- Kategori
- Aşk - Evlilik
Hayat güzelleşir seninle

Yolların kolaylıkla aşılıp mesafelerin çarçabuk tüketildiği bir zamanda, sana ulaşamamanın verdiği derin bir ıstırapla kavrulurken yüreğim, kalemimden bir kan damlası gibi beyaz sayfalara dökülüyor kelimelerim. Bir volkan patlıyormuşçasına, bir nehir coşkunca akıyormuşçasına ve bir rüzgar delice esip her şeyi önüne katıp götürüyormuşçasına, savruluyorlar etrafa. Kabiliyetim onları sayfaların üzerine gelişigüzel dizmekle sınırlı ya da hafif bir hizaya sokmakla. Onlara anlam katmak ne benim haddime ne de elimde çırpınıp duran kalemimin haddine.
Yaptığım tek şey seni sana anlatabilmek, ağaçlara, kuşlara, bilene bilmeyene… Gökyüzüne adını yazabilmek ne mümkün! Yıldızları koparıp gökyüzünden saçlarına takabilmek, yaprakları bir konfeti yağmuru gibi başından aşağıya dökebilmek, güzelliğine şiirler yazabilmek, renkleri sana yakıştırabilmek ne mümkün!
Ellerinin bir güvercin gibi ürkek duruşu, bakışlarındaki ceylanların dağlardan su içmeye inişi, saçlarının bir defne yaprağı gibi kokuşu aklımdayken düşüncelerimi senden uzaklaştırıp, şu bir düşüp bir kalkan hayatın tozu dumana katan gidişinde kendimi bulabilmek ne mümkün!
Adın bir türkü gibi dolanmışken dilime, kokun sinip kalmışken hala üzerime öylece, dudaklarındaki tebessüm bir gül bahçesine dönerken içimde ve bülbül yine şarkılar söylemeye başlamışken o kan kırmızı güllere, konuşmak ne mümkün bu sefil duygularla yoğrulmuş hayatın eşiğinde!
Günler sensizlikte koca bir yıla dönüşürken, sen yokken şehrimde kuşlar göç etmeye hazırlanırken, şurada, ta içimde bir şeyler kanayıp dururken, seni unutmaya çalışmak ve yarama tuz basmak ne mümkün!
Uzaklardan esip gelen bir yel, taptaze bir baharı sunuyorsa ellerime; penceremin önüne konan minik bir serçe, güzel bir haberi müjdelemek istercesine şakıyıp duruyorsa saatlerce; yoldan geçen küçük bir çocuğa el sallamak istiyorsam sebepsiz yere ve sebepsiz yere içimden gülmek geliyorsa; hüzün bulutlarını yerleştirmek gözlerime, bir çiçeği koparıp atmak dalından, bir su birikintisinde umutsuzluğa kapılmak yeniden ne mümkün!
Acılarımdan doğduğumda geçen her günde, seni bulacağım anı bekleyerek harcadığım her an bana sonsuz bir yalnızlığı hediye ettiğinde kimse yoktu yanıbaşımda. Kapımı çalmayan aşk seninle birlikte bir güneş gibi süzüldüğünde içime, yine kimse olmasın yanıbaşımda. Kimse olmasın senden başka düşlerimin en güzel yerinde. Dökülsün acılar ellerimizden, parmaklarımız birbirine dokunduğunda. Yüreğin yüreğime sokulduğunda, yalnızlık bavulunu toplayıp gitsin bir daha dönmemecesine.
Dilimde tutuklaşan birkaç kelime, aşka dönüşüversin şarkılarda, şiirlerde. Ferhat’ın deldiği dağdan, Mecnun’un aşkla tutuştuğu çölden geçip bana Anadolu’nun en delidolu sevdasını getirsin rüzgarlar. Yolları uzak eden acılar, yakılsın bir gün batımında. En güzel çiçekten daha güzel, en mavi denizden daha mavi, en duru sudan daha duru olsun sevdamız.
Bir kardelen gibi uzatsın kollarını karın altından gün ışığına doğru.
Yüzyıllık bir çınar gibi gölgesinde yorulanlar dinlensin, susayanlar susuzluğunu gidersin, türküler söylesin bir ozan sevdaya dair, kuşlar sevgiliyi müjdelesin bekleyenlere, unutulsun sızıların hepsi onun altında, yaraların hepsi kapansın.
Sen olunca hayat hep güzelleşsin, hayat güzelleştikçe sen hep ol ey sevgili!