Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hazımsızlık ve tedavisi!

Hazımsızlık ve tedavisi!
 

Ülkemiz insanının yaklaşık olarak dörte biri hasımsızlık çekiyormuş. Ancak, bu durumu, ülkedeki insanların eğitim düzeyi, yaşama biçimi ve siyasi görüşüne göre değerlendirdiğimiz de, bizim ülkenin "yarım aydın"larının dörte üçü hazımsızlık yaşıyor, diyebiliriz rahatlıkla...

Bu vahim durum, özellikle son on yılda iyice belirginleşti. Kendini çağdaş, ilerici, solcu, ulusalcı, kemalist..vs. diye adlandıran "aydınlarımız"ın Rahmetli Özal'ın iktidar olmasıyla başlayan gaz sancıları, AK Parti iktidarı döneminde dayanılmaz hazımsızlıklara dönüştü:

Adam ekonomist diyelim ki... Televizyonlar da çokca ahkam kesmiş iki binli yıllara kadar... Ağzına açmış IMF demiş, kapatmış İMF demiş...Ülkenin battığı, altta kalanın canının çıktığı zamanlar da, patronlarının televizyonların da bedavadan(aslında çok pahalı) akıl dağıtmış... Yani, ekonomi ondan sorulur; kendisi solcu, ilerici, Cumhuriyet aydını çünkü...

Sonra zaman geçmiş, bu akılsız fikirsiz (Aziz'lerinin deyimiyle aptal halk) tutmuş "dinci"leri iktidar yapmış... İlk zamanlar, kıs kıs gülmüş bizim böyük ekonomist, hani bunlar ekonomiden ne anlar, bir sene sonra her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırır, bırakır giderler, gibisinden...Yani, ilk yıllar nisbeten rahatlar; mide de gaz sancısı yok. Gaz, normal yollardan salınıyor...

Ama, aylar yıllar geçip de, bu "dinci"ler işleri toparlayınca, batmış ekonomi yeniden ayağa kalkınca, ayağa kalkmakla da kalmayıp şahlanınca bizimkilerde bir kıvranmadır başlamış... IMF alıp satanlar, faizle yatıp kalkanlar IMF'siz faizsiz ve enflasyonsuz ülkeyi gördükçe strese girmiş ve bu stresle de hazımsızlık üstüne hazımsızlık yaşamaya başlamışlar.

Başka bir adam dışişlerinden diyelim ki... Kendisi eski zamanın "monşer"lerinden oluyor. Dincilerin iktidar olduğu ilk yıllarda atıp tutuyor; mangalları tozutuyor; yani herhangi bir gaz sancısı yok; salınım iyi... Ama, günler geçip de bu iktidarın yeni dış politikaları bizim monşerin iddialarının aksine başarılar kazandıkça, monşerde bir sinirlenme, bir stres başlamış... Tabii bunun sonucu hazımsızlıktır..Şimdi kıvranıp duruyor.

Adamın bir diğeri siyasetçi diyelim ki... Üçlü koalisyonunun ülkeyi batırıp halk tarafından sandığa gömülmesinden sonra seçilen bu "acemi dinci"lerin en fazla bir dönem iktidarda kalacağını, onda da bir çuval inciri berbat edeceğini(sanki ortada incir kalmış gibi) düşünüyor ve uzaktan keyifle izlemeyi seçiyor... Ama o ne? Günler geçiyor, işler yoluna giriyor; millet memnun ve yeni seçimler yeni bir zafer oluyor... Bizim, ilerici, solcu, elitçi, ulusalcı, kemalist..falan siyasetçi de bir kıvranmadır başlıyor. Nedeni elbette hazımsızlık!

Adamın bir başkası da komedyen "sanatçı" sözümona...Ülke ekonomisinin batık olduğu, siyasetçinin acizleri oynadığı zamanlarda, halka sahte mutluluklar tattıran güldürüler, skeçler yapıyor... Malzeme bol; halktan da itibar görüyor haliyle... Büyük sanatçımız solcu, ilerici, çağdaş mağdaş birisi elbette... Ama, ülkede "çağdışı adamlar" iktidar olunca bu "ulusarası" sanaçımızın işleri bozuluyor. Ortada eğlenecek, eğlendirecek ve dahi eleştirecek malzeme kalmıyor... Sinirleniyor, stresleniyor ve sonuçta hazımsızlık baş gösteriyor. O da, "zaten bu halk benim kıymetimi bilemez; ne de olsa aptaldır" diyip şapşallığını ilan ediyor.

Bir başka adam/madam'ımız da hukukçudur farzımuhal... Ülkenin makus kaderi haline gelen darbelere karşı olduğunu söylemiş durmuş, ıssız köşelerde. Ama, bunların bir gün sona ereceğini ve bu darbecilerin yargılanacağını hiç ummamış, hiç inanmamış... Bu iktidarın bu yöndeki çabalarını da siyasi manevra olarak görmüş; 12 Eylül cuntasını mahkum edecek 12 Eylül referandumunda da, sırf Hükumet avantaj kazanmasın diye "hayırcı" olmuş... Ama, aylar geçmiş ve darbeciler yargı önüne çıkmış... Müthiş bir hazımsızlık bizimkinde... Ne dese olmuyor, ne dese gaz sıkıştırıyor... Kendisinin bir hukukçu olarak hayal bile edemediği(hayal etmeyi istiyor muydu o da ayrı bir konu) hukuk'un üstünlüğü, darbecilere karşı bir tokat gibi inerken, o midesini tutup "sembolik yargılama, sembolik yargılama..." diye kıvranıyor. Hazımsızlığın doğal semptomu!

Adamlardan bir başkası da öğretmendir diyelim ki... Eski zamanlarda para verilemediği için, bol bol gaz verilen; "sen bu ülkenin büyük eğitim ordusunun kahramanı bir neferisin, haydi aslanım yürü, senden ala aydın mı olur!" tarzında şişim şişim şişirilen sevgili öğretmenim, bugün ev sahibi olmuş, son model araba sahibi olmuş ama önceki dönemlerden verilen gazı çıkaramadığı için huzursuz, sancılı... Kıcasa bir hazımsızlık da benim sevgili öğretmenimde...

Hani, böyle durumlarda hep söyledikleri gibi; örnekleri çoğaltmak mümkün... Memleketin, kendisine ucuz yollu "aydın payesi" verilen söz sahibi seçkin zatı muhteremleri(sayın bayları) kendilerinin hayal bile edemediği başarıları adamdan saymadıkları "dinciler" birer birer hayata geçirdikçe hazımsızlıkları artıkça arttı... En cahil cühela adamın bile görüp takdir ettiği gerçekleri görmemezlikten gelip burun kıvırmaya başladılar...

İktidardakiler ne yaparsa bunlar tam zıddını doğru sayıyorlar. IMF'yle çalışken, "Vay IMF'in kölesisiniz; ABD'ye göbekten bağlısınız"... IMF' e yol verince; "Olmaz, IMF'siz olmaz, batıracak mısınız bizi..."

Suriye'deki zulme dur demek için aktif politika yürütünce; "Vay, size ne Suriyeden, ABD'nin jandarması mısınız!..." Pasif durup Suriyedeki ölümleri seyretseler, bu defa da:" Vay, bu ne vicdansızlık; hani sizin Müslümanlığınız, orada insanlar öldürülüyor..."

Batı'ya gitsen, emperyalist uşağı, Doğu'ya gitsen, ülkenin eksenini kaydırıyor hezeyanı!.. ABD'ye karşı İran'ı desteklerken, İran rejimini Türkiye ithal etmek istiyor, İran'a karşı ABD ile birlikte hareket ederse, emperyalizmin ileri karakolu oluyor!!!

İşbu "hazımsızlar" kategorisine giren zenginler kulübu üyeleri bile, zenginliklerine zenginlik kattıkları bu dönemde, bu hükümetten memnuniyetsizlerini izhar ediyorlar, her fırsatta...

Hangi sınıftan, hangi meslekten, hangi meşrepten, hangi mezhepten olursa olsun hazımsızlar, aynı sancıyı çekiyor; sancının etkisiyle ne dediğini bilmiyor.

Yanlışa yanlış; doğruya doğru diyen gerçek muhaliflere saygımız sonsuz. Onlar, başarının ülkenin başarısı olduğu bilinciyle, kim yaparsa yapsın, herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorlar. Ama onların da sayısı az.

Bu ülkede iktidar sorunu yok, muhalefet sorunu var deniyor ya...Essahtır sonuna kadar. Muhalefet etmesi gerekenler hazımsızlık sancıları çektiği için, adam gibi bir muhalefet oluşmuyor.

Bilmem ki ne tavsiye etsek bunlara: Ayılana gazoz, bayılana limon, derler... Hazımsıza da soda mı desek ola!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..