- Kategori
- İlişkiler
Her zaman herkes kendince haklı!
İlkbaharın, ilk yazın; insana yaşamı, yaşadığını hissettiren, hafif esintili bir gecesinde, balkonda, ürpermeyle, üşüme arasında ama inatla üstümüze bir hırka falan almadan, rüzgarın tenlerimize değmesine müsaade ederek oturuyoruz. Dostum, bir başka ortak dostumuzla yaşadığı bir tatsızlığı anlatıyor. Hayatta tanıdığım en objektif insanlardan birini dinlediğimi biliyorum. Anlattığı meselenin aslını da biliyorum. Farkediyorum ki, bu objektif adam bile, aksettirirken meseleyi, kendince anlatıyor herşeyi... Gecenin sonunda, ben de, her ne kadar objektif olmaya çalışsam da anlatılanlar karşısında, kafamdaki değerlendirmelerimde, hak veriyorum sanki O’ na. Ama biliyorum, hakkında konuşulan diğer dostumdan dinlesem meseleyi, bu kez O’ nun için benzer şeyler düşüneceğim...
Rüzgar kendince tutturduğu türküsünü, küçük çapta şiddetlendirerek, geceye mırıldanmaya devam ederken; kalkıp; balkonu, konuşulanları, uçup giden sözleri; oldukları yerde, yada gittikleri yere doğru bırakıp; uykunun kollarına atıyorum yorgun bedenimi ve aklımı... Aklımda şu düşünceyle aralıyorum yarı ölüm diyarının kapısını; “Hayatın en zor kısımlarından biri, bütün ihtilaflarda, kimi dinleseniz, anlatanın haklı olması... Herkes, her zaman kendince haklı... Doğamızda mı var, kendimizi her zaman haklı çıkarma çabası...?”
İnsan ilişkilerini yürütmek zor iş. Hayat, çoğu zaman kendimizden geçmek pahasına, çevremizdekileri idare etmekle geçiyor. Çünkü her insan ayrı, her insan farklı... Herkes ayrı bir dünya... ve insan doğası... ve o karmaşık yapının, medeniyet kavramıyla hiç de bağdaşmayan, yırtıcı, bencil, vahşi yanları...
Bireysel çatışmalarda olduğu kadar, toplumsal çatışmalarda da bu böyle. Her taraf kendince kurduğu denklemlere oturtuyor haklılıklarını ve sonuçta kimi dinleseniz; o haklı oluyor... Oysa her zaman, her halükarda; çatışmak yoruyor, yıpratıyor...
Bununla beraber, uzlaşı; haklı - haksız arayışının ötesine geçmeyi, geçebilmeyi; haklı – haksız davasından çok; bundan sonraki ortak hakları, ortak noktaları tespit edip, bu ortak değerlerin üzerine; kimsenin haklılığını ispat etmek için çabalamak zorunda kalmayacağı, hata yapanın yada yapmış olanın hatalarını üstlenmekten çekinmeyeceği, gerekirse özür dilemek gibi bir erdemden kaçılmayacağı, yeni bir ortam gerektiriyor. Ve ancak uzlaşı, ortak bir gelecek kurmayı mümkün kılabiliyor.
Zoru başarabilmek için… Ha gayret!
D. Dara KILINÇ