Hayatın çemberi

Bir blog tadında yaşadığımız.

Birileri yazıyor, diğer birileride okuyor. Bazıları anlaşılıyor, bazıları anlatamıyor. Bir kısmı yorum getirmeye çalışıyor, ötekiler yorumları cevaplamaya. Çoğu kısmı süslemeye çalışıyor yapıtlarını, resimler iliştirmeye gerek duyuyor. Anlatmak istediğini 100 satırda anlatıp, kimseler bilemez, göremez, haberi olamaz, dikkatleri çekemez tadında ufak kareler koyuyor sağ üst köşelerine.

Yazdığı, yapıt da olsa, yazıyı yapıt yapanda olsa, kara kalemin yoğun kokusu ve klavyenin sert bana basları iki kelimeyi yanyana getirsemde, diğer getirenlerin yanlarında yer alsam oluyor. Bir aşiyan oluyor bazıları yada sadece bir tahakkuk fişi. Çevrim içi olmak herkesin isetdiği, ama o çemberin içinde yer alabilmek bir açı olmak gerektiriyor. Herkes aynı olsa dünya dönemezdi. Hayatın tam ortasındaki çemberde yer almak, çemberin dışındaki her olguya ışık tutmak gerektiriyor. Bazen, çemberin içindeki ikiz kenaz üçgenin iç açılarından biri oluyoruz. yapılan yorumlar, tamamlayan açılarımız oluyor.

Hayatı anlatmaya, herkes bir koldan, bir kenardan ve bir açıdan devam ediyor. Kendimizi ifade etmelerimizin ve kendini ifade edenleri anlamamızın bedava karşılığı oluyor hayatın açtığı bu blog. 4 harfte olsa sadece bu kavram, binlerce kelimeye ev sahipliği yapıyor.

Tadını çıkarmak gerekiyor, tüm anlatanların ve anlayan dostalarımızın...

Resim: Yeşil Kare