- Kategori
- İlişkiler
Hoyratça kullandığımız kalbimiz

Kalbimi Kırdım
Kalp öyle bir değer ki;
Sadece hayat kaynağı olan, küçücük bir uzuv değil bedendeki;
O, dünyaları taşır.
Aşkları, Dertleri,
Arkadaşlıkları,
Dostlukları,
Acı tatlı tüm anıları saklar küçücük bünyesinde.
Yeri gelir hepsiyle ayrı, ayrı zaman geçirir, ruh haline göre vurur tik taklarını.
Heyecana ayrı,
Acıya ayrı,
Sevince ayrı.
Sevgiye ve aşka apayrı hareketlenir. Onların hal ve hareketlerini inceler, irdeler konusuna göre bir köşesinde saklar yeri gelir, hatıra düşünce anılar; çıkarır onları gün ışığına ruh haline göre kimi zaman sevinçle coşar ve coşturur, kimi zaman hasreti içini burkturur gözlerle ağlar adeta.
Bütün vücudu o tepkiyi yaşamaya zorlar.
En çok sevgiyi depolar. Çünkü! Geçen ömürde en çok ihtiyaç duyulan sık kullanılan bir duygudur sevgi. Her konuda kullanırız. Doğa da, arkadaşlıklarda ve dostluklarda. Doğru tercihler yapıldığında; sevgiyi onunla bütünleştiririz.
Acı tatlı hatıraları, Yetmez; birde dost sırlarını da saklarız o minicik makineye; hiç düşünmeyiz alır mı almaz mı yorulur mu, yorulmaz mı? Diye. Ne kadar dost ve arkadaş varsa muhakkak ki bir o kadar da anıları vardır anlattıkları elbette.
Başka bir sevgi vardır ki işte yüreğimizi en çok kullanan, beraberinde aşkı da getiren duygusu fazla hasreti fazla, sevinci ve kederi fazla, özlemi fazla, fazla olan bir duygu. Bu duygu ki; her geçen zaman içerisinde bir hamur misali kabararak yoğunlaşıp sonunda aşka dönüşür Büyür; o da nice duyguları taşır kendi içinde daha, daha büyür. Hiç düşünmeden sokuştururuz onları kalbimize. Her şeyi unutur sadece aşka odaklandırırız ve ne hikmetse; hayal ettiklerimizi de katarız içine
Vay anam vay, ne kalpmiş be!
Beynimize gönderdiği bir damla hayat kanıyla düşünce duygularımıza yön vererek onları da alır bünyesine, hiç? Yeter artık demez mi ki insana? O demez de, bu duyguları yaşatanların üzüntü ve kederin verdiği acı yorar durdurur canım kalbi.
Aşk demişken; söylemek gerek; Onun için de hoyratça kullanırız kalbimizi. Aşkla ilgili ne varsa, acı tatlı hepsini bir tıkıştırırız. İşte en büyük hatayı orada yaparız kendimize ve kalbimize. Oysa onları da ayırmak gerekir; tıpkı gardırop gibi.
Nasıl giysilerimizi cinsine göre yerleştiriyorsak; aşkın da acısını bir tarafa tatlısını bir tarafa koymak mümkün değil ama, önce en azından düşüncelerimizi mantığa uygun olarak düzenleyerek beynimize yerleştirebiliriz. Böylece ilgi duyduğumuz kişinin bize verdiği değeri ölçmüş oluruz. Eğer; sevgisi ağır basıyorsa ona bir kat daha duygu besleyebilir daha çok aşık olabiliriz. Acı ve menfaatleri daha fazlaysa, yolları ayırmanın zamanı gelmiş demektir. Hem de öylesine atarız ki içimiz den; bir çırpıda kalbimizi boşaltabilir, verdiği bir tutam sözde sevgisini de yüzüne çarparak göndeririz onu. Çünkü bu acı dolu duyguların fazla oluşu aşkımızın harcandığı düşüncesi doğurup, ona karşı nefreti çoğaltarak bizim ve bu ayrılıktan acı çekmeden kurtulmanıza vesile olacak, hatta “ Ben buna mı aşık olmuşum? ‘’ ‘’ yazıklar olsun’’ dedirtecek kadar size güç verecektir.
İşte bu hareket kalbi daha da gençleştirecek, içimizde hiç kırıntı bırakmadığı gibi, boşalan yeri doldurmak adına rahatlıkla gerçek bir aşk a yelken açabiliriz de.
Kalbimizi nasıl Hoyrat’ça kullandığımıza dair küçük bir örnek:
Yüzünü bile görmediğim ama arada bir sanal ortamda dertleştiğim değerli bir kardeşim; gayet samimi olduğu hatta dost gözüyle baktığı, erkek arkadaşına evli olduğunu bile, bile aşık olması ve dahası, karşılıkta bulması! Bu kalbi nasıl zorladığının göstergesi değil mi? Aslında sonu başından belli olan ama kendi beklentileri doğrultusunda diğer ucunda muhtemel bir mutluluk tablosunun çizilip çizilmeyeceği belli olmayan; belli olsa da beraberinde başka kalpleri de parçalayıp hüsrana uğratacak bir aşk öyküsü değil mi?
Sevgi kutsaldır onu kirletmeyin.
Seviyorum diyerek aldatmayın.
Sığmaz asla bir kalbe iki sevgi,
Bencilce duygulara alet etmeyin.
İnsan vücudunun yaşamsal kaynağı kan; kalpte toplanır temizlenir temiz olarak vücudumuza pompalanır; o halde, aslında tek parça olan kalbi iki bölüm olarak düşünürsek yarısının temiz diğer yarısının da kirli olduğunu görürüz. Sevginin kutsal olduğunu söyledik dörtlükte, dolayısıyla temiz duyguların eseridir ve en temiz hislerle beslenir ve yüreğimizin en temiz yerinde olması çok doğaldır. Diğer yarısına bir sevgi daha koymaya çalışılırsa kirli bir başlangıç olur onun adı sevgi olmaz olsa, olsa aç gözlülük olur, arsızlık olur, bencillik olur, karşınızdakine haksızlık olur. Sözün özü sevgiye yapılan en büyük haksızlık olur.
Pembe bulutlarda görülmek istenen aşk her zaman mutluluk getirmez. Bu çocuk’ça ve sadece görmek istediklerimizi gördüğümüz bencil bir duygudan öteye gitmez
Bunu; değerli kardeşime derdine bir tavsiye amaçlı yazdığım şiirimle anlatmaya çalıştım; umarım işe yaramıştır
BİR DOSTUMA DOSTÇA TAVSİYE
Pembe bulutları sıyırıp arkasına bakarsan eğer,
Kara bulutlar yok ise; o sevgiyi yaşamaya değer.
Aralanır diye bekleme sakın, bil ki yanılırsın,
Yağmur ve ardından tufan; hüsrana kapılırsın.
Ardında masmavi gökyüzünü göreceksin,
Ilık rüzgarını yüzünde hissedeceksin.
Saçların okşanırcasına dalgalanırken,
Gerçek sevgiyle dolduğunu hissedeceksin.
Aşk; hiçbir zaman, etmesin gözünü kör,
Daha güzel aşklardan çok uzaklaşırsın.
Kalbini çalan belki egoist belki de nankör,
Sezemez kapılırsan eğer, inan harcanırsın.
Hedefinde mutluluk varsa seveceksin.
Yoksa boşa niye kalbini zorlayacaksın.
Bir gönül’e iki sevgi sığmaz bilmez misin?
Sığdıran yalan söyler sen; sevdiğinle kalırsın.
Yol yakınken dön, yaran gittikçe büyümeden,
Kapat bu sayfayı gönül defterin kirlenmeden.
Sevgini layık olanla paylaş henüz nefret etmeden,
Kazanan sen olacaksın inan; hem de pişman olmadan.
Haddimi aştıysam özrümü kabul et,
Seni düşünmekten başka yok bir niyet.
Bu sevgi değil sevgiye yapılan bir ihanet,
Sonra; sevene de sevgiye de okumayasın lanet
10.02, 2008 / PAZAR 22:10
Sizlerle; haddim olmayarak kendi mantığıma uygun olan, kendimce düşüncelerimi paylaştım. Ben bu tezin faydalı olduğunun inancındayım. Yorgun, kırgın, kızgın, ezgin kalplerin yaşanmaması ve yaşatılmaması dileğiyle hoşça kalın, sevgiyle kalın.
Birol Yiğit