Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '10

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Her şeyi yemeyin!...

Her şeyi yemeyin!...
 

Diyet ile alakam yok ama sağlıklı beslenmeye dikkat ederim. Tabii elimden geldiğince. Yoksa günümüz koşullarında sağlıklı beslenmenin ne kadar zor olduğunun farkındayım. Bir düşünün. Eskiden bu kadar hastalık mı vardı? Yoktu tabii. Sebebi ise doğal besleniyorduk. Atalarımız hayvanın iç yağını yemiyor muydu? Şu bir gerçek ki, doğal olan hemen hiçbir şey sağlığa zararlı değil. Zararlı olanlar yapay olanlar.

Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir.

Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk , kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.

Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız.

Genel ilkeler:

Üç beyaz (tuz, şeker ve un) yasaktır ya da çok azaltılmalıdır.

Her yiyecek doğal şekline en yakın olarak tüketilmelidir.

Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz (patlayıncaya kadar değil).

Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır.

Etler:

Yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek.

Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbesttir. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemeli.

İddia edilenin aksine kırmızı et yemek koroner kalp hastalığına neden olmaz.

Etin az yenmesi B12 vitamini, karnitin, koenzim Q10 ve bazı esansiyel amino asit eksikliklerine yol açabilir. Bu eksiklikler başka organlarınız gibi kalbinize de zarar verir.

Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer)

Balık: Ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, balık çiftliği balıkları tercih edilmemeli

Sakatatlar hayvani gıdaların en değerli bölümleridir.

Yasaklanmaları doğru değildir.

Fakat veteriner gözetiminde kesilmiş hayvanların sakatatı yenmelidir.

Yumurta:

En kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli.

Günde 1-4 adet yenilebilir.

Tercih sırasına göre

1. Çiğ (enfeksiyon olmadığından eminseniz! kabuğu sağlam, pis kokmuyor ve suya konduğunda yüzmüyorsa yumurta çok büyük bir olasılıkla temizdir),

2. Rafadan,

3. Lop,

4. Kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli)

Yumurtanın faydaları:

Görmede azlığına yol açan maküler dejenerasyonu azaltır (lutein)

Kolesterolü düşürür(kolin)

Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır (kolin)

Asetilkolini artırır

Yumurta sarısı kalsiyumdan ve karotenoidlerden zengindir

Çinko içeriği yüksektir

Magnezyum içeriği yüksek (migren, fibromiyalji vb

Antioksidan ve antienflamatuvardır.

Omega-3’ten zengindir (Özgür dolaşan tavuklar!)

A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir.

Yeşil yapraklılar, sebzeler:

Daha çok çiğ tüketilmelidir (salata tarzında).

Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (kemik erimesinin önlenmesi!) ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir.

Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmeldir.

Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.

Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Kızartması ise hiç yenilmemelidir.

Turp, havuç ve patlıcan da şeker içeriği yüksek olduğu için aşırı tüketilmemeli.

Sarımsak soğan :

Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri.

Her gün en az iki diş yenilmeli. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin.

Sarımsak haplarının kokusu yoktur fakat doğal şekli kadar faydalı değildir.

Soğan: En az sarımsak kadar değerli.

Meyveler:

Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenmeli.

Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli).

Üzüm (çekirdeği ve kabuğu), çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahip.

Pastörize / homojenize sütler:

Sütün pastörizasyonu bazı hastalık patojen bakterileri ortadan kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikleri) de yok etmektedir.

Homojenize edilmiş sütler (Kutu sütleri) ise çok daha büyük bir sorundur. Çünkü homojenizasyon sırasında süte 2 ton civarında bir basınç uygulanmakta ve süt proteinlerinin moleküler yapısı büyük ölçüde değişmektedir.

Molekül yapısı değişmiş proteinler immün sistemi aşırı uyararak çocuğun ileriki yaşamında Tip I diabet ve mültipl skleroz gibi otoimmün (kendi dokularını tahrip edici) hastalıklara yol açmaktadırlar.

Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.

Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmeli.

Kefirle mayalanmış süt çok yararlı.

Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir.

Güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz.

Şehirdeki en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.

Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.

Süt ya da yoğurt ekşimesin ya da kesilmesin diye içlerine antibiyotikler konulmakta ve süt içindeki probiyotiklerin tümüne yakını kaybolmaktadır.

Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!!!)

Baklagiller:

Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb haftada 2-3 kereden fazla yenmemelidir.

12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli, ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli.

Soya:

Söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir.

Protein sindirimini ve bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır (fitatlar).

Tiroid hormonu sentezini bozar.

Erken ergenlik belirtileri, kısırlık ve adet düzensizliklerine yol açabilir.

Alerjilere neden olabilir.

Çok az yenilmeli, hatta hiç yenilmemelidir. Az miktarda fermante soya ürünleri yenilebilir.

Yağlar:

Yağ kısıtlaması vücut için zararlıdır. Sanılanın aksine yağı az, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha çok acıktırır ve daha çok şişmanlatır!

Margarin: Kimyasal bir ürün olup insan vücudunu yozlaştırır. esinlikle yasak!

Tohumlu sıvı yağlar (ay çiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya vb): Kullanılmamalı ya da çok az kullanılmalı.

Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozuyor. Sıcak presten çıkan bu yağların dokuları yıpratıcı (dejeneratif) özellikleri de var.

Zeytin: Mümkün olduğunca tuzu çıkartılmalı. Sele zeytininin tuzu daha rahat çıkıyor. Daha çok yeşil zeytin tercih edilmeli.

Zeytinyağı: Mükemmel bir yağdır. Halis sızma olanlar tercih edilmeli

Riviera ikinci seçenektir (sıcak baskı).

Fındık yağı: Zeytinyağına çok benzer özelliklere sahip, sıcak baskı bir yağdır; ikinci seçenek kullanılabilir.

Tereyağı: Mükemmel! Mümkünse özgür otlayan hayvanların yağı(köy tereyağı).

Tereyağının piyasada sahtesi çoktur (margarin üzerine giydirilmiş). Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla leke bırakır.

Urfa yağı: Tereyağı gibi yararlı

Kuyruk ve iç yağı: Tereyağı gibi yararlı

Tereyağının yararları:

En iyi A vitamini kaynağıdır.

Yüksek oranda antioksidan (kolesterol, A vit, E vit, selenyum) içerir.

Konjuge linolenik asitten (CLA)zengin olup, antienflamatuvar, antiallerjik ve antikansorejenik etkileri vardır.

İyi bir iyot kaynağıdır.

Diş çürükleri ve osteoporoz riskini azaltır.

Lesitinden zengindir.

Balık yağı:

Hayat iksiri! Büyük ölçüde omega-3 yağ asidi içeriyor.

Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar herkes kullanmalı.

Günde en az 1-2 kapsül (0.5-1 gr). Balıkyağı şişmanlatmaz.

Yaz-kış kullanılabilir.

Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmemesi yapabilir.

Keten tohumu:

Balık yağından sonra ikinci önemli omega-3 kaynağı.

Önce hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonra günde 2-3 tatlı kaşığı yemeklere, yoğurda veya salatalara serpin.

Omega-3 gücü balık yağının onda biri kadardır. Fakat lif oranı yüksektir.

Kızartmalar:

Vücut hücrelerini paslandırdığı için zararlı.

İllaki yenilecekse tereyağı, zeytinyağı, veya fındık yağı ile yapılmalı.

Kızartmaların zararlı etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin.

Çay – Kahve:

Hepsi çok yararlı. Şekersiz içilecek!

5-10 dakika demlendikten sonra hemen içilmeli. Bekledikçe antioksidan değeri azalır.

Makine çayları içilmemeli. Sarkıtma çay tercih edilmemeli

Yeşil çay: Diğer çaylara büyük üstünlüğü yok.

Kahve-nestkahve-kapuçino: Büyük ölçüde yasak; Arada bir içilebilir

Türk kahvesi: Arada bir içilebilir.

Turşu – Sirke:

Turşular: Oldukça yararlı (probiyotik). Tuzunu azaltın (turşu kurarken tuz yerine limon tuzu, askorbik asit ya da sirke kullanın).

Sirke (özellikle halis üzüm sirkesi), nar ekşisi, şalgam suyu ve meyan kökü suyu çok yararlı.

Çikolata:

Haftada bir kere orta boy, sütsüz ve kakao oranı yüksek (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir (şart değil!).

Çikolata kadınlarda adet öncesi dönemde görülen depresyonu azaltır (en iyi magnezyum kaynağı).

Herkese sağlıklı bir yıl dilerim.

2009 / 4 Ocak

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..