- Kategori
- Kişisel Gelişim
Herşeye rağmen iyi niyetli olalım

Toplumda yaşayan fertler olarak hepimizin birbirinden farklı yönleri, sözleri ve davranışları mevcuttur. Eğer kategorize etmek gerekirse; iyi niyetliler ve kötü niyetliler diye ayırıma tabi tutabiliriz.
Sevgi, saygı, hoşgörü, tahammül ve taltif-takdir kavramlarının tükenmekte olduğu toplumda; kin, nefret, kıskançlık, suçlama, iftira, hakaret gibi istenmeyen bir takım davranışlar, kendini iyiden iyiye hissettirmektedir. Bunu gerek aile ortamında, gerek iş ortamında ve gerekse sosyal hayatın her anında rastlamak mümkün.
İnsanlar birbirini incitiyor, kişiliklerini beğenmeyebiliyor, başkalarının yapmasını istemediği bir takım söz ve eylemleri, gönül rahatlığıyla başkalarına yapabiliyor
Birisine iyi gelen bir şey, başka birine kötü gelebiliyor.
Birisinin beğendiği bir şeyi, başka biri beğenmeyebiliyor.
Birisinin sevindiği bir şeye, başka biri üzülebiliyor.
Belki normal karşılanabilir. Herkes, herkesi memnun edemez ve memnun etmek zorunda değildir. İş, rencide edici, kırıcı, kişilik haklarına saldırı, hakaret eder bir duruma ulaştığında, işte o zaman; gerek fert ve gerekse toplum için büyük sıkıntılar oluşturmaktadır. Bu da insana acı veriyor, kahır, kaygı ve kedere sevk ediyor.
Bilerek veya bilmeyerek yapılan birçok hareket ve söylenen birçok söz; kimi zaman olumlu karşılanarak takdir edilmekte, kimi zaman olumsuz karşılanarak üzüntü ve kedere sebep olmaktadır.
Kardeş, komşu, arkadaş hiç fark etmez, gerek sevinçlerde, gerek üzüntülerde ölçüyü iyi ayarlamalıyız. Oysa çevremizde ölçüyü kaçıran o kadar çok kendini bilmez ve kendini uyanık gören akıl ve izandan noksanlar var ki…
İşte bunu çok iyi açıklayan bir kıssadan hisseyle pekiştirelim.
“Bir yolcu atı ile birlikte yolculuk yaparken, su içebileceği, elini yüzünü yıkayabileceği ve bir müddet oturup dinlenebileceği bir subaşına gelir.
Atını bağlayacağı, terden ıslanan elbiselerini kurutabileceği bir askılık yer arar, fakat bulmaz. Kendi kendine; "Burası, niçin bir yolcunu ihtiyaçları için hazırlanmamış, acaba?" diye düşünür.
Hemen yakında ki bir ağaçtan ucu çatallı bir dal keser, diğer ucunu sivrilterek onu bir kazık haline getirir ve subaşında uygun bir yere çakar.
"Gelen geçen yolcular buraya hayvanlarını bağlasınlar" der ve biraz dinlendikten sonra oradan ayrılır.
Aradan bir müddet zaman geçer. Aynı subaşına bu sefer bir başka yolcu gelir. Su içmek için suyun kaynağına yönelmişken, bir evvelki yolcunun çaktığı kazığı görmez. Ayağı kazığa takılır ve düşer.
Yere düşünce canı yanan adam;
"Bu kazığı da buraya kim çakmış? Ben düştüm ama başkaları da düşebilir" diye düşünerek kazığı oradan söker ve uzak bir yere atar.”
Yapılan her iş ve eylemde, duygu, düşünce ve bakış açısı çok büyük bir önem arz etmektedir.
Yapılan işin, ne amaçla yapıldığını iyi düşünmek ve kavramak gerekir.
Unutmayalım. Her işte muhakkak iyi bir taraf bulabiliriz.
Yeter ki iyi niyet olsun, yeter ki iyi niyet taşıyalım.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com