- Kategori
- Kişisel Gelişim
- Okunma Sayısı
- 936
Herkes kendi sorularına sahiptir

Benin eşimle ve birlikte çalıştığım insanlarla yaşadığım bir sıkıntı bu yazının ana konusu oldu. Soru sormak dediğimde genel olarak merak ettiğimiz, öğrenmek istediğimiz bir konuda karşımızdakine yönelttiğimiz sözleri kastediyorum. Örnek vermek gerekirse bir ders esnasında anlamadığınız bir şey olduğunda soru sorarsınız. Ve sizin dışınızdaki kişilerinde farklı konuları anlamadığını ve o konularda sorular sorduklarını görürsünüz.
İşte bu herkesin kendi sorusuna sahip olması konusu özellikle son dönemde dikkatimi çekmeye başladı. Eğer olaylara yaklaşımınız ya da bakış açınız diğerlerinden farklıysa bilmek istedikleriniz ve buna bağlı olarak ta sorularınızda farklılaşıyor.
Örneğin bir arkadaşımla buluşup yemek yemişiz, havadan sudan konuşmuşuz. Eve geldiğimde eşim “neler konuştunuz?” diyerek ilk sorusuna başlıyor. Daha sonra kendi merak ettiği konuları benim sorup öğrenip öğrenmediğimi bana sorular sorarak öğrenmeye çalışıyor. Ve diyalog şöyle gelişiyor;
“Eşi okulu bırakmış mı?” “Bilmiyorum, sormadım”
“Tatile ne zaman çıkacaklarmış?” “Bilmiyorum, sormadım”
“Çocuklarının bakıcısı izne çıkmış mı?” “Bilmiyorum, sormadım” ...
Daha sonra işyerinde benzeri diyalogları yaşamaya başlıyorsunuz. Patronunuz elinizdeki iş ile ilgili her şeyi sorgulayıp sorgulamadığınızı kendi sorularıyla teyit etmeye çalışıyor. Sizde astlarınıza aynı şeyi yapıyorsunuz. Eğer atlanmış bir soru ve buna bağlı bir cevap var ise hala bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsunuz ya da patronunuz düşünüyor.
Bence ailedeki farklı bakış açısı ve sorular çok iyi bir şey. Farklı rollerin insanları (karı-koca, anne-baba, kadın-erkek) olarak farklı bakış açıları ve soruların olması çok önemli. Zaten bir birliktelik iki farklı hayatın bir arada uyumlu yaşamasıyla mükemmelleşmiyor mu?
Ama iş yerinde eğer astsanız ve patronun bakış açısından olaya yaklaşamıyor iseniz alarm zilleri çalıyor demektir. Sonuç olarak üstünüzün, patronunuzun sizin müşteriniz olduğu gerçeği ile düşünürseniz yaptığınız işin kalitesini de bunun belirleyeceğini anlarsınız. Kar odaklı düşünmeniz, analitik düşünmeniz, sosyal sorumluluklar dahilinde düşünmeniz ve olabildiğince bir şeyleri atlamamanız beklenir sizden.
Projelerin başarısı öncelikle iyi tanımlanmalarından geçer. İyi tanımlanma ise doğru sorularının tamamının sorulması ve bu sorulara gelen yanıtlarla proje yönetim planının (zaman, maliyet, kalite, insan kaynakları, iletişim, satın alma, risk planları) hazırlanması ile mümkündür. Bu sayede gideceğiniz yolu ya da gerçekleştireceğiniz şeyi ne kadar iyi tanımlamışsanız başarıya da o kadar yaklaşmışsınız demektir.
Soru sormak konusunda daha önce yazdığım aşağıdaki yazınında ilginizi çekeceğini düşünüyorum;
Sormayı bilmek, bilmeyi istemek
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Savaş Bey insanlar soruları olduğu kadar cevapları da kontrol etmek istiyorlar. Ah çok muztarip olduğum bir konudan vurdunuz beni....Hislerime tercüman oldunuz.Teşekkürler...
mustafa ceydilek 31.10.2007 19:56- Cevap :
- İstenen ve beklenen cevapları veremediğinizde de sıkıntı büyük oluyor. Onu bende yaşıyorum. Zaten herkes herşeyi kontrol etmek istediği için oluyor bütün bunlar. Hiç kimsenin diğerini yeterince kabul etme hassasiyeti yok maalesef. Yorumunuz için teşekkür ederim, sağlıcakal kalınız 31.10.2007 21:10