Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Hayat "16 Blok" ileride...

Hayat "16 Blok" ileride...
 


Hayatınız için yürümeniz ve ilerlemeniz gerekir. Bazen kilometrelerce tecrübe, sayfalarca ders, bazen de 16 Blok ilerisi... “16 Blok”, yıkılmış bir polisin kendisini yeniden hayata döndürecek cesareti bulması ve bunu kullanamaya çalışmasını anlatıyor. Senarist Richard Wenk “Her şeyi olan bir adamın bir anda hayatı bir kenara bırakması ve her şeyden uzaklaşması fikri beni oldukça etkilemişti. Ve bu adamın hiçbir şeyi olmayan buna rağmen hiçbir zaman vazgeçmemiş bir çocukla karşılaşması ve 118 dakika boyunca birbirlerini nasıl etkiledikleri oldukça ilginçti” diyor.

Tek istediği eve gidip bir kadeh içki içmekti. Fakat dedektif Jack Mosley (Bruce Willis) saat 8.02’de NYPD’den bir görev aldı. Aslında oldukça basit bir görevdi. Bir suçlu olan Eddie Bunker’i saat 10.00’da büyük jüri önüne çıkmadan önce 16 blok öteye götürecek ve orada Eddie Bunker itirafta bulunacaktır. Jack için bu yalnızca 15 dakikalık bir iştir.

Kırgın, şekilsiz, kötü bir bacak ve ciddi alkol problemi ile Jack’in emniyetteki rolü çok basitti; giriş ve çıkış saatleri arasında beladan uzak dur! O gün hiç de hayatının yarısından çoğunu hapiste geçirmiş hiçbir işe yaramayan bir adamla uğraşarak geçirmek istememektedir. Görüntüsünün altında aslında Eddie hayatını daha güzel ve daha doğru bir hale getirecek bir işaret arayan değişik bir adamdır. Jack ise onun aslında bir fare olduğunu ve asla değişmeyeceğini ve birkaç dakika sonra da ondan kurtulacağını düşünmektedir.

Jack ve Eddie’nin bu kısa yolculukları bir anda bir ölüm kalım savaşı haline dönüşecektir... Yalnızca 16 blok ötede ise gerçeğin ta kendisi onları beklemektedir... Ve iki adamın hayatı 16 blokluk mesafede değişecektir...

Film, özel hayatında zor günler geçiren bir polis memurunun, hayatında şansı bir türlü yaver gitmeyen bir tanığı polis merkezinden alarak 16 blok öteye götürmek zorunda kalmasını konu alıyor. Vicdan muhasebesi yapmak zorunda olan yaşlı ve alkolik bir polis Jack'in (Bruce Willis) tanığı adliyeye yetiştirene kadar tanıkla aralarında oluşan dostluk ve başlarına gelen amansız kovalamaca güzel bir şekilde seyirciye aktarılmış...

Bruce Willis Die Hard-3'ü gözümüzün önüne getiriyor. Yine "alkolik polis" işbaşında... Film ilginç başlıyor ama bazen akmıyor. Neler olacağını az çok tahmin etmeye başlıyorsunuz.

Filmi beğenmeyenler de var. "Sıradan", "klişe", "bıktık", "hep aynı şey" diyenleri de anlıyabiliyorum. Ancak aslında film "normal bir polisiye filmi" değil. Film size bundan fazlasını veriyor, çünkü tam bir kedi fare kovalamacasını hiç abartılmamış biçimde (Mos def sayesinde ironiyle) izliyorsunuz.

Karakterler gerçekçi, özellikle filmde oluşturulan "insanlar değişebilir" teması ve en sonunda, tam yerinde çıkan, Barry White'ın "Can't get enough of your love baby" şarkısı eğlenceli...

Güçlü ve esnek rollerden tanıdığımız ünlü oyuncu Willis, ruhu kırgın bir polis memurunu canlandırmak için teklif aldığında bunun kendisi için uygun bir rol olduğuna karar vermiş:

<ı>“Karakter olarak çok hoşlandım Dedektif Mosley’den ayrıca filmin gerçekten çok görsel ve güzel bir hikayesi vardı. Her zaman Dick Donner’ın hayranlarından biri oldum. Ve bence Richard Wenk harika bir senaryo yazmıştı. İyi adamın ve kötü adamın kim olduğunu söylemek gerçekten çok güç bir hikaye... Filmde herkesin bakış açısından olayları tahlil edebiliyorsunuz... Ve kesinlikle keskin doğrular ve çizgiler yok. Seyirciye her karakterin neler yaşadığını ve hissettiğini anlatan oldukça akıllıca bir senaryo...”

Hayat bazen 16 Blok ilerdedir... Kimin iyi kimin kötü polis olduğun ise belli olmaz!...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..