- Kategori
- İnançlar
Hayatını gerçeğe adayan kadın sahabe; Rümeysa (2. Bölüm)

Allahresulü ve arkadaşları, Rümeysa ve Ebu Talha'ya gelen ayetin sebebinin onlar olduğunu söylediğinde her ikisi de önce şaşırdı, sonrada hamd ettiler, yaşadıkları yoksulluğu gizleyerek hala yetimlere yardım etme çabası içinde olmaları, eve gelen misafirlere evde bişey yokken komşudan aldıkları kurbanı kesmeleri, Allah'ın taktirini kazanmış ve işte onlar için ayet gelmişti.
Düşünsenize, iyilikler yapıyorsunuz ve bu kainatın efendisi Allah'ı mutlu ediyordu. Daha ne olsun Allah aşkına. Sevinç adına aşk adına!
Rümeysa şaşkındı, tıpkı Cebrail'in Allah'ın selamını Hatice'ye iletmesini Hz Muhammed'e söylediği anda, Allahın selamını duyan Hatice'nin şaşkınlığı gibi bir şaşkınlıktı bu. Siz bişey yapıyordunuz ve Allah size bu yaptıklarınıza kaşşılık size yanıt veriyordu.
Ne büyük şeref!!!
Ebu Talha evin geçimini sağlmak için Medine'den Taif'e gitti. Orada ki üzüm bağlarında meyve bahçelerinde iş arayacaktı.
Sıcakta Kervanla Taif'e gitmek kolay değildi. Yaklaşık 540 km yol. Yaklaşık 12 gün sürecek bir yoldu bu. Aklı hasta oğlundaydı, gece kervan konakladığında gözleri yıldızlara daldı, giderken oğlu Süleyme oyuncak alacağına dair söz verdiği aklına geldi. Oğlunu her baba gibi çok seviyordu. Aslında kolayca karısını suçlayabilirdi. Yoksulluğa düşmelerine sebep olacak kadar Medineli yetimlere neleri var neleri yok o bağışlatmıştı ve sonunda ellerinde bişey kalmamış ve bakımsızlıktan kendi evlatları hasta olmuştu. O böyle yapan biri asla olamazdı karısını suçlamak gibi birşey yapamazdı zira infak diinin emrindendi ve Namazdan sonra ilk anılan şey vermek paylaşmak olgusuydu. Vermeden paylaşmadan Müslüman mı olunurdu? Kul mu olunurdu?
Hayaline devam etti. Oğlu Süleym ağlamış ve o uyumadan çıkamamıştı kervanla. Onun uyumasını beklemiş ve kervana sonradan yetişmişti.
Sonunda Taif'e geldi, Taif üzüm, kayısı ve karpuz'un bolca yetiştiği harika bir yerdi. Medine'de hurma burada Meyve boldu. Keşke Medine'de iş bulabilsydi. Arkadaşları ona iş vermek istememişti zira eskiden çok zengin olan ve onlara borç para verdiği hatta yanlarında çalışan insanlar şimdi Medine'de patrondular ve Ebu Talha'ya iş vermek ve onun onurunu kırmak istemişlerdi. Oysa Ebu Talha onur ve şerefi çalışmakta buluyordu, onlar henüz Ebu Talha'yı anlamamıştı.
Bu arada Ümmü Süleym çocuklara bakıyordu. Süleym'in hastalığı düzeliyordu ve sanki dahada kötü oluyordu. Verilen şifalı otlar bi işe yaramıyordu.
Ebu Talha oğluna oyuncak tahta bir at aldı. Oğlu kimbilir ne çok sevinecekti bu atla. Onunla savaşlara katılacaktı oyunla, düşmanları öldürürken hayalleyecekti ve yiğit medineli savaşçı olacaktı düşlerinde.
Aradan 1 ay geçmiş ve Ebu Talha Taif'te yeterince kazanmıştı. Geri dönüş için önce Mekke'ye geldi. Bu arada Kabe'nin önünde dua etti. Mekke henüz Müşrikti ve Ebu Cehil onun Müslüman olduğunu anladı ama dikkatle bakınca eski dostu Ebu Talha olduğunu görünce şaşırdı. Ebu Talha çok bakımsız görünüyordu, kölelerden farkı yoktu, eskiden beyaz ve nasırsız olan narin ellerinin içindeki tüm çizgiler yerini derin üç adet net çizgiye çevirmiş, avuçlarının içi kalınlaşmış yüzü dahada esmerleşmiş, dudakları hafif çatlamış gibiydi. Elbiseleri ipek değildi artık.
