- Kategori
- Kültür - Sanat
Heviye faili suskunluklar

Bencil bir kederim ben.
Hasbî bir ruhun düşüncelerini hatmedip
Gözlerimin manasına hira'yı resmediyorum
Örümceklerin tebliğine ram olup
Sonra kirpiklerimi sıvazlıyorum mezar taşlarının akıbetiyle
Gece siyah sütüyle emziriyorken gücenikliğimi
Nedense hançere dönüşüyor bakışlarımın elası
Ayaklarım tökezliyor
Anıların lekelerini parçalıyorken mevsimler
Ay ışığı merhamet dökmezken saçlarıma
Bir stran boşalt hevi ellerimin çukurlarına
Çekinme
Köşe başında üşüyen çiçekçi kadının ayaklarıyım
Sesinde tarazlanan hasret
Bakışlarında karanlığı soluyorum
İçimdeki soğuk suları kaynatıyorum toy zılgıtlarımla
Bu yüzden azat etmiyorum 7 yaşımı kimliğimden
Bu yüzden sesimi rüzgâra veriyorum
Al senin olsun toprak
Ağzımdan düşürdüm ağıtlar
Dağıt tüm sokak karıncalarına
Nasılsa ölenle gömülmüyor hiçbir anı toprağa
O yüzden kimse ağlamasın boş beşiklerinin başında
Hâlâ parmağımı emiyorum annemin ninnisiyle
Ve hâlâ saçlarımı tarıyorum
Babamın gümüş tarağıyla
Gör artık gözlerimin kenarındaki göletleri
Aksın nehirlerin kapalı havzalarına
Çünkü hakkım var dizlerimi kırmaya
Soğuk mezar taşına
Zira taşları kuşlayacağım babamın lastiksiz sapanıyla
Kimse bilmesin kopardığımı alnımı
Babamın çatlamış dudaklarından
Kimse görmesin kuş sesleri biriktirdiğimi avuçlarımda
Dayanamam
Biraz daha sabır istiyorum ey hevi
Biraz daha ağıt bırak yüreğime
Ama ateşsiz bırakma anadilimi
Karanlık tırnaklarımı kemiriyor
Anladım ki harfleri bu yüzden kurşuna diziyorum
Kaldır kaşlarını
Ve bir leylak gönder gökyüzünden
Çünkü siyah çekiyor gözüm
Zincire vuruluyor uykularımın kâbusları
Sırlı camlarda yankıyım
Bir dağ başıyım güneşi oyalayan kirpikleriyle
Alın alfabeyi dilimin avlusundan
Çünkü babama açılıyor dokunduğum her bir harf
Zaman ısırdı kalbimi Hevî
Hani şu kuyruksuz akrep ibresi
Söz ile ses arasında kıvranışım bundandır…
Hazal Karadağ