Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Hukuk devleti

Yıllardır tartışılan bir konu. Son günlerde daha çok tartışılır oldu. Yeni içerikler kazandırılmaya başlandı.

Kuşkusuz, devlet olabilmenin en önemli ilkesi hukuk kurallarıdır. Bu yeterli mi? Hangi hukuk diye soru sormamız gerekmektedir. Çağdaş hukuk denildiğinde, çağdaşlık sözcüğünün anlamını açmak gerekiyor. Bireyi özgürleştiren, hakkını ve hukukunu koruyan bir yönetim anlayışı.söz konusu olmalıdır.

Bugün, her devletin anayasası, ceza kanunu, ticaret kanunu ve benzer kanunları bulunmaktadır. Hukuk kurallarının uygulandığını söylediğimiz bu devletleri, çağdaş olarak nitelendirebilmek mümkün olabilir mi? Uygulanan hukukun, çağdaş normları taşıyıp taşımadığına, örtüşüp örtüşmediğine bakılması gerekmektedir.

Toplumun genel kültür yapısı, var olan değerler sistemi çok önemlidir. Türkiye, birçok ülkeden önce kadına seçme ve seçilme hakkını sağlayan hukuk kurallarını kabul etmiştir. Bugün, bu kuralların toplumumuzda etkin olduğunu söyleyebilir miyiz? Kadının toplum içindeki yerini tartışıldığı platformlarda, nelerin dile getirildiği, tartışıldığı ortadadır. 80 yıl önce yapılan hukuki düzenlemenin geldiği aşama bu mu olmalıdır?

Vurgulamak istediğim husus, sadece hukuk kurallarıyla toplumların çağdaşlaşamayacağıdır. Çağdaşlaşmak, çağdaş değerlerin ön gördüğü yaşam biçimini benimsemekle gerçekleşebilir. Yazılarımda da belirttiğim gibi toplumumuz da, giderek yoğunlaşan bir cemaat kültürü yaklaşımı desteklenmektedir. Bazı aydınlar, bu gelişmeleri çoğulcu demokrasinin gereği olarak değerlendiriyorlar. Sormak gerekir, cemaat kültüründe bireyin özgürlükleri tartışılabilinir mi?

Çoğulcu demokrasi kavramı içinde tartışılan kültür farklılıklarımızın, ayrışma yönünde gelişmeler gösterdikçe, kuşkucu davranışlarım artmaya başlıyor. Kültür farklılıklarını, yaşamın en önemli öğesi olarak sunulmasının, demokrasinin vazgeçilmez temel unsuru olarak yansıtılmasının, sosyolojik bir değeri var mı?

Kültürel farklılıkları, tarihten gelen geleneksel değerlerdir. Çağdaş değerlerin ön gördüğü normlar, yaşamımızı şekillendirdikçe, bu değerlerin etkinliklerinin azalacağını hepimiz bilmekteyiz. Geleneksel değerlerin çoğu doğma değerlerdir; bilimsel yönleri bulunmamaktadır. Çağlar önce yaşanan olayların, bu güne gelen uzantılarıdır. Biat kültürünün sebep olduğu kavgaları ve savaşları bu güne taşımanın ne anlamı olabilir. İnsanlığın, o çağın tutucu değerlerinden arındırılması gerekmez mi?

Tutucu değerlerin, yeni açılımlar diyerek topluma sunulmaya kalkışılması, farklılıklar yaratacağından korkmaya başladım. Bu değerlerin, topluluklar tarafından benimsendiğini söyleyerek baş tacı yapılmasının arkasında ki düşünceyi anlamak mümkün değildir. Bu günün insanı, çağın değerleriyle yaşamasını bilmelidir.

Ülkemizin mozaik yapısından söz ediyoruz. Hukuk kuralları, bu mozaiğin parçalanmaması için yeterli yapışkanlığı sağlayabilecek mi? Bu tartışılmalıdır. Benim bilgi dağarcığım, yeterli olamayacağını söylüyor..

Çağdaş kültür yaklaşımı, biat kültürüne dayanan doğma değerleri, bireyin özel yaşamına indirger. Devletin resmi organizasyonu içinde örgütlenmelerine gereksinme duyulmaz. Toplum da var olan değerler sistemlerine, eşit uzaklıklarda durulur. Onların etkinliklerini, çağdaş hukuk kuralları içinde değerlendirir ve denetler.

6 Ocak 2008 tarihli gazetelerde, “Kafkas Dernekler Federasyonu, Cumhurbaşkanını ziyaret ederek, Çerkezce yayın talebinde bulundular “ haberi vardı Okuyunca duraksadım. Muharrem günü nedeniyle, Manisa’nın Turgutlu İlçesinde yapılan bir törendeki giysilerin fotoğrafları gazetelerde yayınlandı.Yarın başkaları da çıkıp, başka taleplerde bulunurlar diye düşünmeye başladım. Çağlar önce var olan değerlerin, yaşam biçimini belirleyen değerler olarak ortaya çıkmayacağını kim söyleyebilir? .

İbadet yerleri, eğlence yerleri farklı, mezarlıkları ayrı, toplumsal bölünmüşlüğün ortaya çıkmayacağını kim söyleyebilir? Topluluklar kendi normlarını göre yaşamaya başladıklarında, hukuk kuralları birleştirici görevini yapabilecek mi? Kontrol edilemeyen bir toplumun, hangi kargaşalara sürüklenebileceği iyi düşünülmelidir.

Denilecek ki, korkulardan dolayı çoğulcu demokrasiden ödün mü verelim? Önerilen değerler, çağdaş demokrasinin ön gördüğü değerler mi? Yüzlerce yıl önce yaşanmış, tutucu değerlerin topluluklara hakim olma savı. Birey, kendi içinde bu değerlerle yaşayabilir. Toplulukların genel yaşam biçimi olarak kabul edilmesi yanlıştır. Farklı Toplulukların insanları, çağdaş Türk Devletinin değerleriyle özdeşleşerek yıllardır yaşamaktadır.

O değerler nedeniyle ülkemiz, aynı coğrafyada bulunan devletlerden kat be kat önde bulunmaktadır. Bireyin özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünü ön gören çağdaş değerler, yaşam biçimlerimizi belirlemelidir. Ne olunursa olunsun, nereden gelinirse gelinsin; yaşanan coğrafyada, yaşanan yurtta, çağdaş insan olmanın bilinci ortak değer olmalıdır.

12.02.2009

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..