- Kategori
- Deneme
Hiçlik meselesi

sen sen ol, uçmaktan hiç vazgeçme...
Derin mevzuular bunlar. Konuş konuş bitmez. Dünya tarihinde insanların en çok konuştuğu ve en çok korktuğu konudur-konulardır bu. Ne mi? E Ölüm işte, hepimizin başında. Ten rengimiz ne olursa olsun, dilimiz ve dinimiz ne olursa olsun, bu yaşamın kucağına doğmamız, ölmemiz için yeterli. Her canlı malum, ölümü tadacak, bildiğimizin tekrarı bu…
Peki, insanoğlu ölüm gerçeği ile doğuyor olmasına rağmen, nasıl bir psikoloji ile donatılmış ki, hayattan hiç kopmayacakmış gibi sımsıkı sarılıyor sahip olduklarına ve bu geçici diye adlandırdığımız dünyaya. Fanilik bizim göbek adımız gibi. Hepimiz fani olarak doğuyoruz ve sonra Ayşe-Fatma ya da Hasan-Hüseyin oluyoruz.
Ortak bir sorunla doğuyoruz, tek gerçeğimiz ve tek bildiğimiz öncelikli olarak bu. Doğduk madem, öleceğiz. Doğmak-doğmamak elimizde mi peki? Hayır, ona biz karar vermiyoruz-veremiyoruz. Annemiz, babamız mı veriyor, orası da şüpheli çünkü anne ve babalar çocuk yapmaya karar veriyorlar fakat hangi çocuğu size vereceğine karar veren, yine başka büyük bir güç var. Adına ne derseniz deyin ama var. Tabi ki sizin genlerinizi taşıyor, kaşı gözü tabi ki size benziyor ve hatta bazı huyları sizinkilerle aynı ama o siz değilsiniz. Siz o değilsiniz. Bir parçanız olan, başka bir canlı…
Sizden kopup gelen et, kan, tüy, tırnak parçası. Hepimiz gibi eli, ayağı, kaşı, gözü, ağzı, burnu var. Bütün insanlar birbirinin aynı iken, nasıl oluyor da birbirimizden bu kadar farklı oluyoruz-olabiliyoruz. .../...