- Kategori
- Deneme
Hiç olmazsa!..

Nevzat Çağlar
Kendime bakıyorum kendi gözümle, yaşadıklarıma, yaşadıklarımıza, yaşamak zorunda bırakıldıklarımıza ve kimsenin sorumlu olmadığı can acılarımıza bakıyorum bir bir huzurlu, sakin ve dingin yaşamaya devam eden kendimle çelişkiye düşüyorum. Yaklaşıp bir aynaya gözüme baktığımda ise koca bir fotoğraf görüyorum başımın etrafında, tüm yaşananlar iç içe, yan yana biri diyor ben öndeyim diğeri diyor ben, ben se içinden çıkamıyorum gördüklerimin düşünüyorum düşünüyorum fakat ne kimseyi suçlayabiliyor ne de tamamen aklayabiliyorum.
Ancak sadece üzülerek hiç bir yere varamayacağımızı biliyorum. Acıları hafifletebilmek, dertleri savuşturabilmek, huzura ve sükûnete ulaşabilmek için tek ve doğru yolun gördüğümüz yüzlere gülümseme tohumları ekebilmek, gül(ebil)mek, güldürebilmek olduğunu düşünüyorum. Doğrudur kahkaha atabilmemize ne yüreğimiz ne de yaşadıklarımız izin vermiyor. Olsun yaşam bizim ve her yönüyle kabulümüzdür, kahkaha atamasak bile hiç olmazsa gülümseyebiliriz.
ARACI
1960'lı yılların Türkiye'sinde Anadolu'nun bir İlçesinde kimseye zararı dokunmayan bir deli yaşıyormuş. İşi gücü olmayan bu deli, aç kalmamak için; ondan bundan para istermiş. Delinin sık sık para istemesinden bıkan biri, bir gün gırgır geçmiş:
-Git kardeşim işine, Tanrı versin, ben vermiyorum.
Deli aklı bu, hemen inanıp sormuş:
-Tanrı’dan nasıl isteyeceğim?
Gırgır geçen şahıs, deliyi başından savmak için demiş ki:
-Tanrı'ya mektup yaz!
Deli hemen bir mektup yazmış:
"Yüce Tanrı makamına; Yüce Tanrı’m, benim param yok, bana acele 100 lira gönder!..”
Deli yazdığı mektubu postaneye götürmüş. Zarfın üzerindeki "Yüce Tanrı makamına" yazısını gören görevli memur itiraz etmiş:
-Olmaz kardeşim, bu dediğini yapamam!
Deli, "Olur!" diye diretince postanede kavga çıkmış. Olay ilçe kaymakamına iletilmiş. Kaymakam durumu anlamış. Deliyi makamına çağırtarak, ilçe memurlarının maaş bordrosundan kestirerek topladığı 50 lirayı deliye vermiş ve demiş ki:
-Bak, sen mektup yazdın ve Tanrı da sana 50 lira gönderdi.
Çok sevinen deli, aldığı parayla bir müddet idare etmiş. Deli, parayı bitirince bir mektup daha yazmış:
"Yüce Tanrı makamına; Yüce Tanrı'm, benim param yok, bana acele 100 lira gönder, ama kaymakamı aracı koyma, çünkü yarısını kesiyor!”
Bu fıkra değerli yazarımız Şahin Özşahin beyefendinin "Altan Erbulak Üstada Nasıl Telgraf Çektim" başlıklı öyküsünden geldi aklıma, kendisine saygılarımla teşekkür ediyor Altan Erbulak ustaya rahmet diliyorum.
Ve üç şey istiyorum ve diliyorum hayattan hepimiz için;
- Birincisi sağlık, önce akıl sonra beden sağlığı yalnız değil cümle alem için,
- İkincisi bunu paylaşabilecek sevenler ve sevilenlerin bulunması hepimiz için,
- Sonra ve üçüncü olarak ulu bir ağaç gölgesine sığınabileceğimiz, yani ailelerimiz, büyüğüyle küçüğüyle beraber ve beraberinde huzurumuzu, güven duygumuzu tazeleyerek artırabilecek sevdiklerimiz, dostlarımız mutlaka bizimle ve sağlıklı olabilmeli!..