Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '11

 
Kategori
Blog
 

Herkes tatile gitse…

Herkes tatile gitse…
 

Görsel: Milliyet


Blog yazarları tartışıyor kategorisine hiç girmedim.

Çünkü içeride insanların hararetli-hararetli tartıştıklarını düşünüyor ve kimsenin sözünü kesmek istemiyorum. Bu yüzden (korkup) hiç girmedim.

Öyle ya, şimdi içeri girsem birisi memleketi kurtarırken henüz kendisini kurtaramamış bir insan olarak ne yüzle dinleyip, ne yüzle konuşacağım… En iyisi kapıdan bakıp gitmek!

İşin doğrusunu söylemem gerekirse (ki gerekiyor) bu kararı tek başıma almadım.

Ben bir-kaç kez girip tartışmak istesem de içimdeki velet; “sana ne milletin tartışmasından moruk, birisi birisine kızıp birisine kül tablası fırlatsa, yok o öyle atılmaz, böyle atılır dersin, başını belaya sokarsın. Gel biz şurada misket oynayıp, topaç çevirelim” dedi.

Vallahi çocuk bu kez haklıydı!

Benim meşhur taksi şoförü bu sabah kiraz ağacının altında gene beni bekliyordu. Aslında altında değildi, kapıdan çıkarken üstünde görmüştüm, ama beni görünce altına indi.

Avcunu uzatıp bana kiraz ikram etti.

- İstemem, onlar kargaların hakkı, ben hak yemem.

- He, biliyorum abi. O yüzden topladım zaten…

- Yüzsüz adam! Bir de blog yazarı olmak istiyorsun!

Başını (mahcup ve naylon bir tavırla) önüne eğdi.

- Zaten olamıyorum abi.

- Üyeliğini mi onaylamıyorlar?

- Yok, ben tırstığım için olamıyorum. Çok dalga geçersiniz benimle. Çünkü de’leri, da’ları, bağlaçları, tümleçleri doğru yerde kullanamıyorum.

- Aaa, bak bu olmaz!

Üstüne basa basa tekrar ettim:

- Hem de kat-tiiii-yen olmaaaz…

- Abi biliyorum da, şöyle bir şey yapsam: Mesela yazının sonuna “her okuyan okuduğundan sorumludur, de’leri, da’ları herkes yerli yerine koysun desem” nasıl olur?

- Olmaz!

- E, chat ağzıyla yazınca oluyor da, benim dediğim neden olmuyor?

Buyur buradan yak!

- Eeee… Şu yüzden olmaz; çünkü herkesin de’leri, da’ları yerli yerine koyacağından emin olamayız. Ya yanlış koyarlarsa?

- Bak bunu düşünmemiştim abi. Tecrübe başka bir şey ya!

- E tabi… Tecrübe çok önemli!

- Abi seni blog başkanı yapsalar ya!

- Sus terbiyesiz… Sen benim eski bir yazımı okuyup laf sokuyorsun aklınca. Hem ben en son 40 yıl önce sınıf başkanlığından emekli oldum. Gençlerin önünü tıkamamak lazım… Sen başkan ol!

- Abi ben bir yazı yazdım. Blog yazarları tartışıyor kategorisinde yayınlamak istedim ama henüz yazar değilim. Benim yerime sen yazsan olur mu? Hani misafir sanatçı ayakları...

- Öyle argo yaklaşımlardan hoşlanmam. Ne o ayak-mayak. Köy kahvesi mi orası? Ciddi bir müessesede yazıyoruz herhalde…

- Ya anlamıyorum abi, başkaları yazınca oluyor da ben yazınca neden olmuyor? Tamam, köy kahvesinde gibi yazan yok belki, ama bar önünde sigara molası geyiği gibi yazanlar da var. Ne o öyle canım, cicim, hobalak, gubalak…

- Sus terbiyesiz! Sen daha de’leri nereye koyacağını bilmiyorsun, sonra sayın yazarları eleştiriyorsun. Hem nereden biliyorsun? Belki gerçekten de bar önünde sigara içerken yazıyorlardır. Bir yazar için vatanın her desimetrekaresi yazı alandır…

- E ne biliyorsunuz, ben de belki köy kahvesinde yazıyorum şekerim. Sen köylü düşmanı mısın?

- Ne o öyle şekerim falan… Nereden geliyor bu samimiyet?

- Ben pozitif bir insanım, istediğim gibi konuşurum! Sen de negatif ayrımcılık yapıyorsun ama cicim…

- Ülen senin cicine de, şekerine de…

 

Dayanamadım artık. Gereğini yaptım.

Taksisine kendisini zor attıktan sonra camı açıp bağırdı:

- Sen şimdi kıçıma tekme vurdun ya, gidip iş göremez raporu alacağım tatlım. Ben akşama kadar kıçımın üstündeyim ve şimdi senin yüzünden oturamıyorum. Mahkemelerde süründüreceğim seni. Abi dedik, halt ettik…

- Ülen senin…

- Kıçımın hukukunu darp ettin!

- Asıl senin kıçın benim pabucumun hukukunu yedi. Yemin etsem başım ağrımaz. Bak şahidim de var.

- O şımarık bacaksıza güveniyorsun değil mi? Ben onu tek başına yakalarım nasıl olsa…

Bu kez tartışmaya kahkahalarla gülen içimdeki velet sinirlendi.

Sapanına en yuvarlak taşı yerleştirip nişan aldı. Taksi cayırtılar çıkararak kaçarken sapanın lastiğini bırakıverdi. Tam isabetti, taş egzozuna girdi.

- Aferin bacaksız, taşı tam gediğine oturttun.

Bacaksız çok sinirlenmişti. Taksicinin verdiği kâğıdı elimden hırsla çekti, okumaya başladı. Okumayı bitirip kâğıdı uzattı:

- Fena yazmamış aslında. Ana fikir güzel.

- Yok yahu? Ciddi misin? Ne demiş?

- Gene veciz yumurtlamış: Herkes tatile gitse blog tertemiz olur demiş.

- Editör yağcısı ne olacak!

- Niye ya? Ne alakası var?

- Ne alakası olacak, editör de milletin gözünün içine bakıyor. Şunlar tatile gitsek de ben de masanın üzerini şezlong olarak kullansam diye. Boşuna mı tartışma açıyor, tatil deyince ne anlarmışız… Gaz veriyor gaaaazzz….

- Sahi ya… Bana bak moruk, bu taksici sivil editör falan olmasın?

- İyi düşündün velet, olur mu olur…

- Yazarlardan da var mıdır ki?

- Şoför mü?

- Yok be, sivil editör…

- Olma mı? Çooook…

Çocuk hınzırca lafı değiştirdi:

- Sen tatil yapmayacak mısın ihtiyar?

- Tatil kötü bir şeydir çocuk. İyi bir şey olsa yapardım tabi ki de…

- Biliyor musun ihtiyar, sana bakınca ciğerci Rüstem’in kedisi geliyor aklıma…

- Ben de sana bakınca ormancı Recep’in karakaçanını hatırlıyorum çocuk… Dayak isteme sabah sabah…

 

İşe gitmek üzere arabaya bindiğimizde motorun homurtusu martı sesi gibi geldi kulağıma.

- Çocuk be! MB tatil köyü kursalar da gitsek, ne güzel olur.

- Oldu! Gözlerim doldu! Orada da başlayın olur mu? Siz plajı da kategorilere ayırırsınız, otelin katlarını da… Olmaz ki, plajda da böyle yatılmaz ki, açık büfede kapalı pidenin ne işi var, öyle mayo mu giyilir, blog kategorisi plajı benden sorulur, bana sormadan denize girmeyin, denize öyle mi girilir, böyle mi kulaç atılır, cankurtaran neden kimseyi kurtarmıyor, dubaya kimler çıksın, iskelede kim otursun, editör neden denize girmiyor…

- Hayallerimin içine ediyorsun çocuk sus…

- İyi öyleyse. Bir yazı yazıp editörleri gaza getirmeyi dene. Bakarsın kurarlar…

- Hımmm…

 

Bir dahaki yazıya bunu hazırlayalım… MB Tatil Köyü…

Kulağıma kelebek kanadının sesi kadar güzel geliyor. Bir daha söyleyeyim:

MB Tatil Köyü…

Ne dersiniz? Şiyir gibi değil mi?

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..