Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Hopa davası

Hopa davası
 

31 Mayıs'ta ne olduğunu hatırlamak gerek önce sanırım. Seçime 13 gün kala olan olayları ve Cumhuriyet'in ertesi gün attığı manşeti: "Terör Estiriyor."

Başbakan, Hopa'da miting yapmaya karar vermişti, Hopalılar ise sularını istiyorlardı. Demokratik haklarını kullandılar, protesto ettiler yapılacak HES'leri. Ülkenin nasıl bir ortamda olduğunu biliyorlardı, ama seslerini duyarlar olur ya, belki bir kulak verecekleri tutar... Olmadı tabii ki, protesto gösterisini Başbakan gelirken yaptıkları için polis sert bir biçimde saldırdı onlara, Metin Lokumcu hayatını kaybetti.

Bu olayların ardından, Metin Lokumcu'nun ölümü, Ruşen Çakır tarafından Erdoğan'a, "ama öldü" şeklinde hatırlatıldığında, Erdoğan "ben bilmem" dedi. Hopa halkını "eşkıya" ilan etti.

Sonra Hopa'daki polis şiddetini protesto etti birileri. AKP İl Binasının önünde, bu kez onlar polis şiddetine maruz kaldılar. Polis ÖDP il binasını bastı, 79 kişi gözaltına alındı. 5'i tutuklandı. Ardından, Ankara'da evler basılmaya başlandı. 15 kişi tutuklandı.

Bugüne gelene kadar saç kestirmek dahil suç teşkil eden eylemler arasına girdi biliyorsunuz. Suç tanımı gitgide genişlemeye, geçmişe dönülmeye başlandı. Örneğin, sol ideolojiyi savunmak tekrar suç haline gelmekte. Türkiye eski kabuslarına, daha beter bir biçimde koşar adım yaklaşıyor.

Bu davadaki iddiaları da bir bir aktarmak gerekiyor, delilleri saymak gerekiyor. Olmayan örgütlere üye oldukları iddia edildi bu insanların. Üstelik Hopa'da gözaltına alınanlar Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinden yargılanmıyorken, bu insanların halen TMK ile yargılanması başka bir hukuksuzluk olarak dikkat çekti.

Üzerinde, Marx, Lenin, Che, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan bulunan tüm kitaplar-posterler suç delili olarak sayıldılar. İddianamenin büyük bir bölümü bu kitaplardan oluştu. Diğer deliller ise şunlar:

-150 cm uzunluğunda 2 cm kalınlığında sopa

-Puşi

-4 adet 60 cm kalınlığında sopa

-Üzerinde TTB yazan şemsiye

-Sopasız flama

(Buraya kadar kaynak: Cumhuriyet Gazetesi Haberleri)

Türkiye'de iktidar polis şiddetinin varlığını reddediyor, görmezden geliyor. Polis zaten belli bir grubun temsilcisi konumunda, egemen güçlerin lehine çalışıyor, protestolara, demokratik eylemlere büyük bir sertlikle müdahele ediyor. Karşılığında uyarı dahil hiçbir yaptırıma uğramadıkları için rahat hareket ediyorlar.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in yıllar öncesinde dondurulup, bugün tekrar ortaya çıktığına dair derin şüpheler var.

Ülkede demokrasi evlere şenlik bir şekilde işleyip gidiyor, daha doğrusu işlemiyor. Gazeteciler tutuklu, basılmamış kitaplar toplatılıyor. Protesto'nun her türlüsü suç. İnsanlar suçlarını bilmeden, aylarca yıllarca hapislerde çürütülüyor. Bunları sık sık tekrar etmekten insanların dillerinde tüy bitti, kimsecikler duymuyor.

Bugün Hopa Davası, yarın Oda tv davası, öbür gün Ergenekon davaları, Balyoz davaları... HSYK'nın iktidarın güdümünde yaptığı atamalar... Hukuksuzluk artık açıkça yapılıyor, kılıfına uydurulmaya bile çalışılmıyor. Biz de ortada bir veto-geri gönderme komedisi seyredip duruyoruz. İlk kez bir milletvekili hakkında "hükümeti eleştiren sözler söylemek" suçlamasıyla fezleke düzenleniyor.

Bugün Hopa davası gerçekleşti. Kendisini merkez medya olarak konumlayan gazetelerin sayfalarına bakıyorum, yandaş medyaya değil. Hürriyet, Milliyet, Vatan hiçbirinin manşet haberlerinde yok, Habertürk işin kolayını bulmuş tüm manşetlerine şike iddianamesiyle ilgili gelişmeleri koymuş. Hemen hemen hepsinde, Abdullah Gül ve İsrailli Bakan arasındaki durum haberler arasında yerini bulmuş, Ahmet Davutoğlu'nun Suriye'ye artık günlük hale gelen olağan "çok sert" çıkışları da manşetler arasında. Beri yanda HSYK'nın, Kılıçdaroğlu'na verdiği cevaplar... İşte böyle, kısacası haberlerde şike davası olmasa, bizden iyisi yok. Lider ülke Türkiye.

Yine yapay kahramanlıklara kurban gidiyor gerçek gündemin, yazık sana.

(Bu yazı yazıldıktan sonra, henüz yayına çıkmadan önce, Hopa Davası'nda yargılanan herkes tahliye edildi. Doğru olan da buydu, fakat yukarıda saydığım hukuk kılıfı geçirilmiş garabetlerin hiçbirisi geçerliliğini yitirmiyor bunlar olunca. O insanların hayatından 6 ay gitti. Ayrıca belirtmem gereken başka bir şey var, tahliyeler gerçekleşince haber değeri de arttı ve tabii ki merkez basın da bu haberi görmek zorunda kaldı. En başından beri, gün boyunca gelişmeleri güncelleyerek paylaşan, haberleştiren Cumhuriyet'i buradan tebrik etmek gerekiyor.)

 
Toplam blog
: 142
: 1092
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim. Seyahat benim için bir tutku, her fırsatta bir yerlere ka..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara