Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Sinemada kadın starlar ve kamusal insanın çöküşü

Sinemada kadın starlar ve kamusal insanın çöküşü
 

Richard Sennett "Kamusal insanın Çöküşü" isimli kitabında, kendilerini kamu içinde aktif bir biçimde ifade edenlerin (ki bunlara aktör-insan der), diğer insanlara kamusal ya da özel alanlarında nasıl davranmaları gerektiğini empoze ettiklerini yazar.

Richard Sennett’in izinden gidip, sinema alanında kadın starların böyle bir rol üstlenip üstlenmediklerine dair, bir yanıttan söz edeceğim bu yazımda sizlere.

Bu yanıtı, sinema alanında değerli hocalarımızdan biri olan Deniz Derman’ın Jean Luc Godard'ın Sinemasında Kadının Yeniden Sunumu adlı kitabında çok net görebiliyoruz. Bu bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bette Davis, Margaret Sullavan, Katherine Hepburn, Joan Crawford, en yüce duyguları, hazları erkeklerinin kollarında bulan, kendi amaçları, idealleri ve erkek dünyasında bir yere sahip olma istekleri ancak erkeğe karşı duyulan kutsal aşktan sonra gelirse gerçekleşebilen kadınları canlandırdılar.

Greta Garbo'nun oynadığı filmlerde, aşık olduğu adam hiçbir zaman aşkın kendisinden daha önemli olmadı. Acı çekmesi öylesine doğallaştırıldı ki, artık bu durum acı çekmenin sembolü haline geldi. Onun erkeklere sunduğu aşk, anne sabrını, anlayışını ve büyüklüğünü içerdi.

Marlene Dietrich ise Garbo'nun aksine aşkın acı çekme sürecini reddeden bir rol oynadı. Rita Hayword, Lana Turner, Dorothy Malone gibi starlar güleryüzlü ve evde kocasını bekleyen, sabırlı bir kadın rolünü canlandırdı.

Western filmlerinde ise genellikle iki tür kadın vardı: Eş ve bar kadını. Eş, kocasının yapması gereken eylemleri anlamaktan uzak oldu. Erkeğin düello, cinayet, saldırı gibi 'erkekçe eylemlerini paylaştığı kadın ise bar kadını oldu.

Star olan bu sinema sanatçıları aracılığı ile kadınlar, genellikle hemşire, öğretmen, kütüphane memuru, sekreter gibi "kadınlara yakışan" mesleklerde gösterildi. Kadın yıldızların güçlü ve otoriter bir yapıda görüldüğü filmler de oldu.
Ancak bu filmlerde de kadınlar çoğu kez kötü eş, diğer kadınlardan farksız veya çok hırslı anneler olarak sunuldukları için saygınlıkları azaltılarak, kadın kahramanlar ev kadınlığı uğruna hırs ve idealleri körelmişler olarak gösterildi

Yani kısaca, Sennett’in tanımıyla insan-aktörler olarak kadın starların bir çoğu, kadınlara nasıl roller üstlenmeleri gerektiğini aynı zamanda kitle iletişim aracı olan sinemayı kullanarak bol bol gösterdiler.

Eeee ne mi oldu? Kamusal İnsanın Çöküşü adlı kitabında belirttiği gibi "toplumdaki tahakküm yapılarının psikolojik anlamda yeniden inşasında başarılı olma" yönünde büyük bir ilerleme sağlandı.

Kadın starların, kamusal alandaki kadını canlandırdıkları filmlerde buluşmak dileği ile. Tabii, toplumsal tahakküm yapılarının izin verdiği ölçüde.

 
Toplam blog
: 27
: 1301
Kayıt tarihi
: 21.05.07
 
 

Üniversite öğretim görevlisi emeklisiyim. Ama hayattan emekli olmadım ya.  İletişim fakültesi rad..