Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hayır, Apo'yu asmasınlar!

Hayır, Apo'yu asmasınlar!
 

Kalbini mi kırdım? Afedersin!


Yürekler yanıyor... Şehit ailelerinin neler yaşadığını, neler hissettiğini hiçbirimiz anlayamayız. Bizim içimiz acırken, kalplerimiz sıkışırken, boğazımız düğümlenirken şehit ana-babalarının, eşlerinin, evlatlarının durumunu düşünemiyorum bile!

İnsancıl biriyim, affediciyim, yufka yürekliyim ama buna rağmen içimdeki kin ve nefretin gün be gün artması nasıl açıklanabilir bilemiyorum. İçinde bulunduğumuz durum daha ne kadar sürer kestiremiyorum... Hiçbir şey anlayamıyorum!

Biz bu ülke topraklarının nasıl kazanıldığını yaşayarak değil, okuyarak öğrenen nesiliz. Tonlarca kanla ödenen bedelin kıymetini bilmemiz için o anları yaşamamız mı gerekiyor? İnsan okuduklarından, geçmişinden, tarihinden hiç mi ders çıkarmaz? 

(Bu satırlardan sonra yazacağım sözcükler arasında ağır kaçanlar olabilir. Hayatımda hiç kullanmadığım kelimeler kullanabilirim. Kendimi daha fazla tutamıyorum çünkü...)

Kimileri "Sabretmemiz gerek", ya da bir zamanlar "Ramazanda kan dökülmez, bitmesini bekleyelim" diye düşünürken; bazıları ise "İntikamımız alınacaktır" cümlesini en yumuşak ses tonuyla, şiir okurcasına sarfederken (Lanet olasıca teröre, adi ve aşağılık PKK'ya meydan okuyacak ya! ); ulu önderimiz, eşsiz liderimiz, dünyanın hayran olduğu ama bazı Türklerin kıymetini asla anlayamadığı Mustafa Kemal ise "Kimse benim askerime el uzatamaz" diyerek Menemen'i yakma emri vermiştir. Kıyaslamak değil benim maksadım; ancak yürekli Türk askerine farklı şahıslarca biçilen değer ortada. Aksini iddia eden varsa gelsin beri...

Bu aşağılık yaratıklara, kendini bir halt sanan PKK ve sempatizanlarına haddini bildirmek için ne yapmak gerekir, çeşitli stratejiler öneriliyor. Herkes kendi aklı yettiğince akıl yürütüp "şöyle yapılsa, böyle yapılsa" diye başlayıp teorilerini birbirine sunuyor. Bana göre, şimdiye kadar hiç kimseden henüz duymamış olduğum bir çözüm var aslında. Onları susturacak tek bir şey var. Ama bu teoriyi burada yazmam yakışık almayacağı için bende kalması daha doğru olacak! İçimdeki kin ve nefretin dışa vurumunu açıklamak, fazlasıyla tepki çekeceğinden, bazılarını çok kızdıracağından, PKK ve yandaşlarını çok kıracağından (!) içimde kalsın! Korktuğumdan değil, sadece bana yakışmayacak ölçüde psikopatik ve gaddarlık seviyesinde olduğu için! 

Ancak bu aptal teröristlerin elebaşı olan iğrenç yaratık için "İdam edilsin" diyenler var. "İmralı'da el bebek gül bebek bakılıyor, cezasını çekmeli" gibisinden. Ama ceza öyle idamla olacak iş değil. Evet, cezasını çekmeli ama idamla değil. Çünkü idam cezası ona ödül olur. Yapılacak tek şey, önce onu İmralı'dan çıkarmak, sonra da halka teslim etmek. Halkımız zaten gereğini yapacaktır! Onun bugüne kadar yaptıklarının, ve daha da yapacaklarının intikamı ancak böyle alınır. Öyle mahluklarla ancak onların dilinden konuşmak gerekir. İdam da neymiş? Hiç hissetmeden anlık bir ölüm müdür yaptıklarının cezası? Binlerce gencimizin ve bebemizin katili o kudurmuş köpek kendine yakışır şekilde gebermeli. Hayatlarının baharında, hatta yaşamlarının en verimli yıllarında toprağa karışan kahramanlarımızın intikamı öyle onu oralarda besleyerek değil. ancak böyle alınır! Gözü yaşlı analarımızın gözündeki yaş kurumaz elbet ama, belki bir parça yüreklerine su serpilir, kim bilir?... 

Hem böylece öteki it sürülerine ibret olur, bilmem ki? Gerçi onlarda böyle anlayış olsa.... Ne istiyorlar bilmem ki? Böyle zamanlarda "hoşgörü" kelimesi anlamını yitiriyor sanki... Onları bir soykırım paklar gibisinden bir barbarlık yapsam... Hiç olmazsa yıllarca "barbar Türkler" diyenleri ve atalarımızı soykırım yapmakla itham edenleri haklı çıkarsam... Nasılsa adımız çıkmış. Hiç olmazsa hakkıyla söylerler... İftira olmaz... Ne bileyim işte... Kendimce... 

 

İçini dökerek rahatlamak böyle bir şeymiş demek!

 

Not: Şanlı, yürekli, damarlarında asil kanıyla bir erkek bebek... Merak edenlere...

 

<özlem ulugöl="">

 

 

 

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..