Hollywood-G.saray Benzerliği

75 yapımı ünlü "Guguk Kuşu" filmi, Jack Nicholson tarafından canlandırılan McMurphy adlı karakterin cezaevinden alınıp, akıl hastanesine kaldırılmasıyla başlar. Özgürlüğün olmadığı hapis ortamındansa, deliler arasında kalıp daha özgür ve eğlenceli günler geçirme fikriyle hareket eden McMurphy bir şekilde isteğine ulaşır.

 

Camianın çocuğu sıfatıyla ayrıldığı Galatasaray'dan, Atletico Madrid'e transfer olan ve bir süreliğine de olsa La Liga'nın üst düzey oyuncuları arasına adını yazdıran Arda Turan'ın öyküsü bir anlamda McMurphy ile benzeşmektedir. Yaşamının son 4-5 yılında adı pek çok saha dışı olayın yanı sıra adli vakalara bile karışıp hapse girmesi gündeme gelen Arda Turan, kariyerinin bitti gözüyle bakılan bir döneminde sergilediği Galatasaray sevdalısı tavırlarla eski kulübüne tekrar kabul edildi. "Filmde benzetilen akıl hastanesiyle Galatasaray'ı aynı kefeye mi koyuyorsun" diyen olabilir. Evet Galatasaray bir akıl hastanesi olmadığı gibi aynı zamanda çok büyük bir kulüp ve önemli bir marka. Fakat sezonun başlamasına 2 gün kalan şu günlerde kadrosuna baktığımızda epeyce sorunlu bir takım olduğu da gözlerden kaçmıyor.

 

 

Eğer transfer mevsimi kapandığı gün durumunda bir değişiklik olmazsa Babel, Diagne, Belhanda, Feghouli gibi 4 disiplinsiz, her an her şeyi yapabilecek oyuncular barındırıyor kadrosunda sarı-kırmızılı ekip. Son şansını kullandığının farkında olmasına rağmen işler istediği gibi gitmez ve henüz buzları eritemediği taraftar nezdinde tepkiler almaya başlarsa, Arda Turan da bu 4 isim gibi birisine dönüşebilir pekala. Transferi gündemde olan ve kağıt üstünde iyi bir hamle gibi görünen Naingolan'ın ise sabıka dosyası kabarık. Gelir mi bilinmez ancak gelirse kulübü karıştırmaya aday bir isim daha olacağı aşikar. Her ne kadar Fatih Terim sonrası uslanmışa benzese de Donk'un geçmişinde gariplikler yok değil. Normalde sessiz birisi olan ancak Mariano sonrası ilk 11 planları suya düşen Linnes'ten bu kez çatlak sesler duyarsak şaşırmamak gerekiyor. Yeni gelen Omar ve Etobo için henüz karakter analizi yapmak çok kolay değil belki ama kariyerlerinde toplam sadece 1 kırmızı kart olması yüreklere su serpiyor. Kart görme ve penaltı yapma potansiyeli yüksek Marcao-Saracchi ikilisi takımdayken ekstra bir saha içi bomba oyuncu kaldıramazlardı zaten. Ayrıca sakatlık sorunları geçen yıl had safhaya çıkan Falcao, Emre Akbaba, Luyindama ve yıl sonuna kadar kullanamayacağı Muslera gibi isimler de cabası. Her soruna rağmen sağlam bir Muslera olsaydı bile farklı bir Galatasaray izleyebilirdik hiç kuşkusuz. Muhtemelen geçen sezon sonu gibi yokluğu yine hissedilecektir.

 

 

 

 

 

"Fatih Terim adam eder" sloganının ortaya çıkmasına sebebiyet veren, Sergen-Melo-Donk gibi disiplinsiz oyuncuları motive etmesine alışkınız hocanın lakin ortada adam olmamaya niyetli bir oyuncu grubu varken işi daha zor olacaktır. 40 hafta sürecek sıkıştırılmış lig maratonu arasına girecek UEFA ön elemeleri, grupları, Türkiye Kupası, Uluslar Ligi derken bir yandan salgınla mücadele edilen futbol ikliminde bu kadar çok problemli bir oyuncu topluluğundan başarı çıkar mı soru işareti. Çıkmaz gibi dursa da bunu başarabilecek tek Türk antrenörün varlığı umutsuzluğu bir nebze törpülüyor. Başlangıcı benzese de sonu kaotik ve hüzünlü biten Guguk Kuşu filmini bir de Godfather bakış açısıyla yorumlamak gerek. Yıllarca yurt dışında yaşadıktan sonra dönen oğluyla barışan ve birlikte zirveye yürüyen Carleone ailesi gibi olabilir Terim-Turan birlikteliği. Yoğun tartışmalara rağmen Arda'yı yeniden kulübe kazandıran Fatih Terim, belki de kendisinden sonraki Galatasaray'ı Arda Turan ile kurguluyor kafasında. Huzur ortamı sağlanır, akıllar futbola verilirse kalite anlamında rakiplerinden üstün olduğu bir gerçek olan sarı-kırmızılıların başarılı olması da mucize değil bu bağlamda.

 

 

 

 

https://jeneriklikpaslar.blogspot.com/2020/09/biraz-guguk-kusu-biraz-godfather-tad.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BağlantıYorumlar

 

Bağlantı