun sallanmasından tedirgin olarak ilerledikten sonra ; kepçenin basamağına bindim. Kepçenin üzerinde ben de sallandığımdan Devekuşu nun  sallantılarını hissetmiyordum.

                                                                                                   

Deniz kıyısına geldiğimizde köyden ve sahildeki yazlıkçılardan birkaç kişinin yardıma geldiklerini gördüm. 7-8 kişi olmuştuk.

 Bekir ağabey in pırpırıyla getirdiğimiz direği üç kişi halatlarından tutarak bana uzattılar. Direk dibini zorlanarak ta olsa ıskaçaya oturttum. Gerçi Fikret’le bunun provasını evin önünde birkaç sefer yapmıştık. Gene de ben direği bıraktığımda denge bozuluyor ve direk bir yöne kayıyordu. Bu esnada Devekuşu kepçenin önünde bağlı askıda duruyor , kepçenin hidroliği yavaş yavaş aşağıya iniyor, Saim da arada bir Devekuşu nu dengede tutabilmek için yukarı kaldırıyordu. O sırada daha önceden tanımadığım , adının Can olduğunu öğrendiğim genç bana yardım için havuzluğa çıktı. O direğin dik durması için tuttu , ben de çarmık ve baş ıstıralya kilitlerini mapalara geçirdim. Daha önce karada bunun denemesini yapmış ve dönger boşluklarını bırakmış olmamıza rağmen bizi zorladı.

Direği takıp, çarmık ve başıstralya boşluklarını aldıktan sonra , Bekir ağabeyin pırpırında bekleyen motoru yardıma gelen dostlar getirerek yerine taktılar. Önceden hazırladığım dört saplama deliğinden iki tanesine  saplamalarını geçirip motorun bağlantı elemanlarını sıktım. Yağını koydum ve benzin deposu bağlantısını yaptım. Bumbayı kamara üzerine halatla bağladım.

Sıra Devekuşu nu kepçeden kurtarıp suyla buluşturmaya gelmişti. Üzerimdeki T-shirt ve şort terden sırılsıklam olmuştu. Başımdan aşağı süzülen ter gözlerime süzülüyor ve tuz gözlerimi yakıyordu. T-shirtümüm kollarına sildiğim terim azalmıyordu.

Bu arada kepçe Devekuşunu suya batırmış halatları çözmemizi bekliyordu. Devekuşu nun kıç tarafındaki bağlantıları çözdüm. Öntarafı da bağladığımız halatları boşladık. Ve motoru çalıştırdım. Devekuşu suda ancak baş tarafı kepçeden kurtulmamış , ince bir halat Devekuşu nu kepçeye bağlı tutuyor. Devekuşu iskele bordasını dalganın etkisiyle kepçeye vuruyor , bir yandan da salma taşlara vurmaya devam ediyor. Karada her kafadan bir ses çıkıyor, bazıları motoru tornistan yapmam, bazıları dümeni nasıl kırmam gerektiğini gayet iyiniyetle bağrıyorlar ama kimse baş tarafta bağlı olan ince halatı boşlamayı veya kesmeyi düşünmüyor.

Kamaradan maket bıçağını aldım. Havuzluktan başa (nasıl geçtiğimi hatırlamıyorum) geçerek ince halatı iki yerden kestim.  Halatları kesip havuzluğa geri dönene kadar Devekuşu nun bordası kepçeden ayrılmış ancak salması forklift ayaklarına vurmaya devam ediyordu. Ben telaş ve ne yapacağını bilmez halde elimde kakıçla Devekuşunu kepçeden uzaklaştırmaya çalışıyorum. Devekuşu hızla kıyıya geri geri gidiyor. Başa geçmeden önce motoru tornistanda unutmuşum.

Sallantı, salmanın dibe vurmasının takırtısı, kıyıdakilerin ne yapmam gerektiği hakkındaki önerilerini bana ulaştırma seslenişleri arasında motoru ileri, vitese takarak gaz verdim. Sürtme ve taş takırtıları arasında ilerledim. Sesler kesilmişti. Devekuşu nihayet denizle buluşmuştu.

O kadar stres yapmışım ki; biraz ilerledikten sonra geri dönüp kıyıda bana yardım edenlere el sallamayı bile unutup, hızla Ayvasıl yönüne gitmeye başladım.

Yaklaşık 300-500 mt ilerledikten sonra dümen palası yerinden çıktı. Daha önceden hazırladığım ve dümen palasının yerinden çıkması önleyecek cıvata ve somunu takmayı o telaş içinde atlamışım. Palayı yeke ile beraber havuzluğun içine alarak motorun yekesi ile devam etmeye çalıştım.

Ayvasıl hizasına geldiğimde telaşım da azalmış, teknenin dibinin hala kuru olması moralimi biraz olsun düzeltmişti. Motoru boşa alarak dümen palasını yerine taktım ve kontra somunla sabitledim. Kamaranın içine girerek zeminde su olup olmadığını tekrar kontrol ettim. Denizde dalga çok az , rüzgar yok en önemlisi ben daha sakinim. Keyif almaya başladım. Ama gözüm hep kamaranın içinde; o kadar vurduktan çarptıktan sonra acaba su alacak mı diye hala endişeliyim.

Uçmakdere Köyünde herhangi bir barınak, iskele veya rıhtım ,rampa benzeri bir şey olsaydı yaşadığım kargaşa yaşanmayacak veya çok daha azı yaşanacaktı. Geçen sene topladığımız imzalar ve bu yöndeki talebimizi bildiren dilekçelelerimizi Muhtar, Kaymakam, Valilik, Liman Başkanlığı, Denizcilik Müsteşarlığına vermiştik ama 1 yıldan beri hiç biri yanıt dahi vermeye tenezzül etmemişlerdi. Yönetim Amatör denizcileri iplemiyordu. Evet resmen iplemiyor. Gerçi Yöneticilerin  vatandaşa verdiği önemi hepimiz biliyoruz. Siyasiler seçim öncesi oy peşine düşüp seçmene yalvardıkları dönem dışında vatandaşını ne kadar önemsiyor?

Devekuşu nu 17 Mayıs günü suya atacağımı başta Cem Gür üstat, Tekirdağ Yelken Kulubündeki dostlar ve bazı arkadaşlarım biliyordu. İlk Cem abi aradı. Suda olduğumu ve Tekirdağ a doğru motorla yol adığımı söyledim.  Tekirdağ Yelken Kulubü yelken antrenörü Berk hoca aradı ve Tekirdağ a yaklaştığımda haber vermemi, Hakan hocayla beraber liman da nereye bağlanacağım konusunda yardımcı olmak için limana gideceklerini söyledi. Bu arada Cem abi internette ki arkadaş gurubumuza suda olduğumu yazmış. Bazı arkadaşlar telefon ederek kutlayıp iyi dileklerini bildirdiler.

Barbaros u bordaladıktan sonra Berk Hoca ya telefon ettim. Limanda beklediklerini söyledi. Tekirdağ limana girdiğimde Berk hoca, Hakan hoca ve limanın fahri bekçisi Hüseyin rıhtımda bekliyordu. Devekuşu nun denizdeki ilk fotoğraflarını da Berk hoca çekti.

Önerilen yere Baştankara bağlanmam gerekiyordu. Teknedeki küçük demiri attım. Küçük demir pek işe yaramadı. İki yandan açmaz alarak Hakan hoca nın da yardımıyla bağlandım. Yetersiz olan demire ek olarak Hakan İçli ’nin Likya’daki yedek demirini aldık ve ikinci bir demirle destekledik.

Havuzluk cıvata ve malzeme, kamara bir yığın eşya ve yelken ile dolu. Herşey karma karışık.  Havuzluktaki malzemeleri bir torbaya koyarak kamaranın içine attım. Berk ve Hakan hocayla beraber Tekirdağ Yelken Kulubü nün lokaline gittik.

 
Toplam blog
: 55
: 313
Kayıt tarihi
: 10.11.12
 
 

Yaşamımın büyük bir bölümünde , kafam kuma gömülü KARADAN DENİZE bakmıştım. Bundan böyle kafamı k..