- Kategori
- Ruh Sağlığı
Hayatın en büyük sırrı 1
Duygu yönetimi
Hep ayni şeyleri yapıyor ve hayatınızda değişiklik olsun diye bekliyorsanız bu deliliktir.
Hayat doğal olarak yaşandığında aslında sade ve yalın. En azından başlangıçta böyleydi. Beynin çalışma sistemini karmaşıklaştıran acaba biz miyiz? Hayatı karmaşıklaştıran acaba bizim hayata kattığımız anlam ve yorumlardaki farklılık ve ayrıntıda mı yatıyor ?
Evrimleşen bir zihin yapımız var ve sanki bu pek de yararımıza değil, biraz zararımıza çalışıyor, düşünce yapımız çok karmaşık. Yaşam daki seçenekler arttıkça sonuçlar da sürekli değişiyor ve biz bunca seçenek arasında doğru ve uygun seçimler yapmakta zorlanıyoruz.
Biraz da hayatı zorlaştıran ve şartlandıran biz miyiz ?
Mutluluk ve başarıyı sağlamak için kendi kendimize şartlar koyduğumuzda hiç bitmeyen beklentiler başlamıyor mu ?
Eğer işlerim yoluna girer-se…
Eğer para kazanır-sam…
Eğer sağlığım düzelir-se…
Eğer işim olur-sa… ... Mutlu olucam.
Bunun sonu yok ki. Huzurumuzu hiç yoktan kaçırmak buna denir.
Beklentilerimizi varsayımlar üzerine yapıyoruz.
Aslında hiçbir şey bilmiyoruz. Bildiğimizi sandığımız her şey bir varsayım !
Başarı veya mutluluktan önce huzuru istemeliyiz.Çünkü beklentiler içinde başarı ve mutluluk arzusu kaygıları da beraberinde taşıyor. Dışardan edindiğimiz kaygılar yerine gerçekte taşıdığımız ruhu tanımayı ve onunla barışık olmayı denemeliyiz ki ruhumuz bizi üzüntü ve öfkeden uzak tutsun.
Kendinizi azap ve suçluluk duygularından da bağışlayabilir misiniz ? Yapın bunu ! Hep söylüyorum.
Huzuru deneyimlemek istiyorsanız Huzuru Çağırın ! “ Gel ey huzur, beni bul !” şeklinde değil tabii. Tüm hücrelerinizle içinizde , zaten huzurlu olduğunuz duygusunu hissettiğinizde o size gelecektir.
ÇEKİM YASASI Ve KUANTUM ALANI
Sizin duygularınızın frekanslarıyla, düşündüğünüz veya hissettiğiniz şeyin atomları Kuantum Alanında birbirine denk düştüğünde birbirlerini çekecektir. Çekim Yasası gereğince istediğiniz şey size gelecektir. Çekim Yasasına güvenin !
BEYİN, OTOMASYON, DUYGULAR ve BİLİNÇALTI
Beyin bir fabrika gibi işler. Beynin işlem merkezi kötü düşünceleri otomatik olarak siler ama nasıl ? Geri dönüşüm kutusuna atar. Yani bilinçaltına !
Ve bir süre sonra beyin tüm düşünceleri otomatiğe bağlar. Beyin “ Sen yorulma ben senin için gerekli olanı gerçekleştiririm “der ve belirli bir zaman içinde her gün olan benzer işlemleri otomatiğe bağlar. Bunun anlamı “ Sen düşünme, sen yorulma ! Biz senin için bu silme işlemini otomatik olarak yaparız. “ Otomatik işlemci düşünceyi bilinçaltı hafızaya atıyor.
Zaman içerisinde hep ayni süreç işliyor ve her seferinde birbiri üzerine binen benzer düşünceler orada bir kabuk oluşturur. bu Bilinçaltındaki kemkleşmiş düşünce yumağına biz Çekirdek Düşünce Kalıpları diyoruz.
Bu işlem duygular için de ayni şekilde çalışıyor.
DUYGULARI ANLAMAK VE İYİLEŞTİRMEK
“ Hiç İyi olmayacağım “ veya “ Bunu yapmak benim için çok zor “ dediğinizde kendinize şunu sorun . “ Hiç iyi olmak istemiyor muyum ?
