Hayır, Bizi Arkadan Vuran Araplar Değil!

Son günlerde dünya siyasetine yön veren siyasi aktörler, söz konusu Türkiye olunca, kartlarını artık açıktan oynuyorlar. Niyetlerini gizleme gereği duymuyorlar, hatta bilinsin istiyorlar. Bakınız, Türkiye’nin kendisini ve Müslümanları ilgilendiren konularda attığı başarılı her bir adım, anında karşı atakla püskürtülmeye çalışılıyor.

Bunun son örneğini Birleşik Arap Emirlikleri’nin kukla Dışişleri Bakanı’nın sözleri oluşturdu. Bu zat, durup durduğu yerde neden Medine’yi kahramanca savunan Fahrettin Paşa’ya dil uzattı? Muhtemelen, Türkiye’nin önderliğinde gerçekleşen İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs konusunda aldığı başarılı sonuçları gölgelemek içindir.

İİT’de alınan başarılı sonuç, bu süreçte büyük emek sarf eden ve katkısı olan Sn. Cumhurbaşkanı’nın da Arap halkları arasında popülaritesini artırdı. Bu durum, sürece sessiz kalan Arap liderler üzerinde toplumsal baskıyı da artırdı. Muhtemelen, kendilerine olan güven sarsıldığı gibi Türkiye liderliğine olan güven daha da arttı.

İşte kukla bakanın Sn. Erdoğan’ın ismini vererek, Fahrettin Paşa’ya, dolayısıyla Türkiye’ye hakaret etmesinin amacı da bu başarıyı gölgelemektir. Öncelikli olarak Sn. Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak ve Arap kamuoyundaki itibarını sarsmaktır.

Bu tarz çirkin bir çıkışın arkasında kol kola girerek birlikte yürüdükleri İngiltere ve Amerika’da olabilir.

Konu bu kadar açık ne nettir. Ancak bizim Arap alerjisi olan medyamızın bazı kalemleri, kukla bir politikacının bir sözünden hareketle, Araplarla aramızı açmaya çalışan bir önyargıyı yeniden gündeme getirdiler: “Araplar Bizi Arkadan Vurdu”(!)

Erdoğan’ın “Geçmişte ders kitaplarımızda kasıtlı ve yanlış bir şekilde yer alan ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ yalanını artık bir kenara bırakmanın zamanı gelmiştir”  sözlerine atıfta bulunan bir yazar sevincinden dört köşe olmuş:

‘Hani Araplar bizi arkadan vurmamışlardı, oysaki bal gibi de bizi arkadan vurdular’ anlamında yazıp çizdi. Burada bir taraftan eski önyargıları haklı çıkarma çabası varken, diğer taraftan da Sn. Erdoğan’ın ‘yanıldığı” algısı verilmektedir.

Bir tek kişinin bir sözünden hareketle koca bir Arap topluluğunu Türkiye düşmanı göstermek, yansız bir tespit değil, ‘bal gibi de’ ideolojik bir yaklaşımdır. Çünkü bir sözü, milyonlara mal etmek, onunla tarihi yargılamak ne bilimseldir ne de nesnel.

Kaldı ki, Arap ülkelerinde liderlerin toplumdan ne kadar uzak olduğu bilinen bir gerçektir. Bunların kendi toplumlarının değil, batının çıkarlarını takip ettiğini gösteren binlerce kanıt mevcuttur. Çoğunluğunu Arapların oluşturduğu 57 İslam ülkesine karşılık, bir tek Israil’in Filistinli Araplara yaptığı zulme bakın, Arap liderlerin kime çalıştığı anlaşılacaktır.

Bununla beraber, milyonlarla ifade edilen topluluklarda bir diğer ulusa karşı bilinçli ve ya bilinçsiz önyargılar olabilir. Önemli olan bunların genel bir kanaat olmamasıdır. Nitekim Türkiye’de de Arapları düşman gören binlerce insan var. Bu olgu, Türklerin bir Arap düşmanı olduğunu gösterir mi? Hayır!

Nerdeyse her gün Batı ülkelerinden bir “densiz” politikacı Türkiye ve Sn Erdoğan aleyhinde atıp tutuyor. Onlar için de “bizi arkadan vurdular” diyor muyuz? Hayır!, demiyoruz.

Ayrıca, Osmanlı’nın şu anda Arapların elinde bulunan bölgede uzun bir hâkimiyetleri olmuştur. Bu süreçte İmparatorlukta farklı etnik kökenden gelenler paşalık, idarecilik yapmışlardır. Bunların bazılarının yanlış ve haksız uygulamaları da olabilir.   Özellikle savaş ortamında bazı haksızlıkların yaşanması mümkündür. Bunu da kabul ederiz.

Ama “densiz” bir kukla siyasetçinin bir sözü ile Türkiye ile Arapların arasının açılmasına neden olacak söylemlere izin vermeyiz. Verirsek bizi,  aslında Araplar değil, bu tarz sözlerle Müslümanlar arasındaki birliği bozanlar arkadan vurmuş olmaz mı?

Araplar, bizi arkadan vurmadı. Hainler vurdu ve hala vurmaya da devam ediyorlar.