- Kategori
- Spor
Hep Köstek Tam Köstek

Avrupa’da top koşturan az sayıdaki oyuncumuzla ne zaman röportaj yapılsa ve kendilerine orada işlerin nasıl gittiği sorulsa anlaşmış gibi her futbolcunun verdiği ilk yanıt şu oluyor: “burada futbola bakış çok farkı. İnsanlar futbola büyük bir ilgi gösteriyor ama 90 dakika sonunda sonuç iyi de olsa kötü de olsa hepsi sahada kalıyor”
Aslında demek istedikleri şu: belki burada kimse yeni transferi karşılamak için havaalanlarına gitmiyor ya da başarılı bir sonuçtan sonra yolları kesip meşaleler yakmıyor ama aynı zamanda tesisleri de basmıyor ya da futbolcuların arabalarını da tekmelemiyor! Kısaca ne sevinci abartıyorlar ne de üzüntüyü.
Sakın Akdeniz ülkesi edebiyatını aklınıza getirmeyin zira İtalya ya da İspanya bizden 10 kat daha Akdenizli.
Bu olayın son örneği –ki bu olayları en çok yaşayan kulüp demek de yanlış olmaz- Fenerbahçe’de yaşandığı için sarı lacivertliler üzerinden konuya devam edebiliriz. İlk sorum şu Nerede Hep Destek Tam Destek?
Güiza’yı savunacak değilim zira İspanyol futbolcunun beklentileri karşılayamadı aşikâr ama bugünkü görüntüde tüm futbolcular bir kenara teknik direktörden yönetim kuruluna kadar kim beklentileri karşılıyor ki?
Naçizane psikoloji bilgime dayanarak, dün, yabancı futbolcu, İspanya gol kralı, 14 milyon Avro’luk adam demeden bir futbolcuyu ağlatan Fenerbahçe taraftarının; hani o hep destek tam destek diyen tribünlerin, analizini şu iki başlıkla yapabilirim:
- Fenerbahçe taraftarı hem stat hem de bütçe anlamında rakiplerinden önde olmasına karşın aynı üstünlüğü sezon sonlarında yaşayamamaya anlam veremiyor.
- Fenerbahçe taraftarı başarıları çok normal ve olması gereken bir sonuç olarak görüp başarısızlıklara tahammül edemiyor.
Dün Güiza’yı yuhalayanların 2 sene önce aynı tepkiyi bugün yere göğe sığdıramadıkları Alex’e de gösterdiklerini hatırlatmaya gerek var mı ya da bundan da önce Tuncay Şanlı’ya? Demek ki tepkiler her zaman doğru değil. Kaldı ki bu denli tepki ile oyundan alınan Güiza’nın çıkışından sonra Fenerbahçe’nin rakibi karşısında farka koşması gerekiyordu sanırım. Gerçekte öyle mi oldu?
Sözün özü, elbette ruhumuzu ve bizi biz eden içimizdeki ateşi söndürmeyelim ama şu ya yere göğe sığdıramama ya da yerin dibine sokma huyumuzdan da acilen vazgeçelim. Gönül almak için söylemiyorum ama bunu da hayata geçirmeye en müsait taraftar topluluğu da, gerek stattaki atmosfer, gerek tribündeki bayan taraftar sayısı gerekse kurallara uymadaki özen dikkate alındığında yine Fenerbahçeliler. Kim bilir belki de tüm bu olaylar herkesin bir şeyler öğrenmesi ve yeni başlangıçlar için gereklidir bile. Bunun ilk örneğinin perşembe günü yaşanmasını ve oynayan kim olursa olsun ve nasıl oynarsa oynasın taraftarların onu sadece kendi futbolcuları olduğu için 90 hatta gerekirse 120 dakika alkışlamalarını dilerim.