- Kategori
- Gündelik Yaşam
Hayatın garantisi yoktur

İnsan hakları önemlidir ama görev ve sorumluluktan bahseden yok. Biz sana haklarını vereceğiz, sen bize ne vereceksin? İş güvencesi istiyorsun. Bu güvence senin malum suçlar dışında hiçbir şekilde işten çıkarılmamanı içeriyor değil mi? Mesaiye uyman önemli değil. Verimli çalışman önemli değil. İşyeri kazanmasa da olur. Yeter ki sana iş güvencesi versinler.
Patron sana kazandığından belli bir miktarını veriyor. Onun kazanmasını sağlayacak şekilde düşünmen gerekmiyor mu? Adam seni işe alsın. İş güvencesi versin. Nasılsa beni çıkaramaz diye ense yap otur. Basın açıklamalarınızda bunlar da yazsın.
Aslında çalışanlara iş güvencesi verilmesi mantıklı. Bir gün ansızın kapının önüne konulabileceğiniz bir işte çalışamazsınız ki. Ama ben işyeri sahibi olsam çalışanlarıma iş güvencesi vermem. Hele de Türk ise hiç vermem. Elli yıldır bu ülkede yaşıyorum. İnsanlarımızı çok iyi tanıyorum. Çalışanlarına işiniz garanti diyen bir fabrika yüzde yüz batar. Çünkü insanlarımızda iyi niyet yok. Peki, ne olacak? Emekçiler iş güvencesi isteyecekler; vermezseniz kötü olacaksınız. Verseniz bu sefer de batacaksınız.
Evde annemiz babamız ama işçiler yumruklarını sıkıp sokağa çıktıklarında başka bir varlık oluyorlar. Zaten sosyal adalet bakımından büyük haksızlıklara uğradıklarından bu psikoloji içinde doğru yanlış her şeyi bilinçsizce savunuyorlar. İş güvencesi mutlaka verilmeli diyorsun ama kardeşim biz de diyoruz ki iş güvencesi olduğu zaman o çalışmadan verim alınamıyor. Devlet dairelerine çiftlik diyen sizler değil misiniz? İşleri garanti de onun için çiftlik.
İş güvencesi verdiğiniz kimseyi çalıştıramazsınız. Öte yandan işyerlerinin yönetimini patronun inisiyatifine bırakırsanız bu vicdansızlar tipini beğenmedim diye sizleri işten çıkarır. Sizi çıkarır, yerinize torpilli birini alır.
Arkadaşlar gördüğünüz gibi öyle olursa öyle, böyle olursa böyle. O halde çözüm, sizler iş güvencesi istemeyeceksiniz, biz de vicdansız patronları tasfiye edeceğiz. Çalışanların iş güvencesi istemesi bozuk düzen nedeniyledir. Daha önce de yazdığımız gibi yeniçağ ekonomisinde “fabrika bana ait, patron benim” anlayışı yok. İşyerleri devletin organize ettiği uzman birimlerce yönetilecek. İşçiler devletin çalışma birimi olan “İş Birimi” ne karşı sorumlu olacaklar. Yetersizlik halinde ve diğer ağır suçlarda işçi işten çıkarılabilecek.
Patron iş güvencesi vermez; güvenceni sen kendin yaratırsın. Fabrikanın kapanmasını gerektiren durumlar dışında aklı başında hiçbir patron iyi çalışan elemanını işten çıkarmaz. İş güvencesi isteyenler aslında tembel parazitlerdir. Ama öte yandan alçak bazı patronlar işten çıkarırım tehdidiyle çalışanları baskı altına alabilirler.
Fabrika battı; battık, bittik, iflas ettik… Yine mi iş güvencesi? İş yok ki güvencesi olsun. Adam bir işyeri açıyor, üç gün sonra kapatıyor; sen ondan iş güvencesi istiyorsun. Arkadaşlar! Patronlar da devlet de sizleri kandırıyor. Çalışana iş güvencesi için önce işin, işyerinin güvencesi lazım. Fabrikada üretim yapılamıyor, üretilen satılamıyor, kar edilemiyorsa valla kusura bakmayın, iş güvencesini Allahtan isteyin!
İş güvencesiz çalışılmaz. Mutlaka işiniz garanti olacak. Peki, maaşınız garanti mi? Korkut’tan başka hiçbir babayiğit bu ülkede çalışanların maaşını garanti edemez. Çünkü biz ekonomi sistemimizde işi sağlam kazığa bağlıyoruz. Nerde çalışırsanız çalışın muhatabınız devlet olacak. Bugün memurlar maaşlarını hiç eksik ya da geç alıyorlar mı? Fabrika batmış, patron kaçmış beni ilgilendirmiyor. Devlet işverenle sorununu çözsün.
Ya ben işini yapamayanı işten çıkarma hakkına neden sahip olmayayım? Çoluk çocuğu ne yiyecek? Bana ne! Ne yerse yesin; imarethane mi burası? O da çaba göstersin. Memur Selahattin vergi dairesinde bir günde sadece 17 tane tebliğ zarfı yazan (en fazla bir saat tutar) bir memurdan bahsetti. 2000 lira maaşı var diyor. Bu memurun normalde ayda ancak 359 lira ücreti hak ettiği hesaplanmış. Memur sendikaları, basın açıklamanıza bunu da yazın. Bir de istisna çıktı. Bunlar istisnaymış. Ne istisnası ya, 300 bin bankamatik memurunun istisnası mı olurmuş. Ben bilmem arkadaş, işçi mişçi anlamam; nerede yanlış görürsem yazarım!