- Kategori
- Psikoloji
Hayatın karmaşası

Bugün arkadaşımla konuşuyorum.. Günaydın ve iyi bir hafta dileklerimizden sonra sohbetimiz devam ediyor… “İyi misin” diyorum… İyi olduğunu ve okuduğu kitabın etkisi ile daha iyi hissettiğinden bahsediyor. Kitabın güzel olduğunu, çok övülmesine rağmen beklentinin altında çıktığını, yine de okunmaya değer olduğunu söylüyorum.. “ Evet. Basit bir anlatım var.. Benim için bu iyi. Çünkü bu aralar basitliğe ihtiyacım var.”
Onu anlıyorum. Çünkü hepimizin hayatında karmaşadan doğan bir dengesizlik durumu ortaya çıkabilir. Her şeye sinirlenip, hiçbir şeyi yetiştiremediğimizi düşünürüz… Bu gibi zamanlarda olmaması gereken her şey olur, konuşmak istemediklerini konuşmak zorunda kalır, “şu an çekemem” dediğimiz insanlarla vakit geçirmek durumunda kalırız.. Bir türlü kendimizle baş başa kalıp içinde bulunduğun durumun analizi yapamayız… Çünkü yaşam bizi sınava sokmuştur ve üniversite sınavlarında olduğu gibi ilk 90 dakika dışarı çıkmak yasaktır. Yani bu zaman süresince kaçış yoktur…
Aklıma takılıyor... İnsan neden basitliğe, yalınlığa ihtiyaç duyar? Olması gereken bu değil mi zaten? Fakat yaradılış itibariyle karmaşık olduğumuzdan mıdır yoksa kendi üstün çabalarımızla bu hayatı karmaşık hale getirdiğimizden midir bilmiyorum ama bu hayat zaten karmaşanın en açık halini gösterir bize. İlginç olan tarafı yalınlığından en güzel gösterim şeklidir…
“Sen nasılsın” diyor. İyi olduğumu ve sadece çalıştığımı söylüyorum.. “ Biliyor musun? İş, düşüncenin düşmanıymış”… Hem ona yazmaya başlıyorum hem de onaylar şekilde başımı sallıyorum. İşte o karmaşa dediğimiz düşünce sisteminin düşmanı çıktı ortaya… Sadece çalışıyorsun, yemek yiyorsun ve uyuyorsun. Bu rutin içinde düşünmeye vakit bulmakta zor gibi görünüyor. Bir de uğraştığın iş, değişimi, yenilikleri, farklılıkları olmayan bir işse o zaman durum daha vahim bir hal alıyor… Ben hep bu gibi durumlarda düşünmeden uzak kalındıkça beyin hücrelerinin öldüğünü düşünürüm… “ Hadi bakalım sevgili hücrelerim biraz uyuyun ve dinlenin” demenin onları kendi isteğinle ölüm uykusuna yatırmayla eşdeğer olduğuna inanırım. Bu da benim basite indirgenmiş düşüncem işte…
Fakat bu basitliğin ve karmaşadan uzak durmanın birde sonucu vardır. Ya tüm hücreleri öldürüp, eşyadan farksız bir varlık olarak devam edersin ya da o uykudan kafanda şimşekler çakarak uyanırsın. O şimşeğin etkisi biraz ürkütücü olur çevrendekiler için, ama kendin için iyi bir gelişmedir diye düşünürüm. En azında içinde büyüyen öfkenin ve rutine hissedilen nefretin bir anda dışarıya yansımasıdır bu. Bir dolu sözcüğü yutmuşçasına dışarıya vurumdur… Ve her sözcük bazen bir fırtınanın öfkesi gibi, bazen de ipek yumuşaklığı ile savrulur gider…
O eşya gibi tavırsız halin en azından bir gülümseme ile kendine gelir. Olay o kadar da karmaşık değildir. Sadece istemekle değişime uğrayacak bir durum ve istemekle şekle girecek bir ruh halini barındırır insan. İyiyim dersen iyi olursun, ama ben hep olumsuz bir ruh halini taşıyorum, “benim diğer adım hüzün” gibi karamsarlığın en koyu şeklini yapıştırırsak üzerimize en basit durumu bile karmaşık görürüz… Bu durumda biz insanların kendine yaptığı bir tür işkencedir. Zevk meselesi işte… Biz insanlarında en büyük zevk meselesi de kendine yaptığı işkencedir. Örnek aramaya ihtiyaç yok… Kısa süreliğine hayatından bir kesiti düşünmesi yeterlidir bu durumun ispatı için…
Sözün kısası hayat, yaşadıklarımız ve bunalım halleri karmaşanın bir parçası değildir. Asıl karmaşa beyinde başlar ve bizim koşulmamızla devam eder. Yaşam, yalınlığa gösterilebilecek en güzel örneklerden biridir… Bildiğim karmaşa ise sudoku ya da 5000 parça yapbozlar da saklıdır :)))
Ya sunulan hayatı basit hali ile yaşarız ya da karmaşalar oluşturup içinde boğuluruz. Seçim yapmak durumdayız ve bunun içinde karmaşık bir şekilde yapılandırılmış olmasına rağmen yalınlığı, basitliği elinden bırakmaması gereken düşünen beyinlerimiz olmalıdır. Eğer uykuya dalmasına izin vermediysek bu seçimi yapar ve en uygun şekli sunar önümüze... Genelde bu seçim karmaşadan yana olsa da hayat her haliyle yalındır.. Biz onu karmaşıklaştırmadığımız sürece..
Hayatın yalın halini yaşayabilmek dileğiyle…..
Resim: Sophie Anderson