- Kategori
- Sosyoloji
Hünkar Hacıbektaş Veli diyarında
16 Ağustos 2006 Çarşamba günü Hünkar Hacıbektaş diyarında idik. Bilindiği gibi Müslümanlar ve Müslüman Türkler Anadolu’ya gelmeden önce burası; Diyar-ı Rum olarak biliniyordu.
Ve Hıristiyan, Diyar-ı Rum’un en önemli kültür, fikir merkezlerini oluşturan okulları, ekolleri ve Hıristiyanlığın en saf olarak yaşandığı yerler bu bölgelerde, Kapadokya’da idi.
Anadolu’nun İslamlaşması gerek.. Ancak eski değerlere yeni değerler eklemeden de mümkün değil..
İşte Mevlana’lar, Hacıbektaş-ı Veliler de öyle yaparak en köklü Rum, Hıristiyan okul ve ekolerinin merkezine yakın yerlerde karargah kurdular.
Eski değerleri dönüştürecek, değiştirecek sistematiği geliştirdiler.
Milletimizi millet yapan değerlerin sembol isimlerinden, manevi mimarlarımızdan Hacı Bektaş-ı Veli’yi anmak, dolaştığı diyarlarda bulunmak, dünü düşünmek ve bu güne bakmak üzere Ankara’dan sabah 6’da Hacıbektaş istikametinde yola çıkıyoruz..
Daha Elmadağ’a varmadan yollardaki kimi yerlere yazılmış "DSP" ve "Zeki Sezer" isimleri dikkatimizi çekiyor.
Kırıkkale’ye yaklaştığımızda önümüze gelen dağda taşta yer bulunan yerlere daha çok "DSP ve "Zeki Sezer" isimlerinin kazındığı diktalerimizden kaçmadı.
Hatta çok eskilerden kalma ve iyice solmuş bir "CHP" yazısıyla yeni yazılmış "DSP" yazıları bizi "12 Eylül öncesinin" sokak ve duvar yazıları dönemine alıp götürüyor. Ve "DSP; gerçekten bu kadar güçlü mü?... Bu organizasyonu nasıl, hangi maddi varlık ve hangi örgütle yapıbiliyor ki?" diye düşünmemmize sebep oluyor.
Yol boyu DSP konvoyları ile karşılaşıyoruz. Mucur’a gelirken de yolda alınan sık güvenlik tedbirlerine ve hemen akabinde Anavatan-Erkan Mumcu konvoyuna rastlıyoruz.
Hacıbektaş’a geldiğimizde yol boyu dizilmiş yüzlerce otobüsten oluşan Şişli Belediyesi filosuna şahitlik ediyoruz..
Ve bu durum karşısında hemen yakınımızdaki biri ilk siyasi yorumunu yapıyor:
"Sarıgül gelecek.. Ve CHP sönük kalacak diye Deniz Baykal, kendine başka yer bulmuş. Ege’ye kaçmış"
Bir başkası tamamlıyor: "Sarıgül’ün olduğu yerde Baykal gölgede kalır."
.........
Hacıbektaşa’a gelerek Pazar gününe kadar kalacak insanlar, kimi kendi getirdikleri çadırlarla buldukları ağaç, duvar dibini mesken tutarken kimileri de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu 250 prefabrik eve, Şişli ve Esenyurt belediyeleriyle Karacaahmet Derneği ve Şahkulu Vakfı gibi kuruluşların kurduğu 3250 çadıra yerleşiyorlardı.
.......
Halk Cumhuriyet Meydanı da denilen Belediye önünde yoğunlaşmış. Hacıbektaş Belediyesi öncülüğünde '43'üncü Ulusal ve 17'nci Uluslararası Kültür ve Sanat Etkinlikleri'nin resmi kutlamalar için platform orada.
Biz halkın kutlamasına katılıyoruz..
Hacıbektaş Küllüyesi’ni ziyaret, yoğunluk ve ilgiden mümkün değil.. Ve ver elini "Çilehane tepesi.."
Hacıbektaş ilçe merkezinin 3 kilometre doğusunda bulunan ve belki Hacıbektaş ilçesinin eski ismi olan "Karahöyük"- "Karcahöyük" olarak bilenen yer burası..
Ohhh, dünya var!...
Aşağısı, şehir merkezi yanıyor ve çok gürültülü..
Burası esiyor, şehre tepeden bakıyor. Kalabalık, fakat gürültüsüz. Elektronik kirlilik sözkonusu değil.
Höyük, sonradan oluşturulan höyüklere benzemiyor.
Tabii şekili ile karşımıza çıkan hüyükte şimdilerde "Ozanlar yolu" diye bir yol uydurularak Hacıbektaş heykeli merkez olmak üzere Yunus Emre, Pirsultan Abdal, Mahsuni Şerif gibi Alevi-Bektaşi geleneğine bağlı sayılan aşıkların heykelleri dikilmiş.
Höyüğün güney yamacı eteklerinde Hacıbektaş, mezarlığı var. Tabii ki Hacıbektaş-ı Veli türbesi şehir içinde, Hacıbektaş Tekke ve Külliyesinde...
Höyüğün çevresi kısmen ağaçlandırılmış.
Ağaçlandıran Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olsa gerek ki, yer yer insanı rahatsız eden ve inciten tarzda büyük levhalarla "Ben yaptım" der ve insanın gözüne sokulur gibi sırıtıyor..
Burada belediyeler savaşı var desek yeri.
Dedik ya "Ozanlar yolu" heykeller yolu olmuş.. Heykellerin çevresine konan banklarda bu belediyeler şavaşı gözle görülüyor. Bankların çoğunluğunda "Kocaeli Büyükşehir Belediyesi", pıırıl pırıl olan bazılarında ise "Şişli Belediyesi" ismi kazınmış..
...........
Fırsat bu fırsat diye olsa gerek Hacıbektaş Belediyesinin kestiği kişi başı bir milyonluk bileti alabilenler; zamanında Hacı Bektaş-ı Veli’nin; el emeği ile geçinmek adına koyun otlattığı, sığır güttüğü, ağrek yeri olarak hayvanlarını dinlendirdiği, zaman geçirdiği bölgeye, akın akın "Çilehane"ye gidiyor.
Esas çilehane şehirde külliye içinde. Buradaki "Çilehane" denilen yer, tepenin tam üstünde çok yüksek olmayan kayanın kuzey tarafına gelen, toprakla kaya arasında, üstü kaya ile örtülü oyuk. Kayanın altındaki oyuğa rahatça insan girip çıkıyor ancak doğudaki geniş girişe rağmen batı tarafında kayada küçük bir delik var.. Taşın ismide bu yüzden "Deliklitaş" diye biliniyor. Normal bir insanın rahatça girip çıkacağı bu delik zamanla inanın kendi nefsini fizik boyutu ile ölçme aleti olarak kullanılıyor. Büyük Veli’nin zaman zaman da insanlardan uzaklaşarak "halvete" çekildiği, kendi kendine kaldığı, düşündüğü yer bu gün, bir çok yerde güvenlikiçin kullanılan dijital x-ray kapılara benzetilerek "günah ölçme" veya "test aleti" olarak kullanılması ne kadar garip değil mi?
Ve düşüneceksin, nefsinden arınacaksın. Zornacaksın... Zor iş. Fakat gidip kayanın altına girecek, düşünmeye bile fırsat bulamadan zıplayıp delikten çıkacaksın, bu da senin günahlardan arındığını gösterecek!
Peki kalp hastası ve şişman ama ölümüne çıkmaya yeltenen gariban kadının ne günahı var?
İnsanlar, hele hele modern ve hurefeye inanmadıklarını belirten insanların bir birilerini yercesine kayaya hücum etmesi, sağda solda ne kadar çalı çörpü varsa çaput bağlaması..
Taşlara, kayalara taş parçaları sürterek tututrma gayretleri..
Moderrn heykellerin mermer kaidelerine taş sürmeleri..
Kimilerinin serptiği buğdayı, kimilerinni toplamaya çalışarak sözde çocuğu olmayanların çocuklarını olması, fakirlerin para bulması, başta dileği olanların dileklerinin yerine gelmesi..
Tam bir piyango alanı..
Ne çalış ne çabala.. Git "Çilehane" tepesine... Bulduğun ağaç, çalı dalına çaput bağla.. Buğday topla ya da taş sürt istediğini kazan..
Birde tartışmaya şahit olduk.
Kimileri Deliklitaş çevresinden toprak alıp yiyor veya gelemeyenlere götürmek üzere biraz toprak alıyor.
Ancak bazıları şunu diyor:
Bu toprak buraya belediyenni kepçesi ile taşındı.Onun için orijinal Hacıbektaş toprağı sayılmaz..