Psikiyatristler hastalanan duyguları ilaçlarla tedavi eden kişilerdir. Ama yeterli değil ! Bilinçaltına yönelik sürekli bir farkındalık -duygu ve davranış terapis olmadan - kişi geçmişe kaçabiliyor. Kişiler eğer geçmişleriyle yüzleşmemişse yeni bir düşünce ve davranış biçimi geliştirmek de mümkün olmuyor.Geçmişi su yüzüne çıkarmaktan korkanlar geçmişe sığınırlar ve sorumluktan kaçarak başkalarını suçlarlar. Bunun neticesinde eğer dışa dönük bir kişilik özellikleri varsa öfke doludurlar, yok içine dönük yapıları varsa üzüntü ve acılarını içlerine atan, içe kapanık bir tavır geliştirirler.
Öfke veya acı ! Birbirine benzemez görünürler ama biri madalyonun diğer yüzüdür. Her ikisi de bir başka temel duygudan kaynaklanır. Bilinçaltı Çekirdek İnanç Kalıplarından beslenen temel olumsuz duygumuz olan korkudan !
KORKU
Korku duygusuyla henüz 0-6 yaşlarında tanışırız. Henüz öfke ve acıyı tanımadan önce! Korku, birdenbire ya da sinsice içimize giriverir. İlk kaygımız, ilk korkumuz anne-babamızın bizi yeterince sevmediği, bizi terk edeceği korkusudur. Bu ilk duygu kırılması ilk güvensizliği yaşamamıza neden olur. Ve hoşa gitmeyen bu duyguyu beynin işlem merkezi yoketmek için bilinçaltına atar.Ama yokedemez. Benzer her durumda, bilinçaltı hafıza daha önce bildiği, deneyimlediği şartları hatırlar ve bu duygu yıllarca ve yılarca orada büyür, gelişir ve bilince çıkarılmadıkça da bizim için olumsuz yük halini alır, demin söylediğimiz gibi adeta kemikleşir.
PSİKOTERAPİ ve WORKSHOP
Bu noktada psikoterapi çok işe yarar. Bilinçaltı hafızada sağlıksız biçimde büyümüş olumsuz duyguları bilince çıkararak, ilaçlarla değil beynin kendi yeteneklerini kullanarak iyileştirmeyi amaçlar. Bu yöntemle yapılan bir terapi kişinin kendi gücüne dayandığı için işler ve kalıcı olur.
Beynin yapısını ve işlevini anladıkça son 20 yıl içerisinde psikoterapilerde de farklı yöntemler kullanılır oldu. Mesela davranış terapisi dediğimiz kognitif çözümlemeler, Nlp, affirmasyon, imgeleme gibi düşünce teknikleri, modern batılı insanın çözemediği noktalarda devreye giren uzakdoğu felsefesi, meditasyon gibi yalnız rahatlama ve gevşeme değil, ruhani olanla (ruhsal bilinçle bağlantı kurmak ) ve artık yüzyıllardır çok az kişinin tekelinde kalan gizli evrensel ilkelerin nasıl işlediğini keşfetmek söz konusu. Tüm bunlar psikodama tekniğini de kullanarak çok kısa dönemlerde, daha kolay ve etkin olan hem de uzun psikoterapi seanslarına karşın daha ekonomik olan workshop dediğimiz “ Kendini Tanıma, İyileştirme ve Geliştirme “ grup çalışmalarına yönlendirdi.
BATAKLIĞI KURUTMAK DAHA ETKİN
Daha önceki veya şimdiki mevcut çalışmaların çoğu bataklık üzerindeki sineklerle mücadele şeklinde yapılıyordu. Bu da sürekli bir mücadeleyi gerektiriyordu.
Şimdi köklü çözümler var. BATAKLIĞI KURUTMAK.
Özetlersek tüm sorunlarımızın ana kaynağı Korku ve Güvensizlik duymak !
Bugün yapılan grup çalışmalarında özellikle kendimize olan güveni pekiştiren ve kaynaktaki korkuyu iyileştiren süreci başlatan terapi tekniğini uyguluyoruz. Kısaca bilinçaltında kabuklaşmış Çekirdek Düşünce Kalıbını ve bu kalıba hız veren Duygu dünyamızı yeniden düzenlemek gerekiyor.
Çünkü bir neden ortadan kalktıktan sonra o nedeni oluşturan sorunlar da ortadan kalkar.
Ama şu da bir gerçek ki hayat devam ediyor ve herkesin hayatı farklı farklı gelişiyor. Birer prototip olamayız. Hepimizin ayni zamanda bilgece davranma yetisi geliştirmek gibi bir zorunluluğu da yok. Deneyimlerimiz devam ediyor ve farkındalığı kullandığımız sürece gelişimimiz de devam edecek. Sonuçta önemli olan bu duyguları hissetmemek değil, bu duyguları kontrol etmek !
Bu duyguları kontrol etmenin sırrı da kendimizi tanımak ve duygularımızla barışmaktan geçiyor.
devamı var...