Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Hazanda "Karagöl"de bir haftasonu

Hazanda "Karagöl"de bir haftasonu
 

Hazan, Karagöl' de de görsel bir renk şöleni sunmakta!


Geçen hafta sonu da kentin gürültüsünden, egzosundan, biteviye iş koşuşturmalarından yorgun bedenimi (moda olan ve sorgusuz sualsiz tüketim ve gezi mabetleri niteliğindeki AVM’ler yerine) çok değerli ve gezginci 14 kişilik bir arkadaş grubuyla birlikte Karagöl'e sürdüm. Çok değişik, nostaljik (özlemli), egzotik ve dinlendirici bir atmosferin dinginliğine ulaşarak arındığımı hissettim.

Bayram öncesi Beypazarı Geyikpınarı, ondan önceki haftasonu da "Yedigöller"de yaşadığımız gezginci doğa dostluğunun bu haftasonuna denk gelen bir devamı olarak... 

Pazar sabahı yine saat altıyı on gece kalkış, giyiniş, hafif bir şeyler atıştırma sonrası yedi buçukta kendimi- her iki yanı ağaçlarla kaplı- güzel Kumrular sokakta bekleyen minübüse attım mı artık gün boyu gelsin keyif, eğlence, doğa ve spor...

Oradan Eskişehir yolunda Armada'nın önü... Pazar sabahının bu erken saatinde insana çok daha genç ve dinamik bir hava veren spor giysiler içerisinde  çağdaş simalar... Aynı biniş noktalarından yakın çevredeki farklı istikametlerdeki doğa yürüyüşlerine yönelik olarak onlarca insan bekleşmekte... Özverili, sempatik ve dinamik hatta hiper aktif gurup liderimiz Ceranus (Zerrin Yiğiter) onlarla da selamlaşıp konuşmakta... "Gezenbilir.com"un da değerli moderatörü olan Ceranusumuz... Keşke ülkemin tüm insanları benzer sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel düzeylerde olabilseydi diye iç(imden) geçiriyorum.

Bu kısa bekleme anlarını fırsat bilerek dağ botumun üzerine aylık "antidepresan bütçe"mden (*) ayırdığım fonlarla aldığım tozluklarımı da giyiniyor, yeni gri polarımın fermuarını bir kez daha kontrol ediyorum.

Göl, Ankara'ya 68 km. uzaklıkta. Çubuk ilçesi sınırlarında bir krater gölü Karagöl. İlçe benim açımdan ayrı bir önem taşımakta. Lise yıllarımın geçtiği bir İlçe Çubuk! Esenboğa havalimanı yolundan Çubuk ayrımına dönüyor ve İlçe içinden geçerek Çubuk II Barajı yol ayrımından devamla önce Kışlacık Köyü'ne giriyoruz. Orayı da geçerek krater gölün giriş kapısı önünde arabamızı park ediyoruz. İlk gidişimde tabii ki bunu bilemezdim ama 34 yıl sonra yine buradaydım işte!

Bizler trekking ve tırmanış öncesi son hazırlıklarımızı yaparken şöförümüz minibüsünün yanında uzun bir bekleyişe hazırlanıyor...  Ama bilirsiniz doğa beklenmez! Çağrısını duyarak ona gidilir. O da tüm güzelliklerini hayretler içinde bizlere cömertçe sunar... Göl ve çevresi bu mevsim de farklı güzellikler barındırıyor. Yıldırım dağları üzerinde, her iki tarafı yamaçlarla, yamaçlar da çam, kavak ağırlıklı ağaçlardan oluşan ormanla kaplı. Hazan, ağaçların kalan yapraklarını yeşilin yanısıra sarı, gri ve yer yer de erguvani renklere boyayarak görsel bir şölen sunmakta... Çukurda kalan krater gölünün bu konumu ve ağaçlardan gelen renk yansımaları suya karanlık bir şekilde düştüğü için yüzeyde oluşan 'kara' görüntü göle adını vermekte! Gölün yukarısında yayla ve meralar da (Yıldırım Evci, Kışlacık ve Ayı kayası) iki suni göl ile birlikte (Küçükgöl ve Yaylagöl) çok hoş manzaralar ve ortam sunmakta...

Sabah saat  9.30'da 1600 m. rakımdan başladığımız yürüyüşümüz üç kısa (10'ar dak.) ve -nevalelerimizi paylaşarak katık ettiğimiz-  bir uzun (40 dak.) molanin desteğiyle 16.30'da sona eriyor. Bu enfes ve bakir ortamda her attığım adımda yurdumu daha bir sahiplendiğimi ve sevdiğimi anlıyor, hatta bu duygu, bir tür  "doğa ulusalcılığı", "doğa yurtseverliği" olabilir mi diye sinsi sinsi yarı siyasi düşüncelere bile dalıyordum. Ardından doğanın o müthiş "kenar etkisi"ni gözlemliyorum. Ormanın bitip çayırların başladığı, çayırların bitip derelerin ya da göllerin başladığı "kenar bölgelerde" göze çarpan o müthiş flora ve canlı çeşitliliğini... Bazen de tam tersi karelerle, tazyikli sular ve biber gazlarıyla nemli ve kirli mega kent bulvarları düşüyordu zihnime! Bir kez daha iç geçiriyorum kendi kendime...

Yer yer tırmanışlar, ağaç dalları ve çalı çırpı arasında zorlu ilerleyişler de içeren yedi saatlik yürüyüşümüzde 1880 m.'ye kadar çıkıp iniyoruz... Ve varoluşumuzu besleyen, geliştiren, zenginleştiren önemli durumlardan biri olan bu "karşılaşma", doğa ile karşılaşma; onun muhteşem, o hayret uyandıran "sonsuzluğu" içinde artık sona doğru doğru yaklaşmakta...

İniş sonrası Karagöl'ün etrafını da turlayarak o merkezdeki büyülü atmosferi de teneffüs ediyor ve resimliyoruz. Hemen ardısıra çökmekte olan karanlğa aldırmaksızın yaktığımız ateşin başında aç kurtlar gibi pikniğimiz başlıyor... Gelsin köfteler, sucuklar, salatalar ve ardından da çayımız, kahvemiz ve falımız.... 

Bizler o gün sanki çocuklar gibi şendik!

Artık yeni bir haftaya enerjik bir şekilde başlayabilir ve yeni gezimizin planlarını heyecanla yapabilirdik.

Ne mutlu bizlere... 

İ. Ersin Kabaoğlu,

5 Kasım 2012, Ankara 

Not: (*) "Antideprasan Bütçe" kavramı, grubumuzun aynı zamanda profesyonel fotoğrafçı olan genç, dinamik, bilge ve efendi üyesi Murat Şen arkadaşımıza aittir. Bu yazı için bu tabirini kendisinden ödünç aldım. ilk görüşmemizde geri vereceğim.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..