Diğerleri ise, "Olur mu?. O’nun makamı diye alıyoruz..Bizim niyetimiz öyle.."
Neyse, buraya gelen insanların çoğunun dediği gibi "Kalbini bozmayacaksın"
İnsanların kimi Çilehane tepesinde 1559 yılına tarihlenen, 1909'da yenilenen ve halkın deyimi ile "Zemzem" suyu gibi şiffalı çeşmeden su almak için kuyruk oluşturuyor. Kimi, türbeleri ziyaret ederek türbenin mermerlerini, başlıklarını öpüyor.. Türbe toprağını yiyor ve gelemeyenlere götürmek üzere küçük küçük çıkınlara dolduruyor.
Kimileri de burada kurulan mezbahada "adak" kurbanlarını keserek, pişiriyor ve gelenlere ikram ediyor.
Anlatılan şu ki..
Eskiden çok fazla insan kurban kesermiş. Bu yıl çok az..
Ve yapılan yorum:
"Millet iyice fakirleşmiş.Yoksa çok kurban kesilirdi"
.......
Tekrar aşağı, şehre iniyoruz..
Bir ara "protokol gelcek" diye vatandaşa tamamen kapatılan Hacıbektaş Veli Küllüyesi’ni ziyaret yine mümkün değil. Çok kalabalık..
Hava çok sıcak.. İnsanlar bu sıcakta yüzlerce metre sıra olmuşlar, girmeye çalışıyorlar..
Bir tarafta resmi açılış diğer tarafta halkın kendi kutlaması, orada bulunmanın verdiği her ne ise o.. Kimi ibadet ediyor, kimi yakındaki meyhanelerde demleniyor.. Kimi çevresine bulduğu birkaç insana nutuk çekiyor. Kimi parklarda, duvar diplerinde serinliyor, hiç karşılaşşmadığı insanlarla yeni dostluklar ediniyor.. Kimi lokmasını, suyunu paylaşıyor.. Herkes kendi aleminde.
Şehir halkı, alışmış. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor.
Kendi günlük işlerinde
Hele hele Pir evi sakinleri..Gerçekten sakin
Gelen geliyor, giden gidiyor onlar da kendi alemlerinde..
.............
Hacıbektaş’a siyasetçilerde ilgili.
Resmi açılıştan sonra DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ülkenin çeşitli yerlerinden gelen ve kendi iddialarına göre sayıları beşbini bulan DSP’lilere Hacıbektaş DSP İlçe Merkezinden hitap ediyor.
ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu, önce Derviş Günday’ın yönetimindeki Türkiye Esnaf Sanatkarlar Fedarasyonu’nun (TESK'in) "Cumhuriyet TIR'ı"nı sonra Pir evi; Ulusoylar’ı ziyaret ediyor.
Onun ardından Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, çevresinde özel giyinmiş korumaları ile beliriyor ve Ulusoylar’ı evinde ziyaret ediyor..
Alevisi, Bektaşisi, hatta kendini biraz "Alevi" diye niteleyen ateistleri.. Sünnileri ile her türlü fikri akımın temsilcileri..
Balkan Bektaşileri..
Romanlar..
Abdallar...
Trakya Alevileri..
Toros ve Karacadağ Türkmenleri..
Ege yörükleri..
Adana’nın, Hataya’ın, Sivas’ın, Çorum’un, Tokat’ın, Erzincan’ın, Kars’ın Alevileri.. Bektaşileri... Şiaları.. Herkes kendi anlayışına ve inancına göre kutlamalar yapıyor, kimi orada "bendi varım" cinsinden adeta bayrak gösterirken çoğunluk; inançlarının gereğini yerine getiriyor.
..........
Tam bir festival havasında kutlamaların sürdüğü Hacıbektaş’a hükümeti temsilen Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, yanı sıra, SHP lideri Murat Karayalçın, Hür Parti lideri Yaşar Okuyan... DYP’den Genel Başkan Yardımçısı seviyesinde temsilciler de varmış.. Ancak onlar sadece tribünlerde, protokol gereği bulunuyorlardı. Sokaklarda AKP, CHP, DYP, SP gibi kitle partileri yoktu..
Halkın içinde biz Erkan Mumcu, Zeki Sezer ve Mustafa Sarıgül’ü gördük.. Sanki CHP yoktu. Halk da Sarıgül’ü zaten CHP olarak görmüyordu ve Sarıgül de Hacıbektaş’da CHP ilçeye bile gitmedi, kimbilir gidemedi..
Hacıbektaş’da tam bir gövde gösterisi yapan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve taraftarlarının hazırlığı mükemmeldi diyebiliriz ancak bir şeyi unutmuşlardı. Güneşten korunmak için "Şapka.." Şapka desteğini de DSP’lilerden aldılar. DSP şapkasını başına geçiren Sarıgül taraftarlarından şimdiki CHP’liller, bir dönem taşıdıkları "DSP parti kimliği"ni hala sakladıklarını gururla göstermekten de kendini almadıklarına şahit olduk..
...........
Vatandaşların bir çoklarının Hacıbektaş’da Mum yakıp, taş dikerek dilekler dilediği..
Çilehaneden taşın kovuğundan çıkarak kendisini "gühah testi"ne tabi tuttuğu, daha yeni yapılmış modern heykellere bile taş yapaştırarak çeşitli ektkinlikler gösterdiği bir ortamda; "aydınlanma" vurgusu yapan DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’in DSP ilçe binasından, dışardan taşıdığı insanlara hitap ederken kimilerinin "Türkiye laiktir, laik kalacak" diye tezahürat yapması, anlamlı idi...
..........
Siyasiler için söylenenler şu:
Erkan Mumcu:
"Sivil..
Kucaklayıcı..
Genç..
İyi beyin.. Ama ABD, onu iktidara getirir mi ki.."
Zeki Sezer:
"Çok resmi... Bu sıcakta gravat takmış..
Çok iyi adam..Ama lider değil.."
Mustafa Sarıgül:
"Onun olduğu yerde Baykal gezemez artık.. Fakat Şişli Belediyesi'nin imkanlarını şahsı için kullanıyor..
Fethullahçı, ondan bir şey olmaz..
Genç, atak...
Her kesime yakın... Halkla iyi ilişkiler kuruyor.
Cami, tekke onun için fark etmiyor, kompleksi yok..
Korumaları ile fark ediyor, çevresi beslemelerle dolu.."
......
"Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri" daha üç gün devam edecek.. Birinci gün, gün akşama dönerken ayrıldığımız, Hacıbektaş için benim yorumum şu:
Gerek Çilehane Tepesi, gerekse Hacıbektaş Külliyesi, yer yer pislik içinde.. Parkı, bahçesi bakımsız.. Gerçekten de kim nederse desin Melih Gökçek eli değmeli.
El değirenler siyasi yatırım yapmış. Fakat yapıp gitmiş. Bir gün hatırlanmaya değil sürekli bakıma ihtiyaç var.
Anadolu’nun, Türkiye’nin her yerinden gelen hatta dünyanın her yerinden gelenleri ağırlayan, her gelenin kendince bir şey bulduğu, ülke birliğinin en temel harcı ve düşüncesinin temsil mekanı biraz daha iyi, ağaçlarla, parklarla donatılmış, her türlü susuzluk çekenlerin suszluğunu giderecek, adeta bozkırda vaha olmalı, olabilmeli..
...........
Filistin ve Lübnan’daki zulme tepki, gerek resmi törende Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu tarafından 'Lübnan, kan ve gözyaşı oldu. İşgalcileri kınıyoruz' diyerek dile getiriliyor, gerekse çeşitli hediyelik eşya satışı ve kültürel etkinlikler için düzenlenen standlara asılan döviz ve posterlerle kendini gösteriyordu.
.........
Pir evi dedik te..
İki katlı ev kompleksi..
Alt katta, mutfak.. Kiler ve yemek yeme yerleri var. Sürekli yanan ocaklarda, gelen "tanrı misafirlerine" yemek pişirip, yediriliyor, barındırılıyor.
Üst kat; ailenin özel evi. Buraya gelenler aile ile görüşüyor. "Adet" ve "Erkan"ı yerine getiriyor. Hediye veriyor. Kim ne derse desin aileyi gayet vakur gördük.. Siyasilerin peşinde değiller, siyasiler onları ziyarette yarıştalar..
Gerçekten de tarikatlar siyasete girince ve yönlendirici olunca memleketimiz ve tarikatlar bundan çok çekti.
Bu tür faliyetleri ve sonucunun neler getirdiğini en iyi bilmesi gereken de Hacıbektaş Veli tarikatı ve ordan devam eden bu aile olsa gerek..
Bilindiği gibi resmi tarih şöyle yazıp geçse de Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Şavaşı öncesi Ankara’ya gelerek ilk ziyaret ettiği yer nasıl Hacıbayram Veli Tekkesi ise, diğer ziyaret ederek misafir kaldığı yer de Anadolu’nun ortasında Hacı Bektaş Veli tekkesidir.
22 Aralık 1919 da; "3. Ordu Müfetişi ve Padişahın Fahri Yaveri" sıfatıyla Anadolu’ya gönderilen ve bu sıfatla resmi makamlara yazı yazan Mustafa Kemal, Hacıbektaş’a da gelir.
Tekkeyi ziyeret eder ve pir evinde misafir edilir.
O ev, şimdi müze olarak korunuyor..
Bu ziyaretle, "Anadolu’yu işgal edenlere karşı durma" konusunda "tam destek" alan Mustafa Kemal Paşa, bilindiği gibi 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi’ni toplar.Toplanan Meclisin Birinci Başkanı Mustafa Kemal, İkinci Başkanı Mevlevi Çelebisi..
Sıkı durun
lll. Başkanı ise Hacıbektaş Çelebisi Cemalettin Efendi’dir..
Sonra mı?..
Sonrası malum.. İnkar.. Unutturma. Var olanı görmeme dönemi..
Cumhuriyet ilan edilir.
Tekke ve zaviyeler kapatılır.
Kapatılan tekkeler içinde Hacıbektaş Tekkesi de vardır. Mal ve malzemelerine el konur. Kültürel varlıklar, Ankara Etnoğrafya müzesine taşınır..
Ve Büyük Millet Meclisi lll. Başkanı Hacıbektaş Çelebisi Cemalettin Efendi, Arnavutluk’a kaçar, kaçırtılır.. Ve orda çok zor şartlarda yaşar ve ölür..
Aile ve devlet, bu olayın başından ya da Hacıbektaş’da kalınan "ilk gece"den bahsetse de devamından kolay kolay bahsetmiyor.
Bahsetmiyor ama..
Hacıbektaş’da ziyaret ettiğimiz bu müze ve karşımızda müze vasfıyla ayakta duran Hacıbektaş Külliyesi; dönem ne olursa olsun, siyasi aktör hangi kişi olursa olsun siyasetteki oyunların, kazık atmaların muhteşem birer abideleri olarak gerçeği haykırıyor!..
O nedenle tekkeler, tarikatlar nasıl olsa hangi tedbir alınırsa alınsın kapatılamıyor, gönüllerden sökülemiyor, yerlerine kurulan resmi kontrollü dernekler; aynı işlevi yerine getiremiyor. O halde kendi işlevini, "kamil insan" yetiştirme, örnek olma işlevini bu kurumlar sürdürmeli.. Millet ve devlet, istifade etmelidir. Devlet, hem törenlerine katılıp hemde uzak da duruyormuş gibi yaparak iki arada bir derede kalmamalı..
Ama siyasi oyunlar içinde bu kurumlar kullanılmamalı, siyasetçiler bu tür organizasonlarda bulunmalı ancak asla ve asla şow yapmamalıdır..
Biz, Ulusoy ailesinin evinde vekar ve tarihi olaylardan alınmış ders gördük..
.........
Mustafa Kemal Paşa’nın kaldığı mekanı dolaşırken "modern" diye nitelenen ikisi kız üç genç gelerek, siz bilirsiniz diye başladıkları sözlerine; "Bazı insanlar, kendilerinden küçük olan ... beyin elini öpüyor..Ona para filan veriyor.. Bu insanlar o paralarla mı geçiniyor..Bu normal mi?.." şeklinde sorular sormaz mı?..
Ben de "Diğer tarikatlarda da böyle şeyler oluyor.. Umuyorum ailenin tarlaları, başka geçim alanları vardır.Ve para, hediye verenler de verdiklerini aile gelen misafirlerin ihtiyacı için harcasın diye veriyordur. Aşağıda gördüyseniz zaten bir mutfakta sürekli yanıyor..."diyebildim.
...........
Hacıbektaş’da:
Adet, gelenek..
İnanç...
İnkar.
İrtica,
"Var" olanı "yok"sayma..
Farklı düşünce ve dinden gelenleri ritüleleri, adeta"kılıflara sararak" İslamlaştırma..
İslamileri, laikleştirme..
Abartı..
Siyasi istismar .. Ve hoşgörü ...Hepsi iç içe birlikte yaşanıyor, yaşatılıyor..
Bunlar bizim gördüklerimiz, izlenimleriimiz.
Yorum sizin.