- Kategori
- Psikoloji
Hayatı tesbih yapmışım sallıyormuşuuum!..

Görsel alıntıdır.
(Çok pcikolocik bir yazı :)
Mutlaka siz de yaşamışsınızdır; bir şarkının/türkünün dilinize pelesenk olmasını. Hani diliniz söylemese bile içiniz sürekli o şarkıyı/türküyü tekrarlar durur ya, çoğu kez hatırlamazsınız bile, hangi ruh halinde, hangi anda ya da hangi koşulda o ezgi beyninizin ilgili lobunda yer etmiştir.
Bendeniz bu seferkini çok iyi hatırlıyorum. Bundan 2 gün önceydi. Ders verdiğim eğitim kurumunda okuma yazma kursunu başarıyla bitiren kızlar coşkularını ufak bir eğlenceyle taçlandırmak isteyince, hemen internetten oyun havaları aramaya koyuldular. Kafamda hangi eğlenceden, hangi limonatalı-kuru pastalı düğünden yer ettiyse artık; “tesbih'' dedim...Tesbihi bulun, çok güzel...Hani hayatı tesbih yapmışım!..( Demez olaydım.:)
Eğlence başladı. Önce” Hayatı tesbih yapmışım” ardından “Cezayir”, sonra Ankara’nın Bağları, ardından “A be kaynana n’ettin bana” derken, gerdanlar kırıldı, parmaklar şıkırdadı, göbekler atıldı. İçlerinde ne kadar kaynayan kurt varsa hepsi döküldü. Mutlu bir yorgunlukla vedalaşarak ayrıldık.
Arabama bindim eve doğru gidiyorum, her zaman zevkle dinlediğim bir radyo istasyonunda harika parçalar çalıyor ama ben hâlâ tesbihteyim, hâlâ arabeskim…Üstelik şarkının sözlerini de bilmiyorum ha, sadece biraz nakarat kısmı var.
“Hayatı tesbih yapmışım sallıyormuşum… Nırı nırı nırı nıı nı nı nını nı… Söylesene söyle inanayım mıııı… Hayatı tesbih yapmışım…Nırı nırı nınıı nı nı nı nı…Hayatı tesbiiiih...Söylesene söyleeee!...”
Eve gelene kadar, evde...Bu durum zaman zaman yaşadığım bir şey olduğu için gece yatana kadar da beni pek rahatsız etmedi. Ama asıl sıkıntı gece başladı. Sağıma dönerken hayatı tesbih yapıyorum, soluma dönerken “söyle söyle inanayım mı” diyorum.
Yani sabaha kadar yataktaki her hareketimde içimde bir "hayatı tesbih yapıp sallama"durumu…
Sabah uyanınca bitti mi? Hayır! Yataktan kalkarken, çayı demlerken, kahvaltımı yaparken, TV de Emin Çapa’nın ciddi sabah haberlerini izlerken, kaç gündür dört gözle beklediğim “Fi”nin 7. Bölümünü izlerken…
İkinci gece erkenden sızıp kalınca 03.00 gibi uykumu almışım, istemsiz uyandım. Uğraştım ama yeniden dalamayınca kendi kendime;” kızım Fatma fırsat bu fırsat, kalk da şu yarım kitabını bitir”dedim.
Tam 10-15 sayfa kadar okumuştum ki ne fark edeyim; yine hayatı tesbih yapıp sallamaya başlamışım...Dolayısıyla okuduklarımdan hiçbir şey anlamamışım!..
Aaayyyy! Çıldıracağıııımmm!
Bu defa aldım tableti, sürekli müzik yayını yapan ve dünyanın her ülkesinden farklı melodiler veren Radyovoyage’ı açtım. Açtım ki, unuttursun bana içimdeki aptal müziği!..
Sonra dalmışım, ama sabah baktım ki zihnim hâlâ aynı yerde, yani tesbihte.
Bu defa kendimi çok sorunlu, bir o kadar sorumlu hissettim doğal olarak...
Araştırayım dedim; "beni bu kadar etkilediğine göre çok derin anlamlı sözleri olmalı bu parçanın..Neler diyor, hangi filozof yazmış?" Falan filan...
“Aşktan ölen tekrar ölmez diyorlar
Kırılan kalp tekrar sevmez diyorlar
O gitti bir daha dönmez diyorlar
Söylesene söyle inanayım mı
Hayatı tesbih yapmışım sallıyormuşum
Adını duydukça ağlıyormuşum
Deli diyorlarmış benim halime
Gelmişine geçmişine sayıyormuşum…”
Sözler bu minvalde devam ediyor, hele nakarat çok etkileyici; sitem, kahır, küfür her şey var…Bu derin sözlerle oynak bestesinin ahengini düşününce, şarkının ruhumdaki etkisi o an anlam kazandı..:)
Gün boyunca bir sürü meşguliyet, çocukların gelip gitmesi, anneler günü kutlamaları, bir sürü telefon konuşması, bahçe, çiçek, böcek işleri de fayda etmedi durumuma.
Aslında basit bir şey gibi ama değilmiş...
2 gün 2 gece zihninde, dilinde aynı şarkıyı tekrarlayıp durmak ne zor işmiş arkadaş!..
Hay hayatı tesbih yapıp sallamana DAAAAAA, hay gelmişine geçmişine DEEEE!!!
!
Şu an mı?
Bilseydim çoktan yazmaya otururdum; içimden çıktı ve sözcüklere yerleşti ya, kurtuldum artık,
şükürler olsun!..:))
***