Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Temmuz '13

 
Kategori
Deneme
 

Yavuz Selim'in kin ve nefreti

Yavuz Selim'in kin ve nefreti
 

Ol çeşmeden,Gavur,Rum su içsin,Kürd içmesin diye yazan padişah


Yetki: Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak selahiyet, mezuniyet. Peki nedir bu yetkiler; 

Yönetim yetkisi, Sorumluluk yetkisi, Denetim yetkisi, Görev yetkisi.

Her nekadar, bazıları kendilerini sınırsız yetkili zannetseler de esasen tüm yetkiler sınırlıdır.Bu yetkilerden herhangi birinde aksama, ihmal, keyfi tutum ve davranış var ise, toplumun bir kısmı bundan etkilenir. Özellikle bu yetkileri kullananların yüreklerinde insana/insanlara karşı nefret, garaz ve kin besleniyor ise bundan tüm toplum ülke ile birlikte etkilenir.

Peki yetkiler neden kötüye kullanılır:

Öncelikle Allah korkusundan mahrum  olmak, Merhamet ve vicdan yokluğu, Menfaat ve çıkar duygularının öne çıkması, Kalbin nefret, kin ve garazla dolması yetkilerin kötüye kullanılmasına yeterlidir.Yetkilinin iki dudağı arasından çıkan tek söz kişiyi/kişileri yıkar, kırar, tahrip eder.Yetkillerin kötüye kullanılması zulme, haksızlığa, yoksulluğa neden olur.

Çıkarsa Allah korkusu yürekten,

Tükenirse  vicdan ve merhamet,

Kalbe girdiyse kin, garaz ve nefret,

Kişinin tüm vücudunu sarmışsa gaflet,

Artık biter sultanlık, padişahlık,

Kattiyen makam olmaz delalet....

Böyle olanlar birine/birilerine karşı öç alma isteği ile yetkilerini kullanırken irinli, nefretli, garazlı, kinli hareket ederler. Bu hareketleriyle de insanların kalbini  kırarlar, yaralarlar, tahrip ederler, kişiyi/kişileri tamiri imkansız bir çok zararlarla başbaşa bırakırlar. Milyonlarca kalp kırılıp, tahrip olduğu gibi milyonlarca sağlam ve muhkem yaşam da çekilmez bir hal alır. 

Yunus Emre ne güzel söylemiş.

” Adımız miskindir, Düşmanımız kindir”

Bir toplumun fertleri ellerindeki iğne ucu kadar yetkilerini hep kötüye kullanıyor ise o toplum ilerleyemez, ileriye gitmeyi hak edemez. Kin ve nefretin tohumları çabuk büyür, her taraf dikenli dal budak olur. Bağ ve bahçenin tümü zarar görür, gelişme engellenir,verim düşer. Dallar kırılır, çiçekler solar, yapraklar sararır. Bağ ve bahçe kurur.

Bakın bir çeşme tahrip oldu diye neler olmuş. Ama günümüzde binlerce çeşme tahrip oluyor hiç kimse ses çıkarmıyor yada çıkaramıyor.

Yavuz Sultan Selim Ridaniye seferine giderken hayrat olarak Muş’ta yaptırdığı çeşmeyi dönüşte harap vaziyette bulmuş;

Bunun üzerine de aşağıdaki mısraları kendisi kaleme aldırarak çeşmenin üzerine yazdırmıştır.

Kürde fırsat verme Ya Rab/Dehre Sultan olmasın/Ayağını çarık sıksın/Başanı bit yesin,

Karnı bile doymasın/Vur sopayı al haracı/Asla iflah olmasın/Ol  bu çeşmeden Gavur içsin/

Rum içsin/Kürde nasip olmasın/Vasiyetim oldur kim/Kürd bin kere yalvarsın/İnanma, kanma/

Yakana bit/kapına Kürd dadandırma....

Yavuz Selim Efendi  siz unutun o devri,

Haberiniz varmı? Gelin görün şimdiki devri,

Bu devirde devletin temelleri,

İnsanların yürekleri tahrip ediliyor.

Tahrip edilen çeşme bu devirde tahrip edilenlerin yanında miskalde zerre kalır. Yavuz Selim Efendi  gelde şimdi Türkler tarafından  yapılan tahribatları gör de bakalım hangi kasideleri yazarsın.

Bir Çeşmenin tahrip edilmesi nedeniyle neler yazılmış, neler. Yavuz Selim Efendi, dilediğiniz beddualar makamda kabul gördü. Nakış oldu, kalplerde, silinmiyor, sökülmüyor. yüreklerden.

Sizden sonra  Allah korkusundan yoksun, menfaat ve çıkar düşkünleri, merhametsiz ve vicdansız güçler nice temelleri tahrip etti, nice yetkileri kötüye kullandı.  

Benim anam, babam Kürd değildi. Onların tohumu olarak bende Kürd değilim. Evet Doğuda doğmuşum, civan yaşıma kadar doğuda büyümüşüm sonra Akdeniz kıyılarına varmışım,

Gavur ve Rum olmadığıma göre Türk’üm.

Bir Türk olarak Yavuz Selim Efendi sizin çeşmeye yazdırdığınız kinli, irinli, Rum ve Gavur’a bile değiştirmediğiniz Kürd beddualı dizelerinizi şiddetle kınıyorum.

Hayatta olsaydınız sizden davacı olurdum. Göçtüğünüze göre şikayetim ve davam mahşere kalsın. Ben bir Yavuz Selim Efendi olamadım lakin bir biçare oldum. Benimde şöyle bir bedduam var.

Ya Rab,

Yüreğinde gizli, irinli nefretli, kinli garazlı, ayırımcı düşünceler taşıyan / Binlerce kalbi kırıp tahrip eden / Sağlam hayatların yıkılmasına neden olan / Hiç bir Türk’e makam, mevki ve yetki, nasip ve ihsan etme / Yüreğine kurtlu yaralar yerleşsin / Sağlığını içten çökertsin / Bedenini kurtlar yesin, İçindeki kini, nefreti bitirsin / Vücudu göz,göz yaralar sarsın / Tıp dünyası çaresiz kalsın,

Yetkilerini kötü emeller uğruna kullananlara, derman deva, çare, bulunmasın.  

İşte böyle Yavuz Selim Efendi. Benim beddualarım bunlar, kabul görürmü bilmem.Sizin beddualarınız kabul oldu.Tüm fırsatlar Türklere verildi. Türkler de yetkilerini, kirli menfaatler uğruna feda ettiler/ ediyorlar. Milyonlarca kalbi kırıp tahrip ediyorlar. Sizin yaptırdığınız ve tahrip olan çeşme hiç bir kalb kadar ve bu Ülkenin temelleri kadar kıymetli değildir.

Bir çeşmenin tahrip edilmesi üzerine yazdıklarınızın hangi hedefe varacağınıamacını ve maksatını siz dahi bilemediniz. Ne çare ki kalbe girdiyse kin, garaz ve nefret, artık ne Sultanlık, ne Padişahlık ne de Makam olmaz  delalet. Bunları bilseydiniz o mısraları yazmazdınız.

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN                 

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara