Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Hoşnutlar, hoşnutsuzlar

Hoşnutlar, hoşnutsuzlar
 

google alıntı


Hoşnutların demokratik sahte tavırları bürokratik kesimleri de kirleterek uygulanan kapitalist demokratik piyasa ekonomisi kimlik ve nüfuz kullanımı ile yağma ekonomisine dönüşür.

Hoşnutların bürokratlarla menfaat paylaşımı, aralarındaki büyük gelir  farklılıklarına karşı gösterdiği yüksek hoşgörü de bir vakıadır. Burada ; kamu bürokratları, görevlerini  kötüye kullanarak hoşnutlar lehine yasal düzenlemeler yaptırırlar.

Hatta bürokratların bazı şeyleri görmezlikten bile gelmeleri çok şeyin ifadesidir. Bu durum hoşnutların kendi kısımları içinde büyük gelir farklılıklarına karşı gösterdiği yüksek derecedeki hoşgörüyü de göstermektedir.

Bu menfaat paylaşımı içindeki hoşnutların ideallerine çoğu kez toplumun gözü, kulağı ve dili olan halka, yol göstererek yönlendiren, demokratik güçlerin en etkilisi olarak adlandırılan basın ve yayının da aracı olduğu görülür.

Halkın denetim elemanı sayılan demokratik güçler hoşnutların istismar kaynağı olarak sağır ve dilsiz olurlar. Genellikle hoşnutların sermayesi ile kurulan bu kesim, toplumdaki siyasi-politik-ekonomik ve çevre kirlenmelerine karşı devamlı kör, dilsiz ve sağır kalarak halkı bilinçlendirmezler. Hoşnutların bu arındırma silahları toplumu adeta uyuşturur ve haksızlık karşısında susan birer dilsiz şeytan haline getirirler. 

Aksi taktirde, hoşnutlar arasında yüksek hoşgörü çatışmaya dönüşse hepsinin ağzının yanacağını çok iyi hesaplamaktadırlar. Bu da onların sonunu hazırlayacağından ihtiyatlı bir hoşgörüyü, büyük gelir farklılıkları da olsa hazmetmeye mecbur olduklarını göstermektedir.

Bu hoşgörü, her derecedeki hoşnut kesimin kendi sosyal ve ekonomik statülerin daralmaması için katlanılan bir bedel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum ise toplumun hoşnut kesiminin devamlı bir şekilde kendi aralarında nedenli hemfikir olduklarını ortaya koyar.

Siyasi iktidarların seçim zamanında hoşnutsuzların durumunu iyileştirmeyi vaad ederken, hükümet olduklarında hoşnutların çıkarlarına uygun tedbirler alması diğer kesim için hiçbir şey yapmaması kabul gören bir davranış olmaktadır.

Bunun için hoşnut olmayan kesimin hoşnut hale gelebilmesinin  çaresi, hoşnutları kollayan iktidarı değiştirmekten başka bir seçeneğin olmadığı kesinlikle anlaşılmaktadır. Seçmenler bugün sürekli iktidara getirdikleri partilerin dertlerine çare olarak sundukları  politikaların deva vermediğini geç de olsa anlamışlardır. Artık hasta derdine çareyi aynı ilacı yazan doktorda değil, farklı bir reçetesi olan doktoru (Siyasi partiyi )denemekte aramaktadır.

Vatandaşla kucaklaşmayan yani barışık olmayan bir idari yapı; halka nasıl hak, hukuk, adalet ve şefkatle muamele eder?  Bugün devletin halkla davalı-davacı olduğunu istatistik rakamları mahkemeler tarafından açıklansa devletin halkla barışık olmadığı ortaya çıkacaktır.

Devlet  halkla olan ilişkilerini bu istatistik rakamlarına bakarak  gözden geçirmelidir. Halkın iradasini  keyfi tutum ve davranışlarla kullanan bir devlet ne kadar şeffaf ve demokrat olabilir? Devletin düzenlemeleri  halkın dürüst olan yüzde doksanına göre değil, diger yüzde onuna göre yapılır. Bunun yanında devlet çalıştırdığı memur ve işçisiyle çatışma halindedir.

Ehliyete ve Liyakata dayanmayan seçicilik devleti adaletsiz ve keyfi kılmaktadır. Hak, hukuk, adalet, bilgi ve başarıya yani rekabete dayanmayan keyfi bir  kamu yönetimi kendi halkının gözünde güvensiz ve adaletsiz olarak sergilenmektedir. Bilenle bilmeyen aynı terazide tartıldığından tembellik, boş vermişlik ve bunun gibi çeşitli toplumsal hastalıklar meydana gelmektedir.

Böyle toplumda yaşayanların çoğunluğu mutlu olmayıp ancak küçük bir azınlık memnun kalmaktadır. Hoşnutların yönetimi olan iktidarların, kaybolan meşruluğunu tesis edebilmek amacıyla katılım konusunda parasal müeyyideler bile getirdiği görülür. Diğer yandan vatandaşın güvensizliği verdiği verginin yerli yerinde harcandığına güveni olmadığından vergisini ödemede bile çekimser kaldığı gözlenir. Üstelik devletin hoşnut kesimden alması gereken vergiyi  tahsil etmekte gösterdiği başarısızlık  ve isteksizlik bu çekimserliği güçlendirir.

Serbest düşünemeyen, sorgulamayan insanlara "kuzu gibi nerede istersen orada güt","Halkın üstüne ölü toprağı atılmış, uyuşturulmuş","Bunlarla bir yere gidilmez, bunlardan ne köy olur ne kasaba" gibi deyimleri kullanırlar. Sonuç olarak bütün iktidarlar yetkilerini hoşnutların lehine, hoşnut olmayanların aleyhine kullandıkları bir gerçektir. Milletvekili veya parti lideri bu güne kadar gerçekte halkın ve yörenin gözü, kulağı ve konuşan bir dili değil sadece kendi menfaatlerinin vekili veya lideri olduğu görülmüştür.

Türkiye de esas sorgulanması gereken konu; İktidarların neden hep hoşnutları kolladıkları, hoşnut olmayanlara  karşı hep sessiz ve isteksiz kaldıkları, neden her konuda tutarlı, istikrarlı ve kararlı olmadığıdır..  

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara