Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Hiç bisikletim olmadı meselâ

Hiç bisikletim olmadı meselâ
 

Akıp giden zamanda kardeşim ve ben


Uçurtmam oldu mu benim? Sanıyorum oldu. Evet evet anımsadım kesinlikle oldu. Hem de babam kendi elleriyle yapmıştı. İlkokulun kaçıncı sınıfındaydım bilemiyorum. Bilmem şimdi ne deniyor da bizim o zamanlar "Elişi kâğıdı" dediğimiz renk renk kâğıtlar vardı. O kâğıtlarla yapmıştı. Oturduğumuz evin biraz uzağında aktar vardı. O çıta da satardı. Şimdi çıta satan yer var mı? O aktardan çıta da almıştık. Başka? Yapışkan ve sicim. Hepsi bu. Biraz sonra "çıtalı uçurtmam" hazırdı bile. 

Uçurtma uçuracak açık alan çoktu o zaman. Ben ipi tutmuştum. Babam da taaaaa uzaklara gidip uçurtmayı hafiften başının üzerinde tutmuştu ki kolay uçsun. Ardıma koşa koşa havalandırmıştım uçurtmamı. Yükseldi yükseldi yükseldi miniminnacık kalakaldı gökyüzünde. 

Yakartop oynardık mahalle arkadaşlarıyla. Akasya ağaçlarının mis gibi kokan gölgelerinde. Yaz akşamları saklambaç oynardık. Kovalamaca, misket, çelik-çomak, beş taş. Birdir bir, bir çiviyi toprağa saplaya saplaya oynadığımız yılan oyunu... 

Bisikletim oldu mu? Bakın onu kesinle doğru anımsanıyorum: Olmadı. Çünkü, hâlâ bisiklete binmesini bilmem. Özenmemiştim. Bugün hâlâ hiç bir şeye özenmediğim gibi. 

Nelerim oldu nelerim olmadı şimdi bunları mı düşüneceğim? Tabi ki hayır! Çünkü hiç bir şey umurumda değil. Hiç bir şeyim olmadığında gazeteden şeytan uçurtması yapardım balkonumuzdan uçururdum. 

Çalışmaya başladığımda on beş yaşındaydım öyle değil mi? Zaten babam da o yıl ölmüştü. Tattıdığım ilk acı oydu. Yani bürodan eve gelene kadar ağlamamak için kendimi zor tuttuğum anlardı o anlar. Ne bileyim belki de saçma olan "Erkekler ağlamaz" sözü daha o yaşlarda çalınmıştı kulağıma. Ama, ben yine de vapurun kuytu bir yerinde ağlamıştım babam için. O sıra kar yağıyordu, hava buz gibiydi. Gökyüzüne baktım uçurtmamı gördüm. Taaaa gökyüzünde. Babam yanıbaşımda sigarasını içip gazetesini okuyordu. 

Kimlerim oldu? Şimdi bunları mı düşüneceğim? 

Bize hiç gelmeyecekmiş gibi gözüken yıllar hemencecik geliverdi. Babamın ölüm yaşını geçtim. Yani, şimdi babamdan daha yaşlıyım. Alın size izafiyet teorisi'nden bir bölüm! Babam ışık hızıyla yolculuk da etmedi. Ama, zaman onun için durdu. Benden genç kaldı! 

Bazen "Babam" diyorum da bana bunu diyecek kimse de kalmayacak arkamda. Hiç evlenmedim ki. Bir çocuğun elinden tuttum mu baba şevkatiyle? Ona bir uçurtma yapabildim mi? Sabaha kadar başında bekleyebildim mi minicik bir bedenin başında? Boynuma sarılan cennet kokulu bir bebeği kucakladım mı? 

Nelerim oldu hayatta ve nelerim olmadı? Ne olmasını ben istedim olanların, ne de olmayanlar için "olmasın" dedim. Çünkü, olanları kaybetmekten korktum ve kaybettim de. Olmayanları istemedim çünkü sonu hep hüsranla bitecekti biliyordum. 

Çıtalı uçurtmam olmuştu bir ağaca takıldı bir daha hiç uçurtmam olmadı. Şeytan uçurtmam balkonda yırtıldı gitti. Bisikleti hayal bile etmedim. Bir minicik kedim vardı. Onu da komşumuz olan öğretmen bey alıp götürmüştü biryerlere. Bir ay sonra o öğretmen bey de ayrılmıştı bu dünyadan. Çünkü çocuk yüreğimle ve ağlaya ağlaya beddua etmiştim o öğretmene kedimi attı diye. Bilmem o beddualarım mı tutmuştu? 

Yol yakın artık yol çok yakın. Bir zamanlar hiç ulaşamayacağımı sandığım menzile giden yol ne kadar da uzundu? Ama, şimdi yolun sonu gözüküyor. Babam uçurtma yapmış bekliyor beni. Bütün oyunlarıma, bütün sevdiklerime veda zamanı. Bütün oyunlarıma, bütün sevdiklerime kavuşma zamanı. 

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..