Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '10

 
Kategori
Felsefe
 

Her ne varsa alemde aşk imiş...

Her ne varsa alemde aşk imiş...
 

Kaçıncı kattan bakıyorsan, o kadar geniş görülü ufkun olur. Daha ileriyi görmek için , daha yüksekten bakmalısın. Burada, gözden kaçan önemli bir ayrıntı var. Bulunduğun yerin imar durumu. Sözün gelişi; İstanbul Tuzla’ da belediye dört kata imar verirken, Kadıköy’de sekiz kat, Bakırköy’de ondört kata kadar müsaade ediyor. O yüzden, ben en üst kattan şehri seyrediyorum. Bunun üzerine bir manzara olmaz, dememeli insan. Bu önermelerle, düşünce ve hayat felsefesi olarak, fikrimin üstüne fikir olamaz dememeli. Aklının ve daha ötesi, gönlünün imar durumunu bilmeli, ona göre ahkâm kesmeli. Akıl ve düşünce mekanizmasını, bakabildiği en üst görüş alanına bir çiviyle sabitlememeli. Anlayışlarının ve bilgilerinin üzerinde , felsefeler ve ilim metotları var olabileceğini aklından çıkarmamalı.

Doyumsuz olmalı insan. Ama beyninin alt taraflarının taleplerine değil, üst tarafının sonsuzluğuna doyumsuz olmalı. Bu gün de kremalı ve çikolatalı bir pasta paklar beni veya dünkünden daha yakışıklı karizmatik bir bey, daha güzel, sürmeli gözlü dört dörtlük vücudu olan bir bayan ; elde etmeliyim, bu daha ulaşılmaz diyerek doyumsuzluk kamçılamak değil doyumsuz olmak. Eni konu yetmiş yıllık bir hayat kesitinin doyumsuzu olmak, egolarını esneterek yetmiş yıla hapsolmaktır. İnsan aktarılması mümkün deneyimleri algıladığı anda, insanlık tarihiyle eş olan bir yaşa sahiptir. Hayatını benlik çukuruna eş kıldığında, aşı dünya olur . Yediği içtiği kadardır, ezberledikleri ve modelledikleri kadardır.

Çay içen bir adamın çaya doyup ta bardağının üzerini çay kaşığıyla kapatması , çevresindekiler tarafından onun doyduğuna dair işaretin anlaşılmasına yol açar. İçsel olarak ta üzeri örtülen , doyum ifade eden işaretler vardır. Gerek manevi gerekse maddi ilimler kategorilerinde, hayata dair kazanımlar, bu kadarmış denildiğinde, o kadar olur . Akıl , kendi kendisini bir otokontrolle bloke eder, bundan sonraki yaşam; üzerine eklenemeyen bir yaşam olur. İnsan, kendi içinde kendisini esir eder. Bilmenin ve anlamanın sonu olmadığına dair açılan her kapı yeni üretkenliklere gebedir. Üretkenlik bardağının üzeri bir çay kaşığı ile kapatılmamış, eskileri hazmedilirken, yenileri akış halindedir. Bu noktada hedef; bilmek ve anlamak olursa , bahsedilen kendini hapsetme fiiliyatı, birinci katta değil de, onuncu katta seyir imkanı kazanmanın ötesine geçemez. Hedef sonsuz olmalıdır, o zaman ay üzerinden manzara seyredilebilir. Bilmek rokete takılmış yakıt kapsülü gibidir. Yakıt kapsülü, atmosferi aşmak için gereklidir. Sonrasında kapsül , roket tarafından uzay boşluğuna atılır. Taşınması ağırlık olur. Zira roket , atmosferi aştığı hızla yoluna devam ederken, enerjiye ihtiyaç duymaz.

Bilgilerin de yük olduğu bir atlama noktası vardır. Ondan sonrası günümüzde bilim olarak kabul gören parapsikolojinin konusu olur. Ne var ki sonu loji ile biten hiçbir bilim dalı, betimlenen atmosferin üzerinde yol alma imkânı bulamayacaktır. Ötesi; hayret ve hayretin içinden fışkıran hayranlıkla aşka teslim olmaktır. Burada kemerlerinizi bağlamayın, elsiz kolsuz uçulan bir hava sahasına girdiniz. Uçağın adı da, yakıtı da, yolcusu da hep aşktır. Yunus Emre’nin ‘ İlim bir dedikodu imiş, her ne varsa alemde aşk imiş.’ dediği gibi.

 
Toplam blog
: 63
: 547
Kayıt tarihi
: 19.07.10
 
 

Bir arkeolog gözüyle dünyaya bakan, aşk gözüyle kendini kazan, can gözüyle kainatı bulan, adam gi..