- Kategori
- Güncel
Hukuk Pröfösörü halkımız “oy” diye bilir

Arkadan dolanmanın son noktası: Halkoylaması
Son yazılarımda hesap bilmezliğimizden yola çıkıyorum. Bizde bu hesap bilmezlik varken bitmez bu yol! Anayasa değişikliğini ele alalım.
“Herkes Anayasanın değişmesi gerektiğini söylüyor” diyen diyene. Ama, kim, ne değişmeli, niye değişmeli diyor, ona bakan, onu diyen yok. Sanki herkes aynı maddelerin, aynı şekilde değişmesini istiyor!
Herkes değişikliklerin özü, şekli ve içeriğinde hemfikirmiş gibi konuşup milleti ahmak yerine koyanlara kızmak ne mümkün! Hesap sevmez halkım elmalarla armutların toplandığını ne anlasın!
Anlamayana anlatmazlar, aldatırlar.
Küçük Allahların kol gezdiği cemaatleşme hızıyla, cehalet içinde, her dakika durmaksızın değiştirilen gündeme eklenen futbol ve magazinle balık hafızalılaştırılmış, mega şehir cenderesinde trafik, yol, ekmek derdinde öğütülen bu toplumdan olanı biteni izlemesi anlaması nasıl beklensin.
Vatan'da (15/4/2010) yer alan kamuoyu araştırması, halkımızın Meclis'te oylanan Anayasa Değişikliklerinin ne olduğunu bilmediğini apaçık gösteriyor. Bilmediği yasalar meclisten geçiyor, geçmezse kendisine (halka) sorulacak.
Sanki halk hukukçu, her maddenin ucu nereye varır anlayabilecek, sonuçlarını hesap edebilecek. Hukuçuluğu da bitirmiş, Anayasa Hukukunda pröfösör olmuş, sorulduğunda enine boyuna irdeleyip ne diyeceğini iyi bilir(!)
Öte yandan, halka soruluyor sözüm ona! Meclis iradesine bakan yok. Kendi adına yasa yapsın, karar versin diye O Meclisi bu halk seçmedi mi? Halkın seçtiği Meclisten geçmedi mi hooop halkoylamasına (referandum).
Mecliste işine gelen sonuç alınmayınca niye halkın Meclisi es geçilip, atlanıyor?
Çünkü halk ince hesap bilmez!
İnce hesap bilse bunca zokayı yemez!
Bilse, yıllardır neden kendi vekillerini değil de lidervekillerini seçtiğinin hesabını sormaz mıydı?
Bilse, lidervekillerini seçerken bile, İstanbul'daki 4 kişinin, Hakkari'deki mesela, bir kişiye niye eşit olmadığının hesabını sormaz mıydı?
Bilse, neden bütün milleti temsil eden meclisin değil de, sadece bir kısım halkın oy verdiği yürütme yani hükümetin (düzeltirim başbakanın) niye herşeye kadir olduğunun hesabını sormaz mıydı?
İnce hesap yapabilse, mesela, kendisine oylatılacak görünen bu Anayasa değişiklikleri içine, bir siyasi partinin şeriat devleti kurmak, devleti parçalamak gibi planlarını programına yazabilmesi ama eyleme dökmediği sürece serbestce faaliyetlerini sürdürebilmesi eklenirken; Darbe yapmaya yönelik planlar yazdığı sadece iddia edilen, ama eyleme dökmemiş ve dökmesi de artık mümkün olmayanların hala niye hapislerde tutuklu yatırıldıklarını sormaz mıydı?
Bu değişiklik paketi ile dokunulmazlık zırhına, bir de yargılanamazlık, durdurulamazlık zırhı ekleniyor.
Oysa demokrasi kuvvetler ayrılığını esas alır. Atalarımızın sözüyle ”Davul da, tokmak ta aynı elde olmaz!” . Adam hem memuru olup, hem de amirini denetleyebilir mi? Maaşı, terfisi, sicili, görev yeri, görev niteliği, teftişi, meslekten atılmasına kadar yani her şeyiyle hükümete bağlanan hakimden yargıç olmaz, hükümetin istediği yönde karar veren memur olur.
Demokraside kuvvetler ayrılığı ilkesi 4 ana unsurun biririnden bağımsız ve ayrı oluşup, birbirini denetlemesine dayanır. Bu unsurlar, hep aynı kişi veya düşüncenin boyunduruğuna girdi mi demokrasiden söz edilmez, en yumuşağından, diktatörlükten söz edilir.
Demokrasinin ana motorları:
Anayasa Mahkemesi, Danıştay , Yargıtay başta olmak üzere yargı;
Yasama yani millet meclisi;
Yürütme yani bakanlar kurulu (tek başına başbakan veya cumhurbaşkanı değil!);
Sivil toplum ögütleri (Üniversiteler, Siyasi Partiler, Sendikalar, Basın Yayın Kuruluşları, Mesleki Örgütler, Dernekler v.b.) dir.
Bu sıralama rastgele değil, ağırlık ve önceliklerine göredir. Yani demokraside en üstün erk (güç, organ, kuvvet), pek çok kişinin sandığı gibi ne başbakandır, ne hükümet, ne de meclis! Yargıdır, yargı!
En önemli güç yargı olduğu için, Yüksek yargı organlarının üyelerini belirlemede ince hesaplarla dokunmuş bir Anayasa Değişiklik Paketi ortaya konuldu.
Turgut Özal'ın Anayasa Mahkemesine, geleneğe aykırı ve bilinçli olarak soktuğu üye, yıllar sonra AKP'nin kapatılması davasında tek karşı oyu veren kişi olmadı mı? Peki bu üye ne bilir, yani ne tahsil etmiştir? Hukuk değil, İşletme!
Bir kişi bile çok şeyi değiştirebiliyor. Bu Anayasa Değişikliği böyle yasalaşırsa, 5 yıla kalmaz hükümet yandaşları yüksek yargıyı doldurur. Aynı YÖK, TRT gibi. Gayrı seyreyleyin siz sonuçları.
Paketteki diğer maddeler halkoylamasında EVET almak için kullanılacak şirin kaldıraçlar. O yüzden paketi asla ayırmazlar. Ne bugün, ne yarın, asla yargıyı hükümete bağlamama önerileri dikkate alınmayacak.
Zamanında demokrasi adına, bir parti genel başkanına, herkesin gözü önünde kitabına uydurularak, milletvekili ve başbakanlık yolunu açan CHP ve partili bir Cumhurbaşkanı seçilmesini borçlu olduğumuz MHP niye bu pakete karşı gibi duruyorlar anlamak mümkün değil! Bugünlere gelinmesine zamanında kendileri destek verdiler. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli değil midir?
Hele yargı tastamam ele geçsin, ergenekon mergenekon gibi davalarda adil yargılanma, beraat; Kamu zararlarına karşı yürütmeyi durdurma kararı falan çok bekleyeceğiz. Üstelik sırf AKP hayranlığı ve kömür, bulgur için EVET diyecek yurdum insanı okkanın altında can verirken, bu işleri yapacak “Dokunulmazlar” bir de yargılanamaz olacak .
Halkımıza veryansın ediyorum ya, yok hesap bilmez, yok okumaz, yok irdelemez, sorgulamaz falan diye. Benim ettiğim veryansın sevdiğime serzenişten ibaret. Asıl veryansını, bu değişiklik paketi yasalaşınca göreceğiz.