Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Eylül '13

 
Kategori
Öykü
 

Her şey tesadüf ve hiçbir şey tesadüf değildi.

Ben nerede yanlış yapıyorum, diyordum sürekli içimden…

Düşünüyordum yaptıklarımı… Bir de aklımdan geçirip, yapamadıklarımı! Kendi kendine engelsin diyordum kızıyordum… Soğuktu, yürüyordum bir yandan. Cebimdeki telefonumu şarjı bitip, kapandığı için çantama koydum. Her tarafta durakların olduğu toplu taşımanın meydanında tek başımaydım. Saatime baktım, saat çok geç değildi aslında… Neredeydi tüm insanlar? Birkaç araç geldiğini gördüm. Başıboş kendimi izlediğim rüyalarım gibiydi. Bu anı daha önce yaşamış mıydım ben? Yürüdüğüm yolun ıssızlığından olsa gerek bu yalnızlık, böyle bir yerde kendi nefes alış verişlerimin yankısına kalabalık kalıyordum.

İçimi müthiş güçlü bir korku sarsıyordu… Neden korktuğumu ve nerede olduğumu unutmuştum aynı anda… Ayaklarım zihnimden ayrı yürüyordu sanki. Biraz fısıldadım arkamdan iten rüzgâra? ‘ Allah’ım ben nerede yanlış yaptım?’

Durakların birine geldim. Her zaman olduğu gibi oturdum banka… Ama hiçbiri her zaman olduğu gibi göremiyordum. Etrafta her şey sallanıyordu. Elimi göğsüme götürdüm, hissettim. Etraf değil ben sarsılıyordum. Sarsıntı çarpıntıdandı… Temponun sürekli yükseldiğini hissediyordum. Nefes alış verişim değişmişti. Çantamı açtım iyice karıştırdım ama ilacımı bulamıyordum. Ellerim titriyordu, Baktığım her yerde sarsıntı. Korkumun boyutları o sarsıntılarla büyüyordu. Yanı başımda bir adam belirdi. Önceden de burada mıydı? Oflayıp, pufluyordu… Diğer yanımda iki insan daha vardı. Durağın arkasında bir genç elinde bir sigara… Bu insanları kim serpmişti yanı başıma? Hareketsiz gelen ışığa doğru kaydı gözlerim. Ben çarpıntımı dinliyordum. Önümde duran taksi dolmuşa bindim. Arka koltukta, sol kapı yanında oturuyordum. Başımı cama doğru yasladım, gözlerimi kapatmamalıydım bunu biliyordum. Arabanın sarsıntısı, benimkilerle karışmıştı sanki… Dikiz aynasında gördüm kendimi, sararmış cildimi… Kirpiğime bir damla dolandı gözlerimi çevirdim. Yola baktığımda araç kıvrılması gereken köşeden dönmedi. Dilimin ucuna zorla ittim sözcükleri ki; o anda; yanımdaki kadın “Buradan gitmiyordunuz daha önce” dedi. Şoför gür bir sesle “ Yol yapım çalışması var ileriden döneceğim” dedi.

Sustum… Biri benim yerime konuşmuştu.

Yollar yanımdan geçip gidiyordu sanki? Derin bir nefes aldım. Bir miktar durdu çarpıntım. Sonra baktım ki tanımıyorum o yolları ben?

Sözcükler dilimin ucundaydı yine, dudaklarımı araladım. Ön koltukta oturan adam konuştu bu sefer. “Buralar bildiğimiz yollar değil ama yanlış binmedik inşallah…”

Şoför adamın sesini kıstı. Adam şoförün sesini açtı.

“Arka yol burası, Bim’ in önüne çıkacağız Bey amca”

Evime giden ana caddeye çıkacaktı diye düşündüm. Yolları düşünmek kesmişti sarsıntının hızını. Köşe başlarını seyrettim. Dalmıştım köşelerde… Sarsıntı durmuştu.  Yanımdaki kadın inmişti. Ama hala Bim’in önüne gelememiştik. Ne kadar uzun sürmüştü yol. Mavi havuzlu sitenin arkasından geçecek miydi acaba? Tam cümleyi yüksek sese çevirecektim ki… Sağ kapı yanındaki genç çocuk konuştu… Mavi sitelerden geçiyorsunuz değil mi?

Şoför bıkkın yanıtladı. “Evet abicim…” Böyle durumlarda insan tekrar bir şey sormaya çekiniyordu işte. Neyse ki Mavi sitelere gidiyordu o halde nereden gittiği çok önemli değildi. Sabırla varmayı bekliyordum artık sıkılmıştım. Kimseye haber verememiştim geç kalacağımı. Genç çocuk “Köşede” dedi sonunda. Adamla birlikte indiler, sağa sola bakınıyordum Mavi evler neredeydi? Hala tanımıyordum buraları, Issız bir yola girdi. Arabada tek başıma kalmıştım, ürktüm yollardan, arabadan, şoförden… Korkularımın tetiklediği yerden uzaklaşmak için konuşacaktım ki; Şoför gür sesi ile homurdandı. “Hanım abla sen nerede ineceksin” Şaşın ve kekeleyerek “Bahar sitesine yakın…” dedim ki cümlem yarıda kaldı. “Savaş caddesindeki Bahar evleri mi?” Heceleyecek bir “evet” çıktı ağzımdan zar, zor. Şoför aracı durdurarak “Aman hanım abla ne yaptın sen? Bu araç oraya gitmez ki… Aşağıda kaldı orası”    

Ben şaşkınlığımı örtemiyordum üzerime, normal bir şey gibi ama içimdeki derin şaşkınlık eşliğinde kapıyı açtım. “Tamam, ben yürürüm ne yapalım” dedim. Şoför kapıyı açtı “Nasıl yürürsün Hanım abla çevre yolundan… Yürüyecek yer yok orada.”

Çok utanmıştım ama nasıl oluyordu onca tesadüf… Onca benzerlik nasıl oluyordu yani bir açıklaması var mıydı? Bu insanlar nasıl sorular sormuşlardı, ben nasıl bu kadar yanlış anlayabilmiştim? Üzgündüm ve ne yapacağımı bilemiyordum aslında “ Nasıl gidebilirim peki?” dedim.

Şoför kapıyı tutarak “ Bin Hanım abla sen, ben seni geri götüreyim doğru araca binersin! Bulamazsın buradan…” İkna olmamıştı Şoför nasıl yanlış geldiğime… Haklıydı nasıl anlatabilirdim ki? Sessizce bindim, aynı yerime oturdum. Ne çarpıntı ne de dalgınlık kalmıştı. Gözlerim açılmıştı sanki her yeri daha net görmeye başlamıştım. Şoför dikiz aynasından bana baktı. “İyi misiniz? İyiyseniz… Yabancı falan mısınız buraya?”

Çekinerek gözlerimi araçta başka bir yere çevirmeye çalıştım, yanıtlamaya çalışmıştım sorusunu yarım yamalak kelimelerle.

“Yabancı değilim ama buraları bilmiyorum, iyi sayılırım yani sanırım.”

Yani başka ne diyebilirdim ki… Çok garip bir cevaptı bulunduğum durum kadar garipti. Devam ettim cümlelerime kesik, kesik…

“Şey… Baştan anlamalıydım değil mi? Ama tam soracaktım, birine yol çalışması nedeniyle dediniz. Sonra Bim’e çıkacağınızı söylediniz. Ardından Mavi evlerde ineceğimi söyleyecektim ki… “Önünden geçeceğinizi söylediniz. Ne bileyim hepsi bizim orada var. Başka bir yerde aynıları olacağını düşünemedim bir an. Tıpkı yanlış binip, binmediğimi düşünemediğim gibi…” Şoför önce yanıt veremedi. Ortada bir sessizlik oluştu sonra kendini tutamayarak gülmeye başladı. “Hayat sanki dalga geçmiş gibi sizinle… Hiç aklıma gelmezdi.” Gülmekten konuşamıyordu. O koca göbeğini tutta tutta gülüyordu. Bir yandan arabayı kullanmaya çalışıyordu. Ben gülümsedim sadece tabi ki… Şoför yol boyunca ara ara hep aynı cümleler eşliğinde güldü. “ Hay Allah hiç güleceğim yoktu. O kadar derdim var kara kara düşünüyordum, Allah çıkardı karşıma sizi… Çok yaşayın emi siz.” Ardından hep aynı kahkahalar…

 

Hayat benimle dalga mı geçiyordu yani… Allah’ım nerede yanlış yapmıştım ben. Bu söz geçince içimden içinde bulunduğum resmi gördüm. Resimdeki renkler birbirine karışmıştı. Şoför Bahçelievler’e doğru kıvrıldı. Tanıdığım yollardan gidiyorduk. Kahkahaları eşliğinde konuşmaya devam etti.

“ Bir iyilik yapıp, sizi evinize kadar götüreyim bari… Hay Allah, hiç aklıma gelmez ama siz yanlışı şurada yapmışsınız önce yanlış duraktan, yanlış araca binmişsiniz. Siz Bir numaraya binecektiniz. Bu beş numara…?”

Şehir, caddeler, yollar, duraklar birbirine karıştı diyemedim.  Sadece sessizce teşekkür ettim çarpıntı ve sarsıntı eşliğinde…

Ben nerede yanlış yapıyorum? Demiyordum artık içimden…

Arkasını aramadığımız, sorgulamadığımız her şey tesadüftü. Arkasını, ucunu bucağını karıştırıp, sorguladığımız her şey tesadüf değildi.

Yol bitmişti kelimelerimi bulduğum yerde bırakıp, arabadan indim.

Her şey tesadüf ve hiçbir şey tesadüf değildi.

 

  http://www.youtube.com/watch?v=PJGpsL_XYQI 

 
Toplam blog
: 16
: 411
Kayıt tarihi
: 19.07.11
 
 

1981 Aydın doğumluyum. Sağlık sektöründe reprezant olarak çalışmaktayım. Yürüyüş yapmayı ve müzik..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara