Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Heves sizden, kalas bizden*

Heves sizden, kalas bizden*
 

Toza allerjim var benim. Ev akarı, klimadan yayılan tozlar falan beni perişan eder. Ama bir toz var ki yıllardır bana yaptığı tüm eziyete rağmen ona katlanmaktan kendimi alamam.

Sahne tozu.

Eskiler doğru söyler. Sahne tozu yutan gerçekten de iflah olmaz bir daha. Ve sahne tozu yutan herkesin bolca sahne anısı vardır. Ben en çok çocuk oyunu anılarını severim. Bende bolca mevcuttur o anılardan. Çocuk oyunu oynayan herkeste bulunur çünkü çocukların size ne süprizler hazırladığını asla tahmin edemezsiniz. Bir kere çocuk denilen yaratık yetişkinlere göre çok katılımcıdır. Bir oyun oynanıyorsa içinde olmak ister. Ya da en azından coşup taşıp duygularını ifade etmek ister. Koşar bağırır, sahneye çıkar... Hayal edemeyeceğiniz yöntemler bulur sahnede oynanan oyuna katılmak için.

90'ların ortasında ben tiyatro sevdama teslim olmuş o zaman İzmir'de hayli ses getiren bir tiyatro grubuyla çalışıyorum. Her özel tiyatro gibi, maddi sıkıntıları aşmak için sık sık çocuk oyunları oynuyoruz. İzmir Fuarı zamanı Çevre Bakanlığı adına bir oyun oynamaya başladık. Ağaçların Dansı. Uzaylılar dünyanın yörüngesine girer. Dünya pis gürültülü. İçlerinden birini durumu düzeltmesi için dünyaya yollarlar. Dünyaya gelen uzaylı kız Zozo bir kaç uzaylı numarası yapar, insanlara çevreyi korumak için neler yapmaları gerektiğini öğretir. Kötü adamlar tarafından kaçırılır. Sonra iyi adamlar tarafından kurtarılır, kötü adamlar derslerini alır minvalinde akıp yuvarlanan şarkılı danslı bir oyun.

Oyunun ana karekterini 40 yaşını biraz aşmış tiyatro patronu oynuyor. Palyaço kılığında, ayağında kocaman palyaço ayakkabıları sahnenin önünde anlatıyor. "Dişlerimizi fırçalayalım, çöpleri yere atmayalım falan feşmekan..." Çocuklardan biri seslendi bir gün "palyaço amcaaaa". Duymadı bizim palyaço, kaptırmış anlatıyor. Tekrar bağırdı çocuk "palyaço amcaaaaa..." cevap hala yok. Sahnedeki herkes bir şeyler olacağını sezdi, tetikte bekliyor. Çocuk yerinden kalktı, koşarak sahnenin önüne geldi. Bizim palyaço patronun koca ayakkabılarına boyu ancak yetiyor. Ne yapsın gariban başladı ayakkabılara şap şap vurmaya. Bir yandan da bağırıyor "yaaa baksana palyaçoooo"

Aralarında benim de bulunduğum ekip koptuk, toparlayamıyoruz. Görüntü komik. Çünkü herkes ağaç kostümleri içinde donmuş ağaç rolü yapmakta. Birden donmuş ağaçlar, kıvranan ağaçlara dönüverdi. Gerisini siz hayal edin. Biz kendimizi toparlayıp diğer sahneye geçtik ama o günün süprizleri bununla bitmedi tabii. Zozo'yu kaçırdıkları sahnede uzay gemisinin kaptanı çocuklara seleniyor. "Eğer Zozo'nun nerede olduğunu biliyorsanııız..." bize yardımcı olun diyecek. Çocuklarda Zozo'nun bulunmasına yardım edecek. Kaptan anonsunu bitirmeden çocuklardan biri tamamladı onun yerine "900 900 bilmem kaçı arayalım mıı??"

O noktadan sonra kimse kendini toplayamadı zaten. Çocuklar kahkahadan yıkılarak seyircilerin arasından Zozo'yu bulup onunla beraber sahneye çıktılar. Final dansı yaklaşık 50 çocukla beraber biz altımıza kaçırmamak için kıvranırken yarım yamalak yapıldı. İçeri nasıl kaçtık hatırlamıyorum bile. Çocuklar oyun bittikten sonra inmediler sahneden. Müzik devam etti onlar da dans ettiler.

Ertesi yıl bir farklılık yapalım dedik. Çocuklar için bir sokak oyunu hazırladık. Yine çocuklara soruyoruz onlar yardım ediyor falan. Konu Prometeus'un Olympos'tan ateşi kaçırması. Ben de onu dağa zincirleyen hain tanrıça. Prometeus'u bir güzel zincirledim dağ yerine geçen merdivene. O da güya sayıklıyor. "Suu suu". Oynadığımız yer bir köy kahvesi. İkiletmedi çocuklar Prometeus'us isteğini. Biri bir sürahi kapıp geldi hemen. Bir güzel içirdi bizim Prometeus'a suyu. Biz oyunu bitiremeden zincirlerini çözüverdi çocuklar Prometeus'un. Yarım kalmasına bu kadar sevindiğim bir başka oyun olmamıştır herhalde.

Şimdi Prometeus'u oynayan arkadaşım İzmir'de harika çocuk oyunları sergileyen bir tiyatro grubu kurdu. Artık sahneye çıkmasam da onları takip etmek bana neredeyse aynı zevki veriyor. Tiyatro çocuklar için yapılınca insana bir başka tat veriyor.

* Yazının başlığı 60'lı yıllarda tiyatro dergisine verilmiş bir ilandan alınmıştır. İlanın sahibini tahmin edin bakalım: Keresteci Muharrem:))

http://www.tarlafaresi.com/index.htm

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..