- Kategori
- Psikoloji
Mayıs ve umut...
Islak toprağın kokusu,
erken sabahın huzuru,
gül yaprağının buğusu
ve
akşamdan beri diline takılıp duran
şu eski şarkı...
Rengârenkti, Mayıstı ve
o ne çok severdi Mayısı,
bir de göz açıp kapayıncaya kadar bitmeseydi, gitmeseydi!..
İşte yine akasyalarla, işte yine nar çiçekleriyle gelmişti Mayıs,
yazın müjdesiyle gelmişti…
Ama
bir elinde uzlaşı, diğer elinde çatışmayla gelmişti…
bir elinde umut, diğer elinde hayalkırıklığıyla gelmişti,
Bir elinde aşk, diğer elinde ayrılıkla gelmişti.
O yine de Mayısı sevmekten vazgeçmedi.
!
Yağmurla yıkanmış caddelerden geçerek kıyıya doğru yürüdü.
Lodosla devleşmiş dalgalar gürültüyle falezlere çarptı, köpürdü.
Şaşkın martı, bata çıka ilerleyen balıkçı teknesinin üzerinde umutla kanat çırptı.
Yağmur bulutları koşar adım yer değiştirdi, ufukta bir şimşek çaktı.
Fırtına, genç çınarın dallarında uğuldadı, erguvan ağacının yapraklarını savurdu.
Tüyleri sırılsıklam beyaz sokak köpeği, kırmızı otomobilin peşinden öfkeyle koşturdu.
!
Kıyıdaki yaşlı çamın gövdesine sırtını dayadı ve
umutla başının üstündeki kara bulutları savuracak bir rüzgâr bekledi...
O güçte bir rüzgâr olmadığını adı gibi biliyordu aslında;
biliyordu da yine de umut etmek iyi bir şeydi!..
Ve adı gibi bildiği diğer şey;
"mutsuzlukların da yılgınlıkların da tıpkı -Mayıs- gibi bir gün sona ereceğiydi…"
****