Hiç haz etmem yazarlarımızı sınıflara ayırmaktan.

Bir dönem Milliyet Blogun ilk elliye giren yazarları ile tanıştık!
Hemen ardından ikinci elliye giren yazarlarıyla.
Ve sonrasında top 50 sıralaması..
İlginç olan, bu yarışmaları düzenleyen sözde jüri başkanlarının hazırladığı listedeki konumlarıydı!
Yani kendin pişir kendin ye olayı!!
Hiç mütevazi davranmayarak ilk üç gibi, çok iddialı dar bir alan arasında yer ayırmışlardı kendilerine.
Hani en azından alfabetik bir sıralama yapsalardı, hiç kimse darılmayacak gücenmeyecekti!

Oysa onlara göre ennn olanlar, başkasına göre ennn olmayabilirdi pekala!!

Ve en nihayet marka blogcular konulu bir yazı okuduk..

Rozet takılanlar arasında adını göremeyenlerin adeta kendilerinden kuşku duyduğu!!

Hem, listelerinde kimi isimlere yer vermek yada vermemek kriterlerinin ölçüsü neydi?


Ayrıca bu ve benzer konuları yazanlar; bu patformda hiç kimseden farkları olmamasına rağmen, böyle bir yetkiyi nasıl görürler kendilerinde?

Amaç, liste de yer alan yazarlarımızın sayısı oranında teşekkür yorumlarıyla yetinmek olabilir mi acaba?

Peki bu durumda, es geçilen bir profesyonel yazarımız karşısına çıkıp kükrerse ne yapacaklardı?

Şeyy, aslında gönlümden geçenlerrrrr…..!

Sizi nasıl oldu da unuttummm....!

Princin taşını sonradan ayıklamamak adına, en iyisi böylesi hassas konulara hiç kalkışmamak gerekir diye düşünüyorum!!!

Aksi halde, tüh ya liste dışı kaldık diye hayal kırıklığına uğrayanlarımı ararsınız?

Yada keşke bende bir iki kavga çıkarsaydım da meşhur olsaydım diye dövünenlerimi ararsınız?

Hem her şey bir yana, yazarlarımıza bir takım ünvanlar vermek yetkisine soyunmak oldukça iddialı bir davranıştır!

Yoksa sizler editör müsünüz?

Tarafınızdan elenen yazarlarımızın heveslerini kırmaya ne hakkınız var?


Pardon yani!!!