Devesi bile yoktu. Kervanda arkadaşının devesine sırayla biniyorlardı.
Medine'ye bir kaç saat kalmıştı.
Bu Ümmü Süleym (Rümeysa) oğlu Süleymi kontrol etmeye gitti. Ona çorba yapmış ve içirecekti. Ancak elini oğlunun alnına dokunduğunda oğlunun buz gibi soğuk olduğunu gördü. Boynuna baktı, oğlu ölmüştü.
Rümeysa'nın aklından oğluyla geçen tüm anılar film şeridi gibi geçti. Üzüldü, onu uzun bir süre göremeyeceği içindi üzüntüsü, öldüğü için değil. Rümeysa ölümü öldürmüş devrimci bir kadındı. Oğlunu aldı güzelce yıkadı ve kefene sardı. Sabah olunca onu gömecekti. Oğlunu odasında bıraktı ve içeri geçti yatmaya.
Biraz sonra kapı çalındı.
"Kim o?"
"Benim Rümeysa aç"dedi eşi Ebu Talha gelmişti.
"Hoşgeldin" dedi, yüzünde gülümsemeyle.
Sarıldılar...
"Süleym Nasıl?" dedi Ebu Talha
"O daha iyi, şu eskisinden daha iyi durumda"
"İyi çok iyi Hamd olsun Allaha"
"Aç mısın?"
"Değilim kervanla yolda yedik"
"Ancak, seni çok ama çok özledim Rümeysa" dedi
"Bende seni çok özledim Canım" dedi Rümeysa
Ebu Talha uykuya daldı. Rümeysa uyuyamadı. Eşiyle beraber olmuştu ona üzüntüsünü belli etmemişti. Üzüntüsü ölüme değil oğlunu uzunca bir süre göremeyecek olmasınaydı. Rümeysa'nın Allaha imanı tamdı ve o bunları kaldırabilecek güce sahipti. Oysa Ebu Talha?
O öylemiydi?
Ebu Talha Sabah ezanında uyandı, önce gusul abdesti aldı sonrada namaz için hazırlandı. Namaz'a durmadan önce oğlu Süleymin yanına gidip elideki oyuncağı onun başucuna koymak istedi, sabah uyunaınca görmesi için. İçeri gidiğinde şaşırdı, dondu kaldı, kefene sarılmış küçücük bedeni görünce elindeki oyuncak at yere düştü, elleri titremeye başladı, gözlerinden yaşlar şaşkınlığı geçer geçmez akmaya başladı, oğlunun yanına eğildi ona sarıldı, ağla dı ağladı ağladı. Rümeysa'da oda ya girdi. Eşinin üzüntüsü onu da ağlatmıştı.
"Ah Rümeysa sen nasıl kadınsın Allah aşkına? Aşk olsun sana aşk olsun" dedi sitem eden sesle.
Sonra Cami'ye gitti ağlayarak. Peygamber ve sahabeler namaza durmuşlardı. Ebu Talha ağlayarak namazı zor bitirdi. Allah Rasulü?
"Ne oldu Ebu Talha?"diye sordu.
Olanları Peygamber efendimize tek tek anlattı usulünce.
O esnada Cebrail yine geldi ve Allah Rasulüne bişey söyledi.
Bunun üzerine Allah rasulü üç kez
"Allah Ümmü Süleym'e RAHMET ETSİNNNN"
Herkes şaşırmıştı. Ebu Talha dahil.
Ümmü Süleym oğlunun öldüğü gece tekrar hamile kalmıştı. Üstelik evlatlarının tamamıda ALİM oldu.
Ünlü sahabe ENES BİN MALİK'in Annesi işte bu kadındır....
Böyle ANAlara selam olsun....
( Bu sahabenin haytının ilk bölümü bu linkte http:// http://blog.milliyet.com.tr/devrim-aski-ve-hayatini-gercege-adayan-kadin--rumeysa--1-bolum-/Blog/?BlogNo=461845 )