Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Mayıs '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Her şey olmanın bedeli

Her şey olmanın bedeli
 

Yüzünde bir ıslaklıkla gözlerini açtı Elif. Köpeği Paşa her zaman olduğu gibi uyansın diye yüzünü yalıyordu. Saate baktı 7.30. İsteksizce kalktı sırtına sabahlığını geçirip lavoboya yöneldi. Paşa'da peşinden. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Çok içmişti yine dün gece. Duş alırken küfürler yağdırdı yardımcısına. Sıcak su musluğunu tamir ettirmemişti. Soğuk suyun altında titredi resmen. Alelacele çıktı duştan. İçgüdüsel olarak çay suyu koymaya gitti koşarcasına. Donmuştu. Giyinmek istiyordu hemen. Paşa kapıda ağlıyordu resmen - beni dışarı götür tuvalet ihtiyacım var -dercesine.

Bir sigara yaktı. Ağzının içi leş gibiydi. Kendi kendine uzun zaman önce söz vermişti. Sözüm ona aç karnına sigara içmeyecekti. Kendine söverek söndürdü. Saçlarını at kuyruğu yaptı. Sarı eşofmanını giymek istedi ama nafile. İçine giremiyordu. Çok kilo almıştı. "Lanet olsun" dedi kendi kendine. Kemal onu terk ettikten sonra çok bırakmıştı kendini. Sürekli bir şeyler atıştırır olmuştu. Başka bir eşofman denedi. O da aynı şekilde. Bu arada Paşa'nın sesi duyulmaz olmuştu. Seslendi "Paşa nerdesin oğlum ?" Paşa kulakları düşmüş, kaşları düğümlenmiş şekilde ağır adımlarla yanına geldi. Ayaklarının altına oturdu. Genelde suçluyken yapardı böyle. "Paşa" diye gürledi Elif. "Ne yaptın sen ? Paşa'da çıt yok. Bu arada çay geldi aklına doğru mutfağa gitti. O da ne? Mutfağın tam ortasında Paşa'nın dışkısı duruyor. Zavallı hayvan dayanamamış yapıvermişti oracığa. Sinir kat sayısı tavan yapmıştı. "Sakin ol Elif. Sen hak ettin bunu. Sırtına bir an önce bir şey takıp çıkamadın. Sakin ol ve derhal temizle." telkini ile etrafı temizlemeye koyuldu.

Bir saat sonra evi toparlamış, hazırlanmış , kahvaltı masasına oturabilmişti. "Ev ne kadar da sessiz" diye geçirdi içinden. Bu güne kadar kendine ait hiçbir şeyin olmadığını fark etti. Olduğunu zannettiklerinin de birer birer onu tek başına bıraktıkları geldi aklına. Paşa hariç.

Severek evlenmişti. Kemal onun için çok değerliydi. Her yıl kendi elleriyle randevu alır sağlık kontrollerini yaptırırdı. Hiç bir sorunu o'na yansıtmaz her şeyi kendisi çözmeye çalışırdı. Akşamdan giyeceği kıyafetleri hazırlar, haftada bir gün de mutlaka bütün ayakkabıları temizler boyar yerine kaldırırdı. Kemal hep "Benim karım bir tanedir. Elektrikler sönecek olsa, iç çamaşırlarımı, çoraplarımı ezbere bulurum. Çekmeceleri bellidir." derdi. Yıllardır her gece , bıkmadan usanmadan alkol alıyor diye o'na dört dörtlük masalar, mezeler hazırlamıştı. Üzerine titriyordu. Elif, sorumluluk almayı seviyordu. Yapması gereken bir şeyin kendisine hatırlatılmasından rahatsız oluyordu. Kemal bir gün bile ütüsüz pantolon giymemişti. Kilotlarına kadar ütülerdi Elif.

Evlendikten bir kaç yıl sonra bir oğulları oldu. Tam bir aile olmuşlardı artık. İş kadını, anne, eş, gelin ve evlattı. Ve tüm bu sorumluluklarını aksatmadan en iyi şekilde yapmak için olağan üstü çaba sarfediyordu. Herkes çok mutluydu.

Evliliğinin 10.yılında Kemal kendisine gösterilen ilgiden sıkılmaya başladı. Akşamları birlikte içtikleri kahvenin yerini bilgisayarı almaya başladı. Daha sonraları da iş seyahatleri. Elif, Kemal şehir dışına çıkacağı zaman elleriyle hazırlardı valizini . Diş fırçasından, şemsiyesine kadar yerleştirirdi. O'nun olmadığı zamanlarda oğlu'nun derslerine yardım eder, yaşlı kayınvaldesine yemek pişirip götürür, kendi ailesinin ekonomik danışmanlığını yapar , sağlık sorunlarıyla ilgilenirdi. Kemal eve döndüğünde hiç bir şeyden haberi olmazdı. Son zamanlarda Kemal seyahatlerden "Yorgunum, erken yatacağım. Yarın konuşuruz" diyerek dönmeye başladı. Kahvaltıda "Nasıl geçti iş görüşmelerin canım ?" diye sorduğunda "İşe geç kalıyorum. Akşama konuşuruz." demeye, gün içinde ki aramalarına "Şimdi meşgulüm." yanıtı vermeye başladı. Elif bir şeylerin ters gitmeye başladığının farkındaydı.

Kerem bu gün 18 yaşına giriyordu. Babası yine iş seyahatindeydi. Elif, rutin görevlerini hiç aksatmadan tam 20 yıldır dayanmıştı. Oğlu üniversite tercihini Yurt dışından yana kullanmış, Avusturya da okumaya karar vermişti.

Seyahatten döndüğünde Kemal "Konuşmamız lazım Elif " dedi. Elif, her zaman ki güler yüzü ile "Elbette canım" diyerek yanına oturdu. Kemal yanından kalkıp karşısına geçti.

"Bak Elif. İkimiz de olgun insanlarız. Benimle sürekli ilgilenmenden sıkıldım artık. Bir anneye değil bir eş'e ihtiyacım var. Dağınık bir ev özlüyorum. İşe gitmeden önce karımla sevişmek istiyorum. Flört etmek, dokunduğum zaman heyecanlanmak istiyorum. Ama sende bunların hiç birini bulamıyorum Elif. Bu işi daha fazla uzatmayalım."

Elif, başını önce öne eğdi, sonra dudaklarına her zaman ki buruk gülümsemeyi yerleştirip "Haklısın Kemal. Evlenmeden önce bana - herşeyimsin. Her şeyim olmalısın.- demiştin. Hatırladın mı? Ben de herşeyin olmaya çalıştım yıllardır. Ama anne gibi olmayı hiç istemedim. Bilseydim şikayetçi olduğunu - saçlarımı okşa- dediğinde -ben senin annen değilim- derdim. İşe gitmeden önce ben de isterdim kocamla sevişmeyi. Ama her sabah okula hazırlamam gereken bir çocuğum , gömleğim kravatım nerde diye soran bir kocam vardı. Benimle hayatı paylaşmadın Kemal. Sorumluluk almadın. Heyecan duymadığını söylüyorsun, bende duymuyorum. Çünkü evliliğimizi yürütelim derken, ruhumuzu beslemedik. Sen her gece alkol alarak duygularını düşlerine iteledin. Horlamaların arasında da ben heyecanımı kaybettim. Ailenle bir gün ilgilenmedin. Doğum günlerin de, özel günlerde hep önceden hazırlanmış bir hediyeyi sadece götürmek lütfunda bulundun. Seni hep yüceltmeye çalıştım. Ama görüyorum ki bir yerde bir şeyler yanlış olmuş. Nasıl istersen öyle hareket et. Kararına uyacağım. Yalnız bir şey sormak istiyorum. Hayatın da başka birisi var mı?"

Kemal hiç düşünmeden "Evet" dedi. Elif o an çökmüştü. Belli etmemeye çalışarak "Tahmin etmiştim. İyi geceler. Yalnız boşanma davasını oğlumuz 2 hafta sonra Avusturya 'ya gittikten sonra açacağım. O güne kadar da o hiç bir şey bilmeyecek. Sonrası özgürsün." diyerek odasına çıktı.

Kemal'i boşandıkları günden sonra hiç görmemişti. Kahvaltı masasına baktı -toplamayacağım- dedi kendi kendine. Dağınık kalsın. Ayağında ki terlikleri fırlatıp attı ayağından. Salona bir göz attı gazeteler etraftaydı. Kül tablaları doluydu. Gülümsedi ve elini sürmedi hiç birine. Ayna'ya baktı çıkmadan önce.. Ne kadar rahat bir ifade vardı yüzünde. Terk edilmişti. Tek başınaydı. Ama istemediği hiç bir şeyi yapmak zorunda değildi.. Paşa'yı sevdi "Hoşçakal canım." diyerek çıktı evden.
Arabasının yanına geldiğinde sileceklere sıkıştırılmış bir not buldu. " Yeniden her şeyim olmaya var mısın? Kemal." Cep telefonunu çıkarttı küçücük bir mesaj yazdı. "Her şeyi olacağım değil, her şeyim olacak birini bekleyeceğim. Gerekirse ömrümün sonuna kadar. Hoşçakal."
 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara