- Kategori
- Gündelik Yaşam
Hukuk olmayınca...
Hukuk gidince her şey alıp başını gidiyor. Hani denir ya “Adalet Mülkün Temelidir” diye. İşte aynen öyle. Her şeyin temeli yok olunca hayat daha acımasız ve daha zalimane bir hale geliyor. En son yaşanan Özgecan cinayeti ve hemen her gün yaşanan ve asla duyamadığımız daha nice Özgecan benzeri canlarımız alınıyor. Bu nasıl bir psikoloji ki önce tecavüze yelteniyor. Olmayınca Kafasına demir parçası iler vurarak bayıltıyor ve tecavüz ediyor. Sinirlince de boğazından bıçaklıyor. DNA örneği kalabilir diye düşünüyor herhalde ki kızın ellerini keserek yok etmeye kalkıyor. Bununla da yetinmiyor. Ortada delil kalmasın diye cesedi yakarak bir kenara bırakıyor ve sakince evine gidiyor. Bu olay bir psikologun açıklayabileceğinin çok ötesinde bir histeriye sahip olduğu açıktır.
Özellikle son 10 yılda kadına ve kızlarımıza yönelik şiddet olayları ciddi anlamda artış gösterdi. Artış oranının %600 olduğu kayıtlarda ifade ediliyor. Bu artışın nedenleri üzerinde ise kimse durmuyor. Bu ilkede her 4 saatte bir tecavüz ve tecavüze yeltenme olayı oluyor. Ancak kimse çıkıp ta buna dur demiyor. Oysa tecavüze uğrayan ve istismar edilenler bizim çocuklarımız. Peki, neden bu tür olaylarda kadar artış var. Bu olayların temel tetikleyicisi nelerdir. Ne yaptığını bir türlü bilemediğimiz adı “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” diye bir bakanlığımız var. Neden konu ile ilgili politikalar geliştirilmez. Neden çareler üretilmez.
Aslında ne kadar soru sorarsak soralım ve hepsine kendimize göre çözümler üretelim. Pek bir şeyin fark edeceğini zannetmiyorum. Çünkü milli ve manevi değerlerin yok olmaya başladığı daha da ötesi hukukun ayaklar altına alındığı bir dönemi yaşıyoruz. Hukukun olmadığı bir yerde ahlaksızlığın, edepsizliğin, sapıklığın, yolsuzluğun, hırsızlığın, sapkınlığın olması gayet normaldir. Hukuksuzluğa milli ve manevi değerlerin olmayışı da katkı yaparak olumsuzluklara zirve yaptırıyor.
Son 13 yıldır devletin başında İslami değerlere sahip olduğunu söyleyen ve kendilerini muhafazakâr olarak nitelendiren bir hükümet var. Kendilerini en dindar olarak gören, ülkedeki cemaat ve tarikatların neredeyse tamamına yakının desteklediği bir hükümet zamanında ne hikmetse ahlaksızlık en üst noktaya yaklaşıyor. Herkes konuşuyor ama yetkililerde konuşmanın dışında ciddi bir şeyler yapmıyorlar. “Dindar nesil yetiştireceğiz” diye meydanları inletenlerin nasıl bir dindar nesil yetiştirdiklerini açıkça görüyoruz. Aile yapısı çatırdıyor. Türkiye’de resmi rakamlara göre boşanma oranı %20 dir. Yani evlenen her beş çiftten birisi ilk beş yılda boşanmaktadır. Buna paralel olarak “cinsel nitelikli suç” olarak tanımlanan eylemlerde ise son 10 yılda % 500 artış olmuştur.
Konu ile ilgili olarak herhangi bir proje geliştirilmediği gibi dişe dokunur bir çalışma ve proje bulunmamaktadır. Ciddi olarak hazırlanacak ülkesel eylem planlarına gerek vardır. Üç beş kişinin kişisel gayretleri ile olacak şeyler değildir. En basit örnek olarak televizyonları verebiliriz. Dikkatlice inceleyin hangi kanalda haysiyeti, şerefi, hayâyı, ahlaklı olmayı gençlere öğreten kaç tane program var. Gösteremezsiniz. Çünkü yok. Hangi kanalı açarsanız açık gayri meşru ilişkileri görürsünüz. Neredeyse bebek yaşındaki çocukların - sanki çok doğal bir şeymişçesine - âşık olmalarını görürsünüz. Kısa zamanda ve mümkünse hiç çalışmadan daha fazla kazanmayı görürsünüz. Ama adam olmayı asla göremezsiniz. Böyle giderse göremeyeceğiz.
Çağdaşlık ve özgürlük adına toplumsal yozlaşmaya zemin hazırlayan, daha da ötesi buna bilerek ya da bilmeyerek destek olanların, toplumu korumak ve kollamak yerine sapıklıklara kucak açanların, müstehcenliğe alkış tutanların ve kadını bir pazarlama, teşhir ve cinsellik malzemesi olarak görenlerin çoğaldığı günümüzde gelecekten ümitli olmak biraz zor gibi geliyor. Ama en çok üzüldüğümüz ve moralimizi bozan ise konu ile ilgili olarak konuşması gereken ve topluma yön vermesi gereken cemaat ve tarikat liderlerinin neden sustuklarıdır. Konuşulması gereken bir zamanda susmak intihardır denir. Çok doğrudur. Yeni Türkiye eğer bu ise ben buna karşıyım. Yeni Türkiye beyinleri iğfal edilmiş, ya da kiralanmış canavarların köşe başını tutarak kurban bekledikleri bir yer olacaksa ben asla istemiyorum. Hukukun olmasını istiyorum.