- Kategori
- Şiir
Hep bu zamanlarda yazdım ben
Hep bu zamanlarda aldım kağıdı kalemi elime
ve hep bu zamanlarda mahsun oldum.
Titredi içim hep bu zamanlarda.
Benim ben olduğum zamanlar aslında bu zamanlar.
Herkesin bildiğinin aksine yani.
Yani onlar derler ki bu zamanlarımda “sen bir tuhaf oldun yine”.
Olmadım tuhaf filan ben, ben oldum işte o an.
İşte o an ve işte o zaman.
Kağıt kalem yine elimde,
Yine titrer içim ve yine “bir tuhaf” oldum onlara göre.
Patlayacağım şimdi
Etna’ya, Vezüv’e, Ağrı’ya Süphan’a nazire edercesine.
Fışkıracak yine ağzımdan,
En saf ve en mahsun Anadolu ezgileri.
“ne ağlarsın benim zülfü siyahım,
Bu da gelir, bu da geçer ağlama.
Yusuf sabır ile vardı Mısır’a
Bu da gelir, bu da geçer ağlama”
Göz pınarlarımdan süzülen yaşlar dindirmiyor şu an yürek titremesini.
Hıçkıra, hıçkıra boğulurcasına ağlamak var şimdi bu türküye inat.
Avazın çıktığınca haykırmak belki
Belki, belki de sıkıp yumruğunu, kaldırıp havaya
Yırtmak önündeki tüm engelleri.
Ama vurmadan ve inciltmeden tek bir karıncayı
Kaldırıp sımsıkı yumruğunu, savurmak havada.
İşte o an ve işte o zaman.
Yazarken kelimeleri
titreyen yüreğimin ritmini yansıtıyor, kargacık burgacık şekilleri.
Zannedersin ki Kandilli Rasathanesi deprem ölçüm cihazı elimdeki kalem.
Ve zannedersin ki dokuz buyukluğunde bir deprem.
Öyle ki tüm coğrafyası değişti yüreğimin.
Kırılan kalemin ucu son noktasıydı bu depremin.
İşte o an ve işte o zaman.
Geçiyor ana sarsıntı ve deamında artçılar.
Birazdan süt liman olacak sanırım yüreğimin saklandığı liman.
İşte o an ve işte o zaman.
Bundandır ki hep bu zamanlar alırım kağıdı kalemi elime
Ve bu zamanlarda ben dindiririm yüreğimin titremesini.
21/05/2010
Silivri