Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '11

 
Kategori
Eğitim
 

Herkes eğitimci

Herkes eğitimci
 

Bir tıp adamı TV çıksa konuşsa, bir spiker, bir sunucu onun lafına karışıp ukalalık edebilir mi? Onun yanlışını bulabilir mi? Buna cesaret edebilir mi? Bu imkansızdır. Ancak, tıp insanları kendi alanlarında tartışabilirler, en son araştırmaları örnek gösterebilirler. 

Ama eğitim alanı öyle mi? Eğitim alanında en ufak bir olay olmasın her kafadan bir ses çıkar; herkes kendi düşüncesini söylemeye çalışır. Neden ? Çünkü şu veya bu şekilde eğitim hepimizi ilgilendiriyor da ondan. Türkiye’nin 20 milyona yakın öğrencisi ve eğitimle ilgili personeli var. Bu rakam Yunanistan’ın nüfusunun çok üstünde . 

Bu rakama öğretmenleri, öğrenci velilerini de katarsanız: eğitim insanlar için niçin büyük bir mesele anlarsınız. Çünkü eğitim hemen hemen herkesi ilgilendiriyor. Eğitimin çok tarafı var. Adeta herkes taraf. Onun için Milli Eğitim, diyoruz. Tarafsız olmasını; bütün insanlarımızı, yurdun, ulusun genel yararları çerçevesinde yetiştirmesini istiyoruz. Çünkü “bugünün küçükleri, yarının büyükleri…” Çok harcıalem bir laf gibi gözüküyor ama doğru. Bugünün çocuğu hayata 23-24 yıl sonra atılacak . O zamanı kestirip, o zamana göre program yapıp insanları birer uyanık vatandaş, çağdaş dünya vatandaşı olarak yetiştirmemiz gerekir. 

Fakat işin kötü yanı herkes programlara da karışmak istiyor. Efendim, “İlkokuldan itibaren mutlaka Ekonomi dersi koymalıyız…” , “Bütün kademelerde Ahlak dersinin sayısını artırmalıyız…” , “Bütün kademelerde Kültür dersi okutmalıyız…” falan filan … Herkes aklına geleni söylüyor… Bir kısmı da başarılı oluyorlar … Nice dersler, “Bu da önemli… bu da önemli…” diye eklendi programlara . Şimdi çocuklar her dönem en aşağı 10-12 ders almak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu da doğru değil. 

Uzmanlar, bir dönemde çocukların ancak 6 ders alabilirse hakkıyla altından kalkabileceğini söylüyorlar. Çocukları bir sürü dersle sıkıştırmaya hiç gerek yok. 

Aslında eğitimciliğe kalkışanların başında aile önce geliyor. Bazı aileler çocuk doğduğu andan itibaren , öğretmenliğe soyunuyorlar. Sanki büyüğünce Doktor olacakmış gibi gerekli bütün kitapları, donanımları alıyorlar ; özel öğretmenler tutuluyor ; derse, kursa gönderiliyor… Çocuk ne çocukluğunu, ne de gençliğini biliyor : “Hadi çocuğum dershaneye geç kalacaksın…” Çocuk koşturuyor. “Hadi çocuğum derse geç kalacaksın…” Çocuk koşturuyor… Evet, okullar bitiyor... Ama o çocuk artık bir ihtiyardır. Envai türlü Psikolojik sorunlarla yüklüdür. Bir bakıyor ki arkasında artık ne anne var, ne baba var… Fakat boşa geçmiş yıllar var… 

Çünkü bu çocuk ne mahalle arasında futbol oynayabildi… Ne ağaçlara tırmanabildi… Ne araçlarla, gereçlerle uğraşabildi… Ne spor yapabildi, ne de hiçbir sanat dalıyla ilgilenebildi. Çünkü boş zamanları yoktu... Boş zamanlarını değerlendirdi, o zamanda da Kuran Kursuna gitti… 

Bu çocuk yüzmeyi bilmiyor, çünkü ona kimse öğretmedi. Voleybol oynamasını bilmiyor… Gitar çalmasını bilmiyor… Doğru dürüst yabancı dil bilmiyor… Çünkü onları öğreneceği zamanlarda, o kıymetli zamanlarda hep dershanedeydi ve test çözüyordu…. 

Bizim çocuklarımız… O akıllı , güzel çocuklarımız resmen aptallaştırılıyor… 

Dünyada bazı eğitimciler artık resmen çocuklarını devlet okullarına göndermek istemiyorlar… Ve bu okulları çocukların aptallaştırıldığı kurumlar olarak görüyorlar.. Bu okullarda hayatta gereken hiçbir beceri kazandırılmıyor… Üstelik, Okul bittikten altı hafta sonra unutulacak bütün bilgiler ezberletmeye çalışılıyor. 

Okulda ne kadar her şeyi öğretmeye çalışırsanız çalışın, zaten buna imkan yok. Okulda öğretilenler, hayatta öğretilmeyenlerin yanında milyonda bir mertebesinde… Siz bilgi öğretimini nasıl eğitiminizin temeline koyarsınız? Üstelik dünyadaki mevcut bilgiler de hızla değişiyor… 

Yanlış işler bunlar… 

Herkes de biliyor, görüyor da ne yapacaklarını bilemiyorlar. İşin yanlışı , “Eğitim”’in de bir bilim dalı olduğunu unutmamız… Onu Tıpçılara, Hukukçulara teslim etmemiz… Balık baştan kokuyor... Çok yanlış yapılıyor… 

Oysa bu ülkenin kalkınması, gelişmesi, ileri gitmesi isteniyorsa, eğitim adına yapılacak iki önemli şey vardır: 1. Gençlere, insanlara kaliteli bir eğitim vermek. Eğitim sistemini “Nitelik”i ön çıkaracak biçimde yeniden düzenlemek. Ve bunu “Kalite Kontrolü” adına denetlemek, değerlendirmek. 2. Nüfusumuzun yarısı olan kadınları iyi okutmak, iyi yetiştirmek. Bu konuda da son derece başarısızız ve bu yüzden kadınlar iş gücüne katılamıyorlar. Kadınlarımız korkak, güçsüz ve cahil… Erkeklerin kölesi gibi… Kadınların ezilmesi bu yüzden. Bunu utanarak söylüyorum ama ne yazık ki bu böyle… 

Ne yapmalı? Eğitimde kaliteyi artıracaksınız. Eğitimi eğitimcilere bırakacaksınız… Eğitimcilerin niteliğini artıracaksınız. 

Her şey eğitimden geçiyor... Mutlu bir insanlık adına gerçek eğitimi arayalım. Çocuklarımızı, gençlerimizi iyi eğitelim. Başka yolu yok, bunu iyi bilelim… 